Dünyaya İnat
Rüzgârda savrulup hasar alan bir yaprağın üzüntüsünden sorumluydu dünya. Dünya yırtılıp atılan bir şiir sayfası kadar basit görünür, lâkin koparılan parçanın serzenişlerine kulak asmayacak kadar vurdumduymazdı. Yürekten gelen hicranlı bir sızının yarattığı etkiyle boşalan gözyaşlarına arkasını döner, görmezdi ağlamamak için kendini tutması gereken bir ortamdaki o genci. Kim bilir küçücük yaşında neler görüp geçirmiş olan çocuğa "Bana ne?" cümlesini çok basit bir şekilde sarf ederdi. Savaşın ortasında, ana babasını kaybeden o miniminnacık çocuğa koşmasını emredendi dünya. Dünya bazense bir damla suyu çok görendi insana. Bir evi çok gören, birkaç lirayı çok gören...
Çığlık atıp yardım dileyenleri duymamak için kulaklığını takıp son ses şarkı açardı. Ölüp giden insanların toprak altında, nefessiz ama heyecanla yuhaladığını bilmezlikten gelir, "Olur mu canım öyle şey?" derdi. Dünya gülerdi, dünyadakiler gülmeyi unutmuş. Dünya mutluydu, dünyadakilerin gözleri kızarmış. Dünya gençti, dünyadakiler sanki kırk yıl daha almış.
Ve dünyaya inat güldüler, dünyaya inat ayağa kalktılar, dünyaya inat umut ettiler...