Dut Ağacı ve Çocukluğumun En Sessiz Düşü





Gökyüzüne uzanırdı dalların, köyün ortasında bir sessiz zaman gibi.
Üstüme gölge, avuçlarıma tat.,
Ey "DUT" ağacı, sen miydin çocukluğumun kalbi?

Çıplak ayaklarımda toprak sıcağı,
dalından kopardığım bembeyaz anılar.
Üzerime damlayan mor leke değil, yılların bana bıraktığı hatıralar.

Kuş sesleriyle uyanırdım sabah, senin gölgende başlardı oyunlarımız.
Ne akşam telaşı, ne zaman korkusu,
sadece Dut ve biz vede hayallerimiz..

Şimdi rüyalarımda yine sen varsın,
bir çocuk gülüyor, geçmişe saklanmış.
Dut tadı damakta, gözlerim dalgın,
seninle büyüdüm ben.
Dut ağacı çocukluğum orada sende kalmış.
Dallarında unuttuğum bir çocukluk var,
avuç içim kadar masum, tertemiz.

Bir Dut düşer daldan, bir hüzün düşer ve ben usulca ağlarım..
Saklambaç oynarken sakladım kalbimi,
kimse bulamadı o günden beri.
Köklerinde annemin sesi var sanki,
“Üşüme” der gibi, rüzgârla gelir bana..

Yere düşen her Dut, bir anı gibi dağılır toprağa, ben toplarken onları eteğime,
gözyaşlarım düşer aralarına damla damla.
Morası dudağımda kalmaz artık, zaman sile sile geçmişi aldı benden.
Ama hala gözümde bir dal kıpırdar ve içimden bir Çocuk “ANNE” diye ağlar..

Ne çok sustum o Dut ağacının altında,
ne çok konuştum içimden gizlice,
ne çok ağladım.
Şimdi hangi rüzgâr anlatır beni sana söyle.
Ey dut ağacı, çocukluğum sende kaldı,
ben gözyaşlarımda..

Yapraklarında gizli bir ninni vardı,her rüzgârla içime söylenirdi.
Ben büyürken sustu o masum ezgi ama içimde bir yer kanadı hep.

Kirpiklerim ıslak, ellerim titrek, bir çocukluk düşer her baharda ve ben her bahar biraz daha eksilirim, biraz daha yalnız kalırım dalda..

Çamurla karışık dut lekeleri, sildikçe geçmez, anı gibi inatçı.
Gözümde büyür senin gölgen yine, gölgen değil bu geçmişin ta kendisi aslında belki de.
Kaç gece yastığım dut koktu sandım, kaç sabah uyandım gözyaşıyla , bir ağaçtan fazlasısın sen bana.
Kayıp bir ANNE , susmuş bir şarkı, toprağa düşen bir dua gibisin.

Şimdi uzaktayım, çok uzakta, senin kökün gibi derinlerdeyim.
İçimde büyüyen o eski çocuk bir Dut ağacına sarılmakta hâlâ ve ağlamakta.

Ne zaman yağmur yağsa gözlerim yanar, sanki sen ağlıyorsun dallarından.
Bir ANNE gibi sarardı gövden beni, beninle ağlayınca anlardım, kırılmak da bir sevmek biçimi..

Ey dut ağacı..
Eğer bir gün yıkılırsan suskunluğa bil ki içinde ben de varım.
Çocukluğum, gözyaşlarım ve hiç kimseye anlatamadığım o en saf yanım.

Ama olur da bir gün torunum geçerse gölgenden ona fısılda lütfen:
"Senin babaannen burada bir çocuktu
ve ağlarken bile çok severdi ."

Zaman çok şey aldı benden, evet ama senden kalan gölge gitmedi içimden.
Bir Dut yaprağı gibi titrer hâlâ eski bir şarkının ortasında ismim.
Çocukken anlamsız gelen sessizlik meğer ne çok şey anlatırmış bana.
Sen susardın, ben ağlardım, sen dinlerdin, ben içime konuşurdum..

Bir gün gelirsem yine oralara, kır saçlı bir nine, yorgun, bitkin ve suskun.
Dallarını indir bana doğru Dut ağacı,
ben hâlâ sarılmaya çok muhtacım.

Toprağına yüzümü koyar o çocuk hâlimle yine ağlamaktan utanmam, seninle büyüdüğüm için sana teşekkür ederim.
Ve o an anlarım , bazen en büyük şiir bir ağaçla ağlamaktır birlikte.
Konuşmadan, susarak, sadece hissederek.
İçten içe kök salarak hayata..

Ben her gece seni düşünerek uyuyorum.
Senin gözlerin yaşlı, ben kelimelerle sessizce dokunuyorum sana.
Bir dalın, bir yaprağın içimde yer etmiş gibi, çekilip gitmiyor hiç bir mevsimde.
Hani derler ya;
Bazı yerler insanda gömü kalırmış, sen öylesin bende.
Küçük bir mezar gibi taşıyorum seni,
içimde hem ölüm, hem yaşam gibi..

Gözyaşlarım seni suluyor yıllardır.
Kök saldın kalbimde derin, derin.
Ne zaman kendimi kaybetsem hayatta, sen çıkıyorsun karşıma:
“Yine buradayım,” der gibi.
Artık ne dutun var ne çocukluğum.
Ama sen hâlâ benimle yürüyorsun, yağmurda,çamurda, sessizlikte.

Bir kelimenin ortasında bile senin gölgende ağlıyorum bazen.
Ve bazen gülümsüyorum çünkü biliyorum, beni en çok sen anladın.
Bir ağaç gibi değil, bir sırdaş gibi.
Hiç konuşmadan sevmenin ne demek olduğunu senden öğrendim ben..

Ve işte, şimdi anlıyorum, biz birbirimizi büyüttük aslında.
Sen göğe uzarken ben içime çöktüm biraz daha.
Ama ikimiz de aynı yöne açtık,
sevgiye.
Ben susmayı senden öğrendim, sen ağlamayı benden.
Her baharda birlikte yeşerdik, sonra birlikte döküldük sonbahara.
Artık ne çocukluğum eski hâlinde, ne ben o eski çocuk.
Ama sen hâlâ oradasın, gözlerimi kapattığımda ilk gördüğüm sensin.

Ben şehirlerde kayboldukça, sen köyün tam ortasında beni saklamaya devam ettin.
Sen bir anı değilsin sadece, sen bendeki kalbimin toprağa kök salmış hâlisin..

Ve bir gün
Bir rüzgâr getirecek beni sana
Ne elimde valiz
Ne sesimde söz
Sadece içimde bir şiir
Ve avuçlarımda
Seninle büyümüş
Bir ömrün izleri
Çocukluğumun en sessiz düşü

Ve bir gün
Ben gittikten sonra bile
Bir rüzgâr uğrarsa dallarına
Bil ki ben geçtim oradan
Bir dut yaprağını hafifçe titreten
O sessiz esintiyim ben

Torunum gelir belki yanına
Elinde içi mor dut lekeli defter
Ve sana bakar uzun uzun
“Babaannem burayı çok severmiş,” der

Sen de tanırsın onu
Çünkü kalbinde benim sesim var
Gözlerinin kenarında
Benim hüznümün izi

İşte o zaman anlarsın
Hiç gitmedim aslında
Senin gölgende
Bir ömür dinlendim
Ve sonra
Usulca
Toprağına karıştım



---
sevay


13 Nisan 2025 5-6 dakika 2 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar