Durakta Beklerken
Hafta sonu tatillerinde genellikle şehrin gürültüsünden uzak, kalabalıkların olmadığı kırlarda bağ veya bahçelerde geçiririm. Ancak havalar soğuyunca bende insanların çoğunun yaptığı gibi 'Alışveriş Merkezleri'nde (AVM) vakit geçiriyorum. Oturduğum semtte gidip gezdiğim alışveriş merkezinin ziyaretçilerinin çoğunluğu lise ve üniversitede okuyan gençler, nişanlı ve yeni evli gençlerden oluşuyor. Tabi ki bu bilgiler istatistiki bir bilgiye dayanmıyor, sadece insanların davranışlarından kılık kıyafeti ve taşıdıkları eşyalardan bu sonuca varıyorum.
Bu hafta sonu da alışveriş merkezinde mutat ziyaretimi yaptıktan sonra eve gitmek üzere durağa geldiğimde kalabalıktan otobüse binemedim. Mecburen bir sonrakini beklemeye başladım. Durağın yaklaşık yirmi metre ilerisinde trafik lambaları var. Kırmızı ışık yanınca duraktaki insan kalabalığına birde araçlar ilave olunca oradaki curcuna görülmeye değer.
Bineceğim otobüs on beş dakika aralıklarla geldiğinden, kalabalıktan geri çekilip beklemeye başladım. Beklerken ister istemez oradaki insanların hareketleri, araçların trafikteki akışı dikkatimi çekiyor. Bir bakıyorsun gruplar halinde gelenler ne gelirken ne de durakta beklerken sakin sessiz olamıyorlar. Durakta bekleyenlere aldırış etmeden bağrışmalar, şakalaşmalar,itişip kakışmalar gırla gidiyor. Bir de çocukluktan yeni ergenliğe girmiş gençlerden bazıları durakta bulunan insanlara aldırış etmeden birbirilerine sarılıyor ve öpüşüyorlar. İkaz etsen ya yobaz diyorlar ya da sana ne deyip dövmeye kalkıyorlar.
On beş dakikalık zaman dilimi o kadar uzunmuş nice olaylara şahit oldum ki insana hem acı veriyor hem de insanlığından utandırıyor.
Trafik lambalarına beş altı metre mesafede duruyorum. Kırmızı yandı yolda taksi, minibüs, otobüs velhasıl her türlü trafik aracı var. Bunların arasında bir adet cenaze aracı; cenaze aracının arkasında bir minibüs var. Gözüm takıldı cenaze aracında bulunan kişi üzgün kafasını cama dayamış çaresiz bir şekilde oturuyor. Minibüstekilerin çoğu kadın kimisi elindeki mendille göz yaşını silmeye çalışıyor kimisi de göğsüne vura vura ağlıyor. Hemen yanlarında bulunan taksidekiler bir birilerine ne anlatıyorsalar bütün dişlerini sergileyerek gülüyorlar. Kafamı duraktakilere çevirdim herkes şaklaşmaya gülüşmeye devam ediyor. Bana göre işin daha acı yanı bana bir metre mesafede bulunan on altı veya on yedi yaşlarında iki gencin ne oradakileri ne de cenazeyi umursamadan öpüşmeleri. Şayet o anda kendine yol açmaya çalışan ambulansın acı acı siren sesi duyulmasaydı o gençler toparlanmayacaktı.
Ne acı geldiğimiz noktaya bakın ne ölümle pençeleşen hastaya, ne son yolculuğunu yapan ölüye, ne de yanında bulunan insanlara saygı göstermeyi unutmuşuz. Sadece kendi çıkarlarımız ve nefsimizin istekleri doğrultusunda bir hayat sürdürür hale gelmişiz.
Oysa biz bir cenaze gördüğümüz zaman cenaze geçene kadar hareket etmeden olduğumuz yerde beklerdik. Bize öyle öğretmişlerdi. Bu ölen kişiye saygının gereği olarak. Hasta olan kişiyi ve onun ailesini ziyaret etmeyi, acıları paylaşmayı öğretmişlerdi. Şimdi bu tür bilgiler gençlerimize galiba verilmiyor. Çağdaş olmanın gereği olarak!
Bir dakikalık kırmızı ışıkta bekleme süresi geldiğimiz noktayı çok güzel özetliyordu. Bunları anlatırken kimseyi suçlamıyorum. Ben de bu toplumda yaşıyorum. Başkalarının çocukları bu tür hataları yapıyorsa benim çocuklarım da başka yerde benzer hataları yapıyor olabilir. Önemli olan hataları görüp başta öğretmenlerimiz olmak üzere el birliğiyle tamir edip, düzeltme gayret içinde olmalıyız.
'Herkesin doğrusu kendine ' diye bir kavram yutturuldu insanlığa. Modalık ve günlük kullanımlık süresi bile olmayan çamurlaşmalar için zıkkımın berkinden icat olmuş kafadağınıklığı afyonuydu bu dangalaklık. Yaklaşık yarım asırdır kuduz bulaşığı gibi insandan insana bulaştı gitti bu salgın. Ve bu salgından fena şeyler enikledi durdu hızkesmeksizin..Herkes herkesin tersine ve sinirine giden bencil avcısı avanak kesildi. Kimse kimseyyi alakadar etmeyen sapıklık kişiye buradan özendirildi ve yaygınlaştırıldı. Şimdi şu sıralar herkes herkese kahır yüklü başbelası duyarsızlıkların daniskalığını yaşıyor...işin kötüsü kendine gücü yetecek hayati varlıktan ve yaşam ortancalarından da hem yoksun hem kayıp.. Paylaşıma sonsuz teşekkürlerimle.
Gençlerimize çok güzel bir dille yazılmış, çok güzel nasihatleri içeren bir deneme. Yüreğine sağlık dostum. Çok hoşuma gitti. Zevkle okudum.