Dişi Ayrık Otları

Acılarımız büyüyor. Acılarımız.
Şu an sıcaklığını hissediyor belki yanmıyoruz ama basamak basamak acının evresi.
Her bir fazda değişik duygulara gark oluyorsunuz. Eşek ve eşref saatlerimize göre de değişiyor dozajı..
Bilendikçe bileniyorsunuz. Taşlar birbirine sürtündükçe daha fazla cız ..Aman eyliyorsunuz. Aman..
Çaresi vardır elbet diye avunuyoruz, salavatladığımızda çabası..


...

Acılarım...
Hiç su vermiyorum, beslemiyorum toprağını gübre koymuyorum, okşayıp sevmiyorum yapraklarını, dallarını budamıyorum, gözünün içine bakmıyorum sürgün versin çiçek açsın diye, kızgınım güneş yüzü göstermek istemiyorum, nadasa hiç bırakmıyorum ama yinede büyüyor ayrık otları.

Rüzgârla yarenler, kırılgan değiller iri hiç değiller çelimsiz gözükürler ama
bahçemdeki çimi sinsi sinsi öldürüyorlar ve onu alandan destursuz atarak yerini dolduruyorlar.
Köklerini toprağın altında birbirine geçiyor sıkı sıkı tutunarak ve hiçbir zaman ulaşamayacağım kadar yayılıyorlar.
Kökünü kazıp çıkartmayı deniyorum ancak o köklerinden bir dişi bile toprakta kalsa
ufacık bir parçası dahi toprakta kalırsa tekrar sürgün vererek eski haline geliyor..
İnanılmaz bir hızla yarış edercesine, gün gibi gerçek, hoyrat akan nehirler kadar acımasızlar..

-Gülümsüyorum apacı- Dişli ayrık otu-


Sabrımı son demlerine kadar zorluyorum
Canımın yandığı noktada başlıyor isyanım
Istırabım büyüktür içimde yanan ateş
Ne bir su söndürebilir ne de bir pür nefes.




Ayrık otu rivayete göre; 7 yıl bir kayanın üzerinde mahsur kaldıktan sonra toprağa kavuştuğu anda
"az kalsın kuruyorduk iyi mi?" diyebilen arsız bir bitkidir kendisi.


"Bu nebatat ayrıktır, ayrıksıdır, ayartıcıdır amma lakin şifa da verir; idrar söktürür ve kan temizler."


Acılarımız...
Siz istemeseniz bile pencerenizin önüne bir duvar örerler, bitişik nizam diye ..
Ne zaman camı açmak isteseniz karşınızda yine o soğuk beton.
Ve bina boşluklarına atarlar hep izmaritleri. Yağmur yağar ıslanır,
arada güneş değer kururlar rüzgâr size getirir o rutubet kokusunu. Hiç haz etmezseniz.
Evlerini köşe bucak temizleyen, temizlik konusunda uzman,
size ders vermeğe yeltenen o insanlar nedense nerede bir boşluk görse izbe anında doldurmaya kalkarlar.

O duvar o dar aralık boz boz bakar durur size her tülü aralayışınızda..
Tülün üstündeki öbek öbek güller bile teselli etmez sizi.
Açmazsınız o pencereyi. Açmak istemezsiniz.
Oysa ihtiyacınız vardır havalanmaya pervazına dayanıp olduk olmadık hayallerin düşlerini kurmağa ihtiyacınız vardır
bir an soluklanmağa.
Sevdiklerinizi yolcu ettiğinizde arkasından bakmaya, acaba son bir şey isterler mi diye düşünürken
onlar bir nokta kadar olana kadar bakmaya hasret kalırsınız. Maviye hasret kalırsınız.
Cam önündeki fesleğenlere hasret kalırsınız. Sokaklarda akıp giden yaşamın renklerine hasret kalırsınız.

Acılarımız büyüyor. Acılarımız. Büyüdükçe büyüyor.Durası yok.

'Eskiden bir biz vardı, şimdi o biz nerede?'
'Bombalar 3'e ayrılır: Suskunluk bombası, vurdumduymazlık bombası ve bencillik bombası.
Biri birinden sağır, biri birinden ağır.'

Kimi dayanamıyor pes ediyor kendi kalemini kırıyor.
Kimi aldırış bile etmiyor.. Direnen direniyor.
Direnmeliyiz
Acılarımız


Gülümsemeli...



Gelin

İçinizdeki sabi ile gelin bana çıplak ayakları, sabun koksun elbiseleriniz
Cebinizde renkli bilyeler, art niyetsiz bir tohum ile gelin,
Çok şükür göğün mavisiyle kucaklaşan, sokağı gören,
Çiçeklerimin dizili olduğu bir pencerem daha var.

Sizinde vardır

Günün akşamına kadar bakışıp dururuz.
Kahve telvesinde çıktı çıkacak yine köpük köpük hayırlısı...
"Mürüvvete endaze olmaz."



20.10.2009


http://www.youtube.com/watch?v=_faoUeLWBHA

15 Şubat 2010 3-4 dakika 5 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar