Dünyayı Yakan Adam

Biz insanlar elimize verilen güzel nimetlerin kıymetini bilmeden hem kendimize, hem de dünyamıza büyük kötülükler yaptığımızın farkında mıyız? Örneğin hem kendi sağlığımıza, hem çevremize verdiği büyük zararları çeşitli tıp ve bilim kuruluşlarınca defalarca dile getirilen, paketlerinin üzerine uyarı ve ikaz mahiyetinde yazılan: sigara sağlığa zararlıdır, sigara öldürür; gibi yazılara rağmen bilinçsizce tüketilen sigara. İçilip söndürülmeden atıldığında bir anda milyonlarca yanan sigarayı düşünelim; dünyamızın ısı derecesini artırmaz mı? Adına küresel ısınma dedikleri çağımızın korkulu rüyasına davetiye çıkarmaz mı?
Yine yüce dinimizce haram kılınan israfı duymamış gibi; evlerimizde, işyerlerimizde ihtiyaç olmadan yaktığımız aydınlatmalar, elektrik ocakları, soba, kalorifer, klima ve TV gibi elektrikli ev aletlerinin gereksiz kullanılması bu: geliyorum diyen felakete: gel demiş olmaz mı? Yine boş yere akan sular, gündüz olduğu halde yanan sokak lambaları, boşta çalıştırılan araba, iş makinesi, sanayi makineleri... Tüm bunlar bizim ve ülkemizin ekonomisi bakımından büyük kayıp.
Ülkemizin akciğerleri olan ormanlarımızın yok olması, yanması ve yanarken dünyaya ve yaşayan canlılara verdiği büyük zarar. Çöp, kâğıt, tarla otları, anız, saman, ağaç dalları gibi atıkların yakılması. Maden sahalarında yanan kömürler, termik santrallerinin stok kömürlerinin stokta yanması, bacalarından çıkan kül ve gazlar, petrokimya tesisleri bacasından çıkan gaz ve alevler, büyük sanayi kuruluşlarının baca ve kazanlarından çıkan buhar ve atık maddeler v.b çevremizin hızla yok olmasına ve dünyamızın daha çabuk ısınıp adeta ölmesine birer davetiye. Siz düşünün bunların hep birden ısı ve kimyasal atıklarını bir anda dünyaya boşalttıklarını.
Acaba bu küresel ısınma dediğimiz asrın felaketi kendiliğinden mi geliyor yoksa biz mi çağırıyoruz? Gelen bu felakette bizim hiç mi suçumuz yok? Yağışların dengesiz yağması, mevsimlerin zamansız değişmesi, kuraklıkların çoğalması, deniz suyunun alçalması veya yükselmesi, buz dağlarının erimesi, ormanların yok olması hep kendiliğinden mi oluyor?
Bütün bu sorumsuzca davranışlarımızla şu yanmakta olan güzel dünyamıza yoksa bizde bilmeyerek de olsa yakacak mı hazırlıyoruz? Yoksa yanan dünyamız daha iyi yansın diye ateşine körük mü tutuyoruz?
Hastalıklar arttı, toprakların bereketi kalmadı, insanlar değişti diye kendimizi oyalamayalım. Çevremizde suçlu aramadan, suçu kendimizde arayalım.
Dünyamız ve yurdumuz nefessiz kalmasın, yeşiller kararmasın, sevimli hayvanlar yurtsuz kalmasın. Yapraklar yine dalında kalsın, esen rüzgârla coşsun, bülbüller aşk ile ötsün, güller açsın, kuşlar uçsun niyaz etsin gökyüzüne, Yine yağsın gökten rahmet yağmurları. Sularımız kirlenmeden devamlı aksın derelerimiz. Coşsun, denizlerimiz varsın kabarsın dalgası.
Bitmesin hiç bu güzellikler diyorsak:
Bu sorumsuz davranışlara devam etmeyelim, devam edenleri uyaralım. Dünyamız için, yurdumuz için ne yapabilirim değil, ne yapabiliriz diyerek kendimize gelelim.
Muhakkak ki bu dünya için, çoluk çocuklarımız için, gelecek için vaktimiz var, belki bir şeyler yapabiliriz. Dünyamızı korur, insanlığa güzel bir hizmet etmiş oluruz.
Çevreyi koruyarak, ormanlarımızı koruyarak, dinimizin tavsiye ettiği gibi kıyamet kopuyor olsa da yeni ağaçlar dikelim. Belki sigara içiyorsak, bırakmakla dünyamızın altında yanan bir odunu söndürmüş oluruz Sanayicilerimiz atık maddelerini toprağı, suyu ve insanlığı zehirlemeden arıtma tesisleriyle çevreye zarar vermeden değerlendirmekle dünyamıza ve insanlığa temiz bir nefes aldırabilir. Bilinçli üretim ve bilinçli tüketim yapalım. İsraf etmeden gelin geleceğimizi karartmadan ülkemize, dünyamıza ve geleceğimize sahip çıkalım. Temiz ve güzel emanet aldığımız bu dünyayı gelecek nesillere bizde temiz ve güzel bırakalım. Dünyayı yakan adam değil, aksine dünyayı imar eden, dünyayı kurtaran adam! olalım.

12 Ağustos 2011 3-4 dakika 18 denemesi var.
Yorumlar