Düşünmek
Düşünmek diyor baktığım her yüz,duyduğum her ses...Boğazımda ardı ardına içilmiş sigaraların acılığı.Sinir yüklenmiş hücrelerim patlamamak için,beynimle kavga içinde.Demli bir çay ...İşte bu diyorum.Günümün aydın olması için yapılacak ilk şey demli bir çay içmek.Sinirlerim ertesi günün sabahına kadar beyaz bayrağı çekiyor.
Güneş pencereden gelin edasıyla süzülürken tebessümü de yanağıma iliştiriyor.Odadayım...Çanakkale'de dört yıldır evim olan 109 nolu kyk odasındayım.Ranzalar,dolaplar,bayrama gidilecek diye yerine konmamış valizler,ayakkabılar...Yalnız sanılan dünyamda gereğinden fazla bir kalabalık.Masaya bakıyorum fark yok.Pazar gününden kalma gazeteler(hala okunmamış),dergiler,meyve suları,ekmekler...Kalabalık...Düşün diyor k_alabalık...
Güneş yüzüme vurduğu an Stephan King'in Ceset romanından hep aynı sahne gelir aklıma.13_14 yaşlarındaki gençlerin sıcaktan bunalıp serinlemek için kola aldığı market,tel örgülerin ardındaki köpekten kaçışları ve kola kapağının tren yayına düşüp çıkardığı o ses...Bir mutluluk anı benim için,bu kala_balıktan çıkıp bi an farklı bir dünyada yaşamak...
Aynı cümleyi karalıyorum,düşünmek diyor baktığım her şey.Ben onlara bakarken onlar da bana bakıyor.Yüz eşyadan yüz farklı nigar profili.Eşya demek haksızlık ,kalemi elime her alışımda onlarla konuşuyorum ben,beynimin içinden de olsa.Öfke nöbetlerimde onlarla kavga ediyorum.Bu tıpkı üç yaşındaki çocuğun kapıya çarptığı zaman elini acıttığında kapıya kızması gibi.Bizler de nesneleşiyoruz her geçen gün .Çevredekilerin bizi görmek istedikleri şekle bürünüp,tepkisiz,cansız,ruhsuz oluveriyoruz.Çünkü hep aynı yalanlarla büyüdük...Hiç iyi çocuklar olamadık ormandaki şirinleri hiç göremedik,masaldaki prensesler gibi güzel olamadık.Üvey annelerden hep korktuk.Kötü denilen hep kötüydü,hayat masalının sonunda hep iyiler kazanmadı.Yalanlarla büyüdük...
Resim derslerinde kırmızı renge boyanan ağaçlardan azar işittik 'kırmızı ağaç mı olur başka bir kağıt al yeşil yap onu ! ' .Hayaller yarım kaldı...Ve şimdi herşeyi istersen yapabilirsin diyen kitaplar sunuluyor önümüze.Mutlu olmanın beş yolu.kadınları/erkekleri tavlamanın on yolu.Başarılı insanların hayat hikayeleri ki ünlü olmak ya da zengin olmak mı başarılı olmak diye düşünüyorum .Her birey farklıyken,kişisel farklılıklardan arınmış genellemeler yığını,göz boyamalar...
Yeni doğandan başlıyor eğitim hatta daha doğmadan . Süslü barbie bebekler,masallarla kandırmayın onları,hayallerine ket vurmayın.Onlar o başarılı olma kitaplarını okumadan , biri o na ' istersen her şeyi yapabilirsin;inanırsan,çalışırsan...' demeden de istediklerini yapabileceklerdir zaten ...
Güneş penceremden bahçeye gitti( kabul ediyorum yanlış cümle oldu : ) ) . Onu takip etmeliyim bir fincan kahve ile...
-2008-
Değil kırmızı ağaçlar; şimdi kap kara güller bile satılıyor dünyanın gazına basıp peşinden yetişmekte zorlandıkları İDEAL adam-kadın olma karmakarışıklığının benzinci dükkanlarında... Ve bu her saza gelen oynak -hovarda kornaları çıldıran ideal ter-tipleşmeleri uğruna gözümüzün uğrunda ÇEÇENİSTAN delik delik edildi ruslarca buza ayaza. YURO_AMERİKALILARCA Irak parolasıyla başlayan milyonlarca ölüm ve zulum yaşandı ve dahi yaşanmakta... Ve tabi kanımız canımızdan soğulmuş barbi-bebekleşmesinin otur kalk öğrettiği hormonol şipşirinliğe donaraktan, her kayıtsız kaldığımız insanlık ölümünde aslında, ölenden daha çok biz kendimiz hayatımızdan kayarak. Paylaşıma yürekten teşekkürlerimle.
Neden hep en doğru bizim doğrumuzdur. Ve neden çevremizdekileri kendimizce şekillendirmek isteriz hep. Ya da bizi, birileri?... O zaman biz, kendimiz olamayız ki....
Güzel bir düşün yazısıydı. Kutlarım Nigar hanım...Sevgimle👍
evet güneş belki sıradanlığın dışına çıksın diye batıdan doğamaz gece erteleyemez belki karanlığını ama ya biz istersek değiştirebiliriz bir çok sıradan geçişleri. hep diyoruz ya yarına çıkacağımız belli değilken hayallerimizi ertelemeyelim... diyoruz da galiba sadece demekle yetiniyoruz :(
Günün yazısını ve yazarımızı kutlarız
Sevgilerimizle👑👑
Benim unutmuş olduğum bir yazıydı,, hepinize teşekkürlerimle 👧