Durak
*
Ciddi...
Zoruma gidenleri ' kolay gelsin ' diyerek uğurlandığım, ' kolaysa başına gelsin ' diye cevap aldığım, kolayıma gelenleri başımla beraber karşıladığım, bir önceki durağının kalbimin içinden geçtiği gar istasyonundayım.
Şapkamı çıkarıp ikiye bölündüğüm yerde, durağan yüzlerin , tek tip seslerin arasında bakışını gar avlusuna bırakmış adamın birisi. İlk duraktan itibaren, harf harf aklımca aranıyor güzergah sırasıyla. Aradığına çıkmaz yolculuklarda, yolu dal bilip yeri geldi filizlendi yollar, kış ortasında.
Dur, durak, çık, çıkmak, çıkarmak... Kelimeler volta atıyor önümde. Çıkarmak dedim de 'kalan ' geldi aklıma. Bölme işleminde kalan nasıl bölenden daha küçük oluyordu. Ah bu depresif yağmurlar, istasyonun camına vuran. Havalardan hep...
Aklına yazılanları okudun, kendini dinledin bu bekleme yerinde. Bir de bi çay molası vermeli..
Bi çay molası.
*
...Yet...
Sıradaki çayımız tüm sevip de kavuşamayanlara gelsin diyordu, suyunu elektrikle ısıtmış çay kazanımız.
Kavuşmak, kavşak, kav... Bu 'k' var ya hiç de öyle sessiz sessiz bir harf değil. Kaos, kan...
*
...Siz
Dağıldım iyice. Dağ, dağlamak, dağıtmak, dağılmak... Eli işte aklı orada, burada, şurada olan hâlimi bir toparlamalıyım. Ne diyordum arkayı topla da gel... Ciddiyetsiz, cibiliyetsiz, siz, biz, ben ben...
Gözüm fabrikanın duvarında asılı duran saate ilişti. 18:00 e az kaldığını görünce bir toparlanma duygusu hemen aklıma yazdıklarımda.
*
'k' yı ayırdım önce, 'l' '<'. Küçük işaretini biraz sağa çevirdim ' ^'. Yeni bir şapka lazımdı 'a' ma. 'l' yi de kırmadan biraz büktüm ama birleşim işareti yokmuş telefonun klavyesinde. Tüm konu boyunca arazi olan 'ni' yi periyodik cetvelden de alıp 'gar' ile birleştirip kendimi toparladım.
Kendimi toparlayınca sosyal medyada gördüğüm videoları hatırladım. 5 tl lik çiğ köfte ve 25 tl lik çiğ köfte arasındaki fark nedir gibi. 50 milyon euro luk saat ile fabrika duvarında asılı duran 10 tl lik saat arasındaki fark nedir.
Saat 18:00 e az kaldı. Beyaz baş örtülü, beyaz boneli, lacivert formalı, mavi eldivenli işçi arkadaşlarıma bakınca şirin şirin şirin köyümüze veda edeceğiz dedim iki gün. Sanki buradan hiç gitmemişim hissi oluşuyor sabah 08:00 de geldiğimde. Uyandığımda sokak lambalarının yanmasından, iş çıkışı tekrar yanıyor olmasından sanırım. Lambaları sevmiyorum, beyaz beyaz ak ak başımızda zorunlu olan gibi.
Gündemim durak ve gardı. Aklımdaki kelimeler dünyasından gerçek dünyaya kalkan trene az kaldı.
*
- bakışını burada unutmuşsun
- İster sende kalsın, istersen çöpe at. Tek kullanımlık bir bakıştı o, bir daha o bakışı takamam yüzüme...
Tam gidiyorken bulmuştum O' nu. Tren kalkacaktı ve ben gidecektim..
*
'Ayy yeter hadi artık.
Bir de gülüşünü as şu garın kapısına. Sonraki gelişinde lazım olur. ' diyen iç sesim, tamam tamam toparlanıyoruz...
Saat 18:00
Merhaba gerçek dünya, gergin dünya, zalımınn zalımı dünya : )
Mutlu haftasonları.