En karanlık anımda.

Dönüp bakıyorum geçirdiğim senelere, bu zavallı gezegenin üzerinde basit güçsüz bir biyolojik organizmayım. Dönüp bakıyorum geçen asırlara... Hiç mi yaşamadım? Yoksa hep aynı gölge mi gelip geçti gözlerimin önünden? Her gülümseyişimin bedelini bir asır süren korku ve acıyla ödemekten ne zaman kurtulacağım? Kaderim mi, yoksa ellerim mi geçtiğim topraklara acı tohumlarını eken? Gece mi getiriyor korkuyu; yoksa ben mi karıştırıyorum kadehimin içine öldürmeyen, ama taşlaştıran bu hiç içilesi olmayan benzersiz zehiri? Dönüp bakıyorum geçtiğim yollara, bin asırdır aynı toprağı çiğnemiş kendini bilmez çizmelerim. Dönüp durmuşum düz sandığım bu koca kürenin etrafında, hep farklı yerlere gittiğimi sanarak, ama hep aynılarla karşılaşarak. Bana diyorlar ki: Ne yöne gittin bu kez? Bulabildin mi bizimkilerden farklı bir liman, Gemini demirleyecek, kurumuş boğazını ıslatacak bir han? Yoksa senin kemiklerin de bizimkilere mi karışacak? Ve ellerimi kaldırıp cevap vermişim, her defasında aynı şekilde, ama hatırlamamışım sözlerimin birini bile sonraki kez: Çok uzaklarda yelken açtım bu kez, Öyle harikalar gördüm ki, Ama yine de YILDIZlar kaçtı avucumun içinden, Karanlıkta yalnız bıraktılar beni. Hayal kırıklığımı bu yaşadığım? Yoksa artık hayallerim bile çok mu eski ki kırılacak, dökülecek bir yerleri kalmadı. Bıkmadım mı hep aynı hataları yapmaktan? Keşke asırlar hafızamı yiyip durmasaydı. Belki o zaman hatırlardım didikleyip derinliklerini o eski kitabın, çıkarır önüme koyardım tüm o kanılan eski yalanları. Ama artık öyle yorgunum ki, dayanacak bir asa bile yontamıyorum kendime, devrilip sürünüyorum eski ve tanıdık taşlarla dolu şu hep bildik yollarda. Nice bin yıl geçti ama, Ben hala aynı benim, Değişti dedikleri sadece yalanların şekli, Ben YILDIZların solup gittiği yaştayım. Neden unutmam gerekiyor ki o eski öyküleri? Yaşamımın kaynağı öykülerimdi, kolayca kandığım tatlı ama zehirli sözler değil. Kulağımın dibinde fısıldaşmayın artık gelecek güzel günlerin hayallerini, nasıl gelir güzel günler damarlarımdaki kan kururken, nasıl varırım YILDIZ ışığına her yanım zifiri karanlıkla kaplıyken? Gidin ve hep yaptığınızı yapın. Oturun ateşin çevresinde karanlığa dönüp sırtınızı, kim haklı kim hatalı tartışın. Arkanızdaki karanlığın içinden sizi dinleyip anlamsız suçlamalarınıza bıyık altından gülenlerin farkına varmayın asla, onlar ki sizin kanınız ve canınızdır. Onlar ki sizin yatağınızı yapar üzerinizi örter iyi temennilerle sizi gecenin karanlığına teslim eder. O karanlıkta gözleriniz mum ışığını YILDIZ sanacak, içinizde sanki bir bal tadı bırakacak. Ama yalnızca bırakacak, ben kötüyüm çünkü; hiçbir işe yaramam...

21 Ocak 2009 2-3 dakika 1 denemesi var.
Yorumlar