Dünya Hayatı Üzerine İrdelemeler (4) / Küresel Emperyalizmin Cici Uygulayıcıları

Yazının girişine, sonradan önemli bi not eklemeye gerek duydum :

Son dönemde yapılan bir toplumsal araştırmanın soınuçları, Diyanet işleri'nde de şaşkınlığa neden olmuş durumda. Yapılan araştırma sonuçlarına göre, halkımızın % 92 si , Kur'an-ı Kerim in Türkçe dilimize çevrilmiş olan hiç bir tefsirini, mealini dahi hiç bir zaman okumadıklarını belirtmişler. Geriye kalan % 8 lik bölümün ise, ne kadar okuyup ne kadar algılayabildiklerinden kuşkularım var.

İşin özü şu : Okumayan ve dolayısı ile de gerçeği okumamış, öğrenmemiş, bilmeyen büyük bir insan kütlesinin, hem kel hem de fodul örneği, her şeyi bilirmiş mişçilik tavırları ve oyunlarını görmekteyiz çevremizde. Dünya hayatını da mom mok hale getiren binlerce milyonlarca akıl dışı, ilim dışı, bilim dışı, mantık dışı ve en son da din dışı oldukları çok açık ve net olan bütün yanlışları buralarda yazmaktayım, yazılmaktadır zaman zaman. Yanlış yollardan, doğru yollara döndermek amaçlı bu yazılarımızın da, bu her şeyi zaten çoook bilen kendini bilmezler tayfası tarafından, "yahu bu adam ne yazıyor? biz bunların hepsini zaten biliyoruz :) " gibi tepkilerle yazıları okumadan geçtikleri de açık bir gerçek. Olan kime, kimlere oluyor, olacak ? Bana mı zararı olacak bu okumama, anlamama ve algılayamama hastalıklarının, yoksa kendilerine mi zararı olacak ve oluyor? Bu durumu da sizlerin değerlendirmelerinize sunuyorum ...

Aslında temel ve en önemli etken olan Küresel Emperyalizm'i asla göz ardı etmemeli. Hatta dünya hayatının şekillendirilmesinde en önemli etken olarak da hakkını vermelidir. Dünya üzerinde yaşayan 7,4 milyarlık toplam insan kitlelerinin, hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki, dünya yaşamlarını birebir organize eden, mıncıklayan, kurgulayan, şekillendiren en büyük güç, küresel emperyalizm dir çünkü.

E peki kimlerdir bu küresel emperyalistler ve cici uygulayıcıları ?

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 5+1 olarak ifade edilen üyeleri ( güvenlik konseyi terimi komik gelebilir o ayrı bir konu ) ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere ve de Almanya ... Küresel emperyalizm'in baş aktörleri bunlardır. Dünya üzerinde bulunan tüm insanlığın üzerinde hükümler inşa etmekte ve ülkeleri, devletleri çok değişik yol ve yöntemlerle emperyalist kolları arasına alarak kendi sömürü çarklarını ve kendi ulusal çıkarları doğrultusundaki tüm uygulamaları bu ülkeler üzerinde gerçekleştirmektedirler.Her ülke ve her coğrafya üzerinde, işte bu emperyalist hükmetme ve yönetme, sömürü düzenlerinin uygulamalarından kaynaklanan sonuçlar yaşanmaktadır.



Küresel Emperyalizmin Ülkeleri, Devletleri Ele Geçirme Yöntemleri ve Uygulamaları :

Dünya ölçeğinde geçerli olan uygulama, soğuk savaş dönemlerinin en geçerli taktiği olarak uygulanan, " böl parçala ve yönet " taktikleridir. Uygulama alanları, ülke coğrafyaları, ülkelerin sosyo ekonomik ve toplumsal yapıları, hakim dinler ve benzeri pek çok şartlar, uygulamaları farklı biçimde şekillendirebilmektedir.

Ama sonuç olarak, ilk aşamada, bağımsız ülkeler olarak Birleşmiş Milletler teşkilatınca da tanınmış yasal devletler ; iç karışıklıklara, iç savaşlara, çeşitli askeri ya da sivil darbelere, iç parçalanmalara sürüklenerek bölünmeleri ve zayıf parçalara , aciz bölünmüş parçalara ayrılmaları hedeflenmektedir.

