Duvar


Kalpleri taşla ezilenlere…

Karşımda duran duvar mı yüksek yoksa boyum mu hala kısa, anlamadım. Geceyi arkasına alıp yıldızlara kafa tutan ben değil miydim? Ayaklarım da bilhassa o kadar uzun değil miydi? Çok olmamış mıydım artık; yaşlanmanın da bir adabı vardı. Daha düne kadar hem de… Daha düne kadar savunduklarımın el pençesinde başka yaşanmışlıkların izleminde hırçınlaşan ben, neden şimdi zihin törpüsünde pişmanlıklarını örseliyor? Aynı hırçınlığın karşısında –onu- bulduğum an iki yakasından tutsam mı yoksa kucaklasam mı diye düşündüğüm hasılalarım size soruyorum: Ah neden kalbim iki büklüm bir romanın ortasında hala? Hayır, hayır umutsuz değilim. Bilakis, içimde beslediğim umutların aynalara kavuş’udur bu. Mazurum.

Seni ilk gördüğüm gün de öyleydim. Hayata karşı çocuk, yaşanmışlıklara karşı çocuksu… Gelecekten gölgeler reddediyordu, içindeki ışığı. Hep aynı döngünün uzaklıklarında yol aldığımı zannediyordum. Sevgili günlük,

...anlamak üzereyim. Öyle gıdıklandı içim bugün.

Bir müddetin sonsuzluğunda şarkılar söylemek istiyor canım. Şiirlere aşina bakışlar resmetmek istiyorum. Suyun akışında kıvrılmak ve berrakça dolanmak istiyorum etrafında. Bunun için yürüyorum senin kokuna doğru, burnumun dikine dikine… Yükselse de ölümün soğuk duvarı karşımda, korkmuyorum. Tırmanmak resitalidir işte hayat dediğin! Yaşamın ta kendisini tekrar tekrar bu duvardan düşüp de tırmanma cesaretini gösterenlerden biliyorum. Seni dansa kaldırmak lütfunu ilet bana… Sesini duyuyorum. Başka bir duvar yükseliyor karşımda. Sana benziyor. Tırnaklarıma ağlıyorum. Sevgili günlük,

…herkes aynı resmi çizermiş ömrünün tuvaline, renkleriyle gömülürmüş.

Zulüm iki yönü de keskin bir bıçaktır. Kimin eline geçtiyse odur zalim olan. Öyle bir bıçaktır ki mezalimi en zalimi yapar. Hak görünür çünkü acı çekenin gözlerinde; intikamı okunur. Bir yüzüyle kestikçe, kesilir diğer yüzünden, ruhu duymaz. Böyle yazmışlar dedemden kalma bu duvara. Yaşadıkça okuttular. Gördükçe yaşattılar. Sevgili günlük,

…ben bugün çocuğunun ağlamasına ağlayan annenin ağlamasına dayanamayıp yumruklarını sıkan babanın bakışlarındaki sessiz feryadı gördüm.

Tırmanması en güç duvar, babamın çehresinde yükselen… Aşabilmek için dudaklarımı bükmek yeterliydi oysa! …ve ben yine de onun avuçlarında aşardım bu duvarları. Ötesinde annem beklerdi. Avuçlarına sığmazdım. Büyüdükçe fark ediyorum. Merhametle örülen duvarlarda o canın yongası da yükselirmiş. Yaş aldıkça daha iyi fark ediyorum. Beli bükülüyor artık bu duvarların, sesi dahi çıkmıyor çoğu zaman. Sevgili günlük,

…gerçek olan şu ki; bazı duvarlar sadece yaslanmak ve nefeslenmek için vardır. Anne yüreğine yaslanır, baba şefkatinde nefeslenirsin. İkisinden birinin yokluğunda dahi sırtın ağrır, yorulur gözlerin. Yokluğunu bilenlerden sezdim.

Düşündükçe, düşündükçe önümde yükselen duvar

Kendimin duvarı

İnsanla örülmüş duvarlar

Düşündükçe, düşündükçe örüyorum

Tırmanması en güç olanı…

Sevgili günlük,

…bir duvar var, ötesinde kendi sesim

                                             duyuyorum.

03 Ocak 2025 3-4 dakika 22 denemesi var.
Beğenenler (5)
Yorumlar (4)
  • 29 gün önce

    Mustafa bey dikte bir deneme olmuş. Güzeldi güne düşen yazı tebrik ederim. Nicelerine...

    saygıyla...

  • Tebrik ediyorum Mustafa bey. Bazen dört duvar yuva olur insana, bazen de duvar olur insan, insana. Hatta insanın kendisi kendisine duvar dediğiniz gibi. Etten duvarları aştığımızda belki de duymak istediğimiz seslere ulaşacağız.