En Sürrealist Şair
Şiirin güçlülüğü zihnimi aldatıyor. Bana sorsalar 'hangisi daha kolay?''... 'Bulutlardan hayalini kurduğum bütün eşyaları yapmak'' derdim Soyutun ucunda ,intihar aralığında kendine gidip gelen şiir ve sana inanmak ile inanmamak arasında kalan anlamsız duygularım...
Dünyanın gerçeği insanın gerçeğinden çok farklıdır. Her canlı kendinde bir çok kez yenilir . Bu yenilgi insanın şahsına aittir. Kime ne söylerse söylesin, sizi hayalinde tasarladığından farklı bir görüntü ile karşılaşınca ,(iyi ya da kötü-güzel ya da çirkin) kendi bozgununu görmezden gelecek ve hayal ettiği şeyle'' külliyen'' savaşacaktır .İşte insanoğlu buna dayanamaz. Haklı olmak için haksız yere karaladığı hayali figürünü, bilmem kaç kurşunla yere serebilir. Belki kendine geldiğinde "pişmanım" kelimesini telaffuz edecek: Belki de doğruyu öğrendiğinde, hayalini kurduğu figürün dizlerine çömelecek. Ama, iş işten geçmiş, katilin de artık suçu kesinleşmiştir. Bundan böyle ne kadar hayal