Dipsiz Kuyular

Bendeki seni toparladım; 'Neredesin, hangi noktadasın?' diye. Özetle, buldum seni. Kareleri birleştirdim, tanıdım seni. 'İnsan ortada... Hayat devam ediyor.' diyen sensin. Oldukça güçlü bir tarif değil mi, bu? Üstelik cümle kitaplara sığmayacak kadar geniş anlamlı. Hayata seninle bağlıyım ama seninle kopmaktan da korkar oldum şimdi. Soruların beynimi dövüyor, kalbim heyecanla sarsılıyor. Tarifsiz sevgilerin yorgunuyum sanki. Hangi büyük hâkim dinlese, acırdı ikimize. 'Size yazık olmuş...' derdi. Ama cezalandırmada tercihini mutlaka kullanırdı. Hele beni var ya beni, en koyu karanlıkların zindana çevirdiği mahzenlere attırır, belki de yüreğimi muhabbet kuşlarına sebil ederdi. Anlatsınlar, dinleyenler de ibret alsınlar, diye.
Aldık mı? Başkaları da alır mıydı? Bilemiyorum. Biz, birbirimizin gözyaşı mıyız ne?
Gözlerim doluyor, yanıyor, göğsüm kabarıp taşıyor. Yüreğimi bantlamak istiyorum ama beceremiyorum. Yağmur gibi aralıksız üstüme yağan bu sitem oklarını, başka nasıl savabilirim? Seninle dolu olan yüreğimin yara almasından, kanamasından korkuyorum. Sensizlik günlerimin yeniden başlamasından korkuyorum. Karanlık, dipsiz kuyulara düşmek, hayatın korkunç gerçekleriyle yüz yüze kalmak istemiyorum şimdi.
Ben, toy bir gençtim demek ki... Avlanmasını da bilmiyordum. Ele gelmiş avımı kaçırırsam, hangi acı gelecek beni bekler, kestiremiyordum. Daha doğrusu tetiğe basmak denilen şeyi de beceremiyordum. En güzel çağlarımızı karartan toyluk, görüyorsun bize neler etti? Hangi değirmenin çarklarında eziverdi bizi? Bir yerleri şişti mi sanki? Acaba memnun mudur ettiklerinden? Hiç sanmıyorum!

18 Kasım 2016 1-2 dakika 4 denemesi var.
Yorumlar (1)
  • 8 yıl önce

    Günün yazısını ve yazarımızı kutlarızud83eudd20