Düşünce Dünyam Part 2
İnsanda Entelektüel Olma İsteği Nereden Geliyor?
Bugün yine içimden geçen bir konuyu paylaşmak istiyorum: İnsanda entelektüel olma isteği ve çabası neden var?
Aslında bu soruyu yalnızca kendim üzerinden anlatacağım. Çünkü çevremdeki çoğu insanın böyle bir isteği olduğunu pek gözlemlemedim. Yeni şeyler öğrenmekten keyif alan ve derin düşünmeyi seven insanlar için bu uğraş paha biçilemez olabiliyor. Ama bu, çoğu zaman bir çaba değil; bir süreç, bir deneyim, hatta bir dönüşüm.
Ben hayatım boyunca entelektüel olmaya özel bir çaba harcamadım. Daha doğrusu, kitap okumak, sanat ya da felsefe gibi alanlara karşı önceden fazla bir ilgim yoktu. Bunları önemsemezdim. Benim için matematik ve fen bilimleri çok daha kıymetliydi. İnsan doğasını değil, doğa kanunlarını anlamak önceliğimdi. Fakat zamanla yalnız kalınca ya da farklı duygular hissetmeye başlayınca, düşünce tarzım da hızla değişti.
Yalnızlık, insanın kendisiyle en çok karşılaştığı andır. Ben de kendimle konuşmaya, içsel çatışmalara girmeye, daha derin düşüncelere yelken açmaya başladım. Bu sürecin başlangıç noktasıysa, belki de ilk kez “gerçek” olduğunu sandığım bir aşk duygusuydu. Sonraları fark ettim ki aslında aşk değil, bir ideale tutunma ihtiyacıymış. Bu ihtiyacım için bir figür seçmem gerekiyordu ve ben onu seçmişim.
Bu noktada psikolojide yeni öğrendiğim bir kavram devreye giriyor: Tekrarlama zorlantısı (repetition compulsion). Freud’un ortaya attığı bu kavram, kişinin çocuklukta yaşadığı travmatik bir duygusal durumu tekrar tekrar yaşamak üzere bilinçdışı olarak benzer senaryoları araması anlamına geliyor. Belki de bende eksik kalan bir duyguyu telafi etmeye çalışıyordum, farkında bile olmadan. Daha önce hiç tatmadığım ama hep yaşamak istediğim bir duyguyu sürekli arıyordum. Çünkü insan iç huzurunu ve içsel dengesini kuramadığında, geçmiş travmalarını yeniden sahnelemeye meyilli olur.
Tüm bu deneyimler, yalnızlık ve iç çatışmalar zamanla bende yeni şeyler öğrenme ve daha derin düşünme isteğini körükledi. Bu süreç kolay olmadı. Çünkü itiraf etmeliyim ki, çoğu zaman tembel biriyim. Ancak sorumluluklarım olduğunda o tembelliği bir kenara bırakıp işime dört elle sarılırım. Fakat konu kişisel gelişim ya da keyfi öğrenme olduğunda, üşengeçliğin kalkanını kaldırmak daha zor olabiliyor. Özellikle kitap ya da makale okumaya başladığımda, vücudum adeta enerji tasarrufu moduna geçiyor.
Ama tüm bu zorluklara rağmen, zamanla bu alışkanlıkları da oturtmaya başladım. Elbette hâlâ dört dörtlük değilim, ama geliştiğimi hissediyorum.
Peki, entelektüel olma isteği bana ne katıyor?
Yeni fikirler öğrendiğimde, onları kendi dünyamda uygulayabiliyor ya da içsel düşünce ufkumu genişletebiliyorum. Sanat ve edebiyat ise ruhumu doyuruyor. Çünkü bana göre ruh, duygular ve hislerden oluşur ve bunların beslenmeye ihtiyacı vardır. Zamanla olgunlaştıkça, kendimi daha iyi tanımaya başlıyorum. Benliğim yerine oturuyor. İçsel huzura ve dengeye bir adım daha yaklaşıyorum. Her biri birer aşama, her biri birer dönüşüm…
Dönüşüm demişken, bu kavram genellikle böcekle ilişkilendirilir — evet, belki ilk bakışta garip geliyor ama şaşırtıcı biçimde anlamlı. Kafka’nın Dönüşüm adlı eserinde Gregor Samsa bir sabah kendini dev bir böceğe dönüşmüş olarak bulur. Veya rüyalarda böcek görmek, psikanalitik açıdan kişinin içsel bir değişim sürecinden geçtiğine işaret eder.
Böcek, insanın içsel karanlığıyla yüzleştiği bir metafordur. Dönüşüm çoğu zaman “ışıkla değil, karanlıkla” başlar. Kafka’nın hikâyesindeki Gregor artık insan değildir ama zihni hâlâ insandır. Ego ile beden, kimlik ile çevre, benlik ile toplum arasında bir uçurum açılmıştır. Bu uçurum, bastırılmış arzuların, görünmekten utandığımız yönlerimizin ve içsel çatışmalarımızın sembolüdür. Böcek olmak, bir anlamda o bastırılmış “benliğin” görünür hale gelmesidir.
Son olarak, rüyaların ve sembollerin sandığımızdan çok daha büyük bir alt yapıya sahip olduğunu düşünüyorum. Rüyalarda gördüğümüz her metafor, bilinçdışımızın sembolik bir diliyle konuşur. Ve bu dil, çoğu zaman bizimle gerçek hayatta yüzleşmeye cesaret edemediğimiz şeyleri paylaşır.