Diyaloglar - 16
Yaşadığınız mutsuzluğunuzu; ne okuduğunuz kişisel gelişim kitapları,aşk kokulu şiirler,"soap" hikayeler,romanlar ne de dram ve dramatik filmler ve süreli dizi kuşakları çözümleyemez!..
Mutsuzluğunuzu gideremediği gibi, içine düştüğünüz melankolik girdabın da farkında olmanızı bir nevi engellemiş olabilir!..Bunların verdiği ani ve etkili şok etkileri sizde geçici huzur hissi ve yalancı mutluluklar gösterisi yaşatsa da gönüllü girilmiş koma hali gerçekle yüz yüze geldiğinde kronik bir vakaya da dönüşebilir!..
Bu adı konulamayan ama "adı içinde" tarumar bir şekilde yaşanılan bir takatsizlik halidir ki bir dilenci gibi bizi bir o yüze, bir bu yüze sürükler!..Varılan her durak; aynasız bir dört duvardır aslında!..Gerçekten uzak,hayalperestliğe aşina bir takatsizlik hali nerede başladıysa orada son bulana dek devam eder durur!..
Ya o istasyona hiç gelinemezse veya gelindiğinin farkında bile olamayacak kadar perdelenmişse gözlerimiz?..Aslında,herkesin yalnızlığı ve mutsuzluğu kendine!..Bir diğeri ya da diğerinin yerine olamazsınız!..
"Bilindiği üzere, şimdiye kadar hiçbir kuş komşusundan daha çok sayıda yuva yapmaya uğraşmadı. Şimdiye kadar hiçbir tilki saklanacak tek bir deliği olduğu için üzülmedi. Şimdiye kadar hiçbir sincap bir yerine iki kış yetecek kadar ceviz toplayıp saklamadığı için endişeden ölmedi ve hiçbir köpek yaşlılık yılları için birikmiş kemiği olmadığı gerçeği üzerine uykusuz geceler geçirmedi."(A.Ventura)
Okuduğum bu yazı beni etkilemişti..Ama;"biz de insanız.." bundan dolayıdır ki diğer canlılardan ayrılıyoruz!.demiştim.Madem ayrılıyoruz o halde neden kendimizden de ayrı gayrı yaşamlar bekliyoruz?..Soruların çokluğu tek bir cevapla anlatılacak kadar değil midir?..Karmaşık sorulara basit cevaplar yetmez mi?..diye sorarken aynı yazarın bir başka makalesinde bulacaktım istediğim cevabı..
"Belki de,hedefledikleri doyum noktasını hiçbir zaman bulamayanların, mutsuzluktan kurtulamayacakları kesindir!.." diyordu
Sabah gözlerinizi ilk açtığınızda,diğer bir deyişle;bedeninize döndüğünüzde kendinize söylediğiniz ilk şey, gün boyu 'zorunlu paylaşım' arkadaşınız olacağı gibi; bir nevi 'çözüm' veya 'sorun' ortağınız da olacaktır!..Ta ki gözünüzü kapayıp, bedeninizi terk edinceye dek..Verebileceklerinizden fazlasını veremeyeceksiniz,alabileceğinizden de fazlasını alamayacaksınız!..Çünkü,belirlemiş olduğunuz sınırlar ve alanlar böyle gerektirecek!..
Yaşam;yüzler,binler abartmış olmazsam milyonlar adetinde kayıt edilmiş 'an' kareleri ile dolu kocaman bir film şeridi..Ya anımsadıklarımız?..Onları geçmez!..Yüzlere de sanırım zor yaklaşır!..Bu kadar az ve bu kadar küçük!..Mutluluklar ve kaygılar,mutsuzluklar topu topu bir kaç minik kareden ibaret!..Diğerleri ise silinip atılmış mı?..Unutulmuş mu?..Bellekte durduğu söyleniyor!..Ya bir ömür aynı karede takılıp kalanlara ne demeli?..(Çoğunlukla ızdırap,elem,keder ve kaygı dolu olanı anlaşılamaz derecede tercih nedeni..)Defalarca izlenilen ve hiç vazgeçilemeyen aynı kare tekrarları..Mutluluk da olsa, mutsuzluk da 'aynı karede' kalmak yorar insanı!..İçeri girsen neyi değiştireceksin?..Dışarıda kalsan neyi?..Netleştirdiğin,zumladığın her kare diğerlerini flu kılmakta!..
Yalnızlık,yalnız olmak..Başkaları hatırlatmadığı sürece asla bilemeyeceğimiz bir şey!..Kişi kendiyleyken yalnız olduğunu bilmez!..Ta ki biri çıkıp hatırlatıncaya dek..Hiç unutamam bir bayram vesilesi ile köyde yaşayan halamı(Güllü Bibim) telefonla aramıştım.Bayramlaşma faslından sonra,sesinin neşeli gelmesi üzerine her halde çocuklarından bir veya bir kaçı ya da torunları yanında diye düşünmüştüm.(Ne de olsa yaşı yetmişi geçkindi ve koca konakta tek başına yaşıyordu).'Yalnız değilsin herhalde bibi..ne güzel..' demiştim..O da,'hayır yalnız değilim!..Allah var..'demişti..
Ve..diğer kavram..Ben ve benden sonrası?..Ben gideceksem,bu dünyadan göçeceksem(ki bu kaçınılmaz) tüm bu bellek kayıtlarım,yaşadıklarım..Tüm ama tüm her şeyim benimle olan,benden olan her şeyim silinecek mi?..Hiç bir şey hatırlamayacak mıyım?Ya da tüm bunları da beraberimde mi götüreceğim?..Silinecekse şayet o zaman bunca çaba niye?..Beraberimde götüreceksem orada hangi 'başlangıç' veya 'son' için kullanacağım?..
Belleğimde tüm yaşamım boyunca biriktirdiklerim,bellek kayıtlarım,an be an benimle olmuş olanlar yine benimle olacaksa ve bu sonsuza değin kalacaksa; ha iyi yerde(cennet),ha kötü(cehennem)yerde olmuşum neyi değiştirir ki? İnce ince hesaplanan,an be an silinmeyen ve sürekli kayıt altı olunan bir yaşam ve sonrasında 'büyük ödül' veya 'büyük ceza' kavramı daha da farklı sorulara kapıyı aralamış olmayacak mı?..
En iyisi yaşayarak ölmek!..Yaşarken gideceğimiz yere gitmek!..Hadis-şerif'te de anlatıldığı gibi;'Ölmeden önce ölünüz!..' Bu tasavvufi yaklaşım sanırım işimizi kolaylaştırabilir!..Elimiz ayağımıza,ayağımız da elimize dolandıkça 'yar'la ve 'ser'le yaşamayı ve buna alışmayı öğrenmemiz gerektiği kanısındayım!..