Sonraki aşama, bölünen parçaların küresel emperyalizmin kontrol ve denetiminde ( emrinde ) yönetimlerce ele geçirilerek, ortaya çıkan yönetimlerin küresel emperyalizmin, o ülke yeraltı ve yerüstü tüm zenginliklerini, ekonomisini sömürebilmesi şartlarının oluşturulmasıdır.

Günümüzün dünya ülkeleri coğrafyalarında yaşayan insan kitleleri, farklı ırklerden, kökenlerden, dinlerden, dillerden gelen ve bir coğrafyayı vatan olarak belirlemiş topluluklar halinde olduğuna göre, bu yapıların içten parçalanabilmesinde yardımcı güçler, elemanlar olarak kullanılacak " cici çocuklar " her ülkenin devletin kendi sınırları içerisinde zaten yaşamakta olan kitleler içinden kolayca bulunabilmektedirler. Mevcut devlet ile bir biçimde bir derdi, sorunu, geçmişten gelen karın ağrıları bulunan yeterince kitle, her ülke coğrafyasında kolayca bulunabilmektedir.

Bu kitleler üzerinde ince ince işlemler yapılarak bu kitleler, küresel emperyalizmin sınırsız para, silah ve benzeri lojistik destekleri verilerek , bulundukları ülkelerin içerisinde etkin ve üst düzey görevlere getirilmekte ve bu " cici çocuklar " , o ülkeleri ( güya ) yöneten mevkilere kadar taşınabilmektedirler. Elbette ki , o cici çocuklar, küresel emperyalizmin o ülkeleri ele geçirmek ve manda ( sömürge ) haline getirmekte kullandıkları basit taşeronlarından başka bir şey değillerdir.

Ülkemiz ölçeğinden bakarak konuya bir açılım getirmek gerekirse, ülkemizde de, siyaset kurumları, partiler, bu sözünü ettiğim "cici çocuklar" kullanılarak kurgulanmış, ele geçirilmiş ve kolay kolay yerlerinden, koltuklarından edilemeyek biçimlerde her birisi ayrı ayrı koruma altına alınmışlardır.Ülke çapında demokrasi, 12 Eylül askeri darbesi döneminde yapılmış olan darbe Anayasasının getirdiği antidemokratik hukuk yapıları ve siyasete halkın gerçek anlamda katılımını önleyen ülke çapındaki % 10 luk seçim barajlarıyla yok edilmiştir.

Çok basit bir örnekleme yapalım bu konuda : Ülkemizde herhangi bir milletvekili genel seçiminde , ülke genelinde % 9,5 , % 9, % 8,5 % 8 , % 7 , % 6 , % 5 oylar almış 7 adet partimiz olduğunu farz edelim.

A partisi : % 9,5

B partisi : % 9

C partisi : % 8,5

D partisi : % 8

E partisi : % 7

F partisi : % 6

F partisi : % 5 oylar almış olsunlar.

Toplam halkın ülke çapındaki oy toplamı yüzdesi : % 53 ü bulan bu partilerin hiç birisi ülkemizde TBMM e 1 tek ilaç niyetine dahi milletvekili gönderemeyeceklerdir... Ha ... Devam edelim. Halkın % 47 lik bir toplam oy tercihi de, % 10, % 11, % 27 oy alan 3 partiye dağılmış olduğunu düşünelim.

Seçimin sonucunda , % 10 ve % 11 oy alabilen partiler meclise her birisi % 20 oranında , % 27 oy alan parti ise, meclis toplam milletvekili sayısının % 60 ını sağlayan oranda milletvekili gönderecektir.

Seçimlerde halkın % 27 sinin oyunu alabilen bir partinin, ülkenin TBMM sine 330 milletvekiliyle ( %60 oy almış gibi varsayılarak ) milletvekili göndermesi ve ülkeyi TEK PARTİ İKTİDARIYLA yönetmesi, ne kadar demokratik ve ne kadar hakça bir temsil durumudur? Nisbi temsil sistemi, her siyasi partinin halktan aldıkları oyların oranındaki sayıda milletvekili ile TBMM de temsilinin sağlanması sistemidir. Böyle bir sistemden bahsedebilir miyiz şu an? Hayır elbette...

Çeşitli ambalajlarla, "yönetimde istikrar" türü bahanelerle, halkın hakça bir biçimde oy tercihlerinin TBMM ye , milletvekilliklerine yansıması önlenmiş, azınlıkları oluşturan parti oy yüzdelerinin, çoğunluk oyları olarak kabul edilmesi gibi sakat ve haksız bir sistem getirilmiştir ...

Bu ülke çapında % 10 luk seçim barajlarının dünyadaki demokrasi ve insan haklarının gelişmiş olduğu ülkelerdeki % 1 ler seviyelerine düşürülerek, siyasi partilerin TBMM deki adaletinin sağlanmasının şart olduğu açıkça ortadadır. Peki, ülkemiz siyasetinin ağaları haline getirilmiş olan mevcut mecliste temsil edilen siyasi partilerin, bu ülke barajlarından kaynaklanan siyasi temsildeki çok büyük adaletsizliği ortadan kaldırmaya bir niyetleri olduğundan söz edebilir miyiz? Hayır...

" cici çocuklar " küresel emperyalizmin koruması altında, bu ülke siyasetini şekillendirecekler ve taşeronlar olarak da, kendilerine küresel emperyalizmin ihale ettiği işlerini yapacaklardır bu ülke içinde ...

Bir sarmala dönüşen ve kolay kolay da kırılamayan bu parti yönetimlerindeki kişilerin grupların etkinliklerinin kırılamamakta olduğunu, dikkatle bakabilenler kolayca görebilirler. Seçim kazansın ya da kazanamasın, asla değiştirilemeyen, o partilerin başından ve yönetiminden asla alınamayan parti genel başkanları ve yönetimlere getirilmiş etkin kişiler dönemini yaşamaktadır ülkemiz. Ha, bu siyasi yapılar, dünya hayatımızı şu ya da bu biçimde etkilemekte midir? Elbette etkilemekte.

Ülke genelinin azınlık oylarıyla çoğunluklarla ülke yönetimlerine getirilen güçler, ülke genelinin belirli azınlıklarının çıkar ve karın ağrıları, ülke yönetimi, devletin siyasi yapısı, cumhuriyet, laik devlet yönetimi vb aklınıza gelebilecek her türlü konulardaki ülkenin, devletin yönetim sistemleri, hatta birliği, bütünlüğüne karşı, bölünme, ayrışma parçalanma hedefleriyle dolu siyasetler geliştiren güçlerin, ülke ve devlet yönetiminde, halkın ayrışmasına, birbirine düşman etnik, dinsel, siyasi pek çok düşman gruplara ayrışarak çatışmalarına, giderek ülkeyi iç savaşa kadar sürükleyecek iç karışıklık ortamlarının üretilmesine çaba gösterilebilmektedir.

Barış, sevgi, dostluk, birlik, beraberlik ve bütünlük, tek devlet , tek millet kavramları ( ulusalcılık ) , tukaka edilmekte, savaş, çatışma ve bölünmeler için ülke coğrafyası bir savaş alanı haline getirilmektedir. Bir bütünü oluşturan Türk Milletinin ( Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nın )bir bütünü oluşturan her bir parçaları, değişik kökenlerden kitleler, potansiyel düşmanlar haline getirilerek bu kitlelerin ülkeden parçalanarak ayrılmak, devleti yıkarak, başkaca bağımsız devletler kurmak gibi hain amaçlar doğrultusunda küresel emperyalizmin iç taşeronları olarak geliştirilip güçlendirildiklerini görebiliyoruz.



İşte, dünya hayatı üzerine irdelemeler yazı konusu ; bu tür tüm gerçekleri olabildiğince, alabildiğine irdeleyebilmemizi, incelememizi gerektirmekte. Burada zaten benim de yapmaya çalıştığım yalnızca bu...





( devam edecek ... )























18 ocak 2016 / istanbul

18 Ocak 2016 8-9 dakika 8 denemesi var.
Yorumlar