Diğer Ayna
Özellikle son iki yıl boyunca oluşan/oluşturulan kaotik olaylar, ortamlar kişileri rasyonel akılın soğukkanlılığından uzaklaştırdığı gibi, inanç sitemlerinde de yavaş yavaş bozulmalara yol açıyor sanki!.. Yine bu belirsizlik ortamı "ırkçılık" rüzgarını da arkasına alarak sonucu şu an kestirilemeyen bir rotada maalesef yol alıyor!..
Düşünsenize, son "Soma Faciası" sosyal medyada ve görsel basında estetize edilerek an be an sunuluyor!.. Adeta "acı, kan ve gözyaşı seviciliği"ne dönüştürülüyor!.. Öyle bir boyuta doğru gidiliyor ki korkarım on-onbeş gün içinde yeni bir facia yada benzeri haberini alamayan bu coğrafyanın insanı "yetim" kalacak!.. Yazıktır!.. Çirkin toplum mühendisliği bu olsa gerek!..
Herkes, herkesin acısını "sözde" sahiplenmiş gibi hiç de gerçekçi olmayan bu oyuna ortak olmak derdinde!..Bırakın, insanlar acısını yaşasın!.. Bırakın, bu sinematik hüzünleri!.. Bırakın, biraz da Mevlana'nın dediği gibi " Yapabileceğin en küçük bir iyilik, düşündüğün en büyük iyi niyetten daha iyidir!.." olsun..
Korkarım ki böyle giderse düşünce ve yaşam tarzımızı biraz daha değiştirmiş olacağız!.. Ortadoğu'nun bir kısım insanları gibi bu ve benzeri kan, gözyaşı ve ölümleri kanıksayıp, gündelik yaşamın bir parçası gibi görmüş olacağız!..
Oysa, realite böyle işlemez!.. 1999 Marmara Depremi'nde ve hazin Soma Faciası'nda değişen nedir?.. Değişken olan, ölü bedenlerin fazlalığı değil midir?.. Kim diyebilir ki oradaki daha büyük bir acı, buradaki daha hafifi?.. Acının, ateşin düşme oranı hep aynıdır!.. Kimin "can evinde" eksilme, kayıp var ise büyüklük odur, ölçüt odur!..
Depremler olacak, bu ve benzeri kazalar, facia ve felaketler hep oldu, gelecekte de olacaktır.. Bu kaçınılmaz!.. Kaçınılacak şey; bu felaketler için ne gibi önlemleriniz ne gibi yatırımlarınızın olup-olmadığı ile ilintilidir.. Kısaca, ne kadar hazırlıklısınızdır, ne gibi teknoloji ile bunlara karşı koyabilme gücüne hazırsınızdır?..
Hani, derler ya; bir toplumun yaşam kalitesi ve gelişmişlik seviyesinin belirleyici en önemli iki temel, olmazsa-olmazı ; doğum ve ölüm şekilleridir!.. diye. Doğum ve ölüm şekilleri bizi hayata bağlıyor ya da kopartıyor!.. Ortada geçen ömür denilen süre ise bizi biz yapan yaşam tarzımız oluyor!..
O halde, ömür denilen süreyi layıkı ile ne yaptığını gören ve ne yapacağını bilen fertler olarak tamamlamak ve genetik aktarımlara biraz daha Hakkaniyet, biraz daha vicdan ve rasyonel aklı inançla yüklemek..
Amel Defteri/
"Seçki Kurulu"na teşekkür ederim..:-) Sağ olun, var olun..
Ateş hep düştüğü yeri yakıyor ve bizler Türk Milleti olarak başımıza büyük felaketler geldikten sonra ancak aklımızı başımıza devşiriyoruz. İlk aklıma gelen bir örnek emniyet kemeri takma zorunluluğu bile ülkemizde son on on beş senedir doğru düzgün uygulanmaya başladı. Böyle olmamalı aklımızı iyi kullanmalıyız her konuda. Kutlarım Dursun bey...👍