Doğanın Gelini Kar
Üşütse de küsemem, rengine sevdalıyım, her kış yandan savurarak yere seyahatini, eğer uyanıksam seyretmeye kıyamam. Toprağın üstünü gelinlik misali hem de kumaşından kısmadan öyle bir kaplar ki, terziler utancından çaputlara el atamazlar. Siz hiç bir ağacın üzerindeki karın yığılışını gördünüz mü, görmediyseniz buna üzülürüm.
Kar, çok sabırlıdır, usul usul, acele etmeden hiç kaygısı yokmuş gibi, keyfine göre yağar. Bazen öfkeli olduğuna da rastlamak mümkündür. Bunda da suç onun değildir, inanın o suçsuzdur. Tipilerin, sert rüzgârların sabırsızlığına minik bedeni karşı koyamamıştır; ne yapsın fukara cağız, elinden gelen olsa yapmaz mıydı sanki...
Kara herkes saygı duyar, bilinmeyen bir mütevazılıği vardır kendini sevdirmeye uğraşmasa da, kırmızı yanaklı tombul çocuklar gibi, tebessümleri her dem kendinde toplamayı unutturmaz. Vadilerde hayvanların ayakları altında sessizce ezilse de, o aldırmaz. Çünkü hayvanlara dahi gönlü kaynar, erimekten korkmaktan hayâ eder. Ama onu bir de zirvelerde, uçurum kenarlarında, kaya uçlarında görün, sanki bütün meydan kendine kalmış gibi, sessizce, kalkmayı düşünmeyen misafir gibi yanını vererek oturur. Erimekten korkmaz, ama su olmak ta istemez. O kendi rengine, parlaklığına, içindeki soğukluğa âşıktır. Ne diyelim o da onun tercihi...
Bu yaratılış harikası beyaz benizli gök çocuğu, insanın kirpiklerine yağdığında, gülmekten elini ayağını çekme noktasına gelen insanın küçük de olsa bir tebessüm etmesine neden olur... Kısaca kahkaha attırmak değildir onun işi; o gamzeli yüzlerde, iri gözlerde, kızarmış domates gibi olan çocuk yanaklarında, yıpranmış yaşlılarda gözlere bir gülümseme tohumu aşılar. Onu anlatmak ağzıma baklava dilimi almış gibi beni de gülümsetiyor.
Dinlediğim fon müzik ?gül pembe-içimi yaksa da. Neyse biz kara devam edelim. Şu çam ağaçlarında, yapraklarını dökmeyi unutan ağaç dallarında, kurumuş yamaç bozkırlarında mevsimlik çadırını kuran bu beyaz sultan, içimizde sevgi demetlerinin tohumlarının patlamasının da bir belirleyicisidir.
Onun bir de arkadaşı vardır belki bilirsiniz. Yağmur; karla birlikte gökten inişlerini seyre dalmak, mutluluk pınarlarımızın çağlayanlara dönemsine imkân sağlar. Öyle tatlı tatlı, kardeş kardeş, bazen rüzgârı da misafir ederek öyle bir yağarlar ki her şeyi bırakıp bu üç gencin delikanlıca yerle buluşmalarını izlemek gelir insanın içinden. Onu anlatmak bitmeye bitmez de... Yine de biz bura da bir nokta koyalım... Başka bir yazıda buluşmak dileğiyle... Sevgiyle kalın...
23:07 24/04/2012
Ne güzel bir anlatım kara adeta kişilik verilmiş gibi yazıda. Yağmura nazaran kar biraz daha yumuşaktır. Telli duvaklı bir gelindir o, doğanın gelini. Nazlı nazlı dökülür dünyamıza, üstümüze, topraklara. Büyüklerimiz derler kış sert geçmedi mi yaz da güzel olmaz diye, sonuçta hepsi Allah'ın kudretinin delillerinden. Kutlarım Hasan bey güzel bir denemeydi okuduğum...👍
Ey karla kaplı yüce dağlar Biraz o çile ikliminin beyaz kelebekleri hatırlatan çile tozundan bizimde şakaklarımıza serp.. Kimbilir Bir zerresi düşse kor üstüne o an. Bir çağlayan oluşur onun eriyişiyle. Tebrikler güzel bir edebi yazıydı.
Güzel olan harfler değil, o harfleri zihninde yoğura yoğura okuyan siz değerli, yazıya anlam katan sonbahar rüzgarlarıdır. Yağmuru da yolculuğuna sırdaş bilen, bozkırları uğul uğul uğuldatan rüzgarlar. Candan teşekkür ederim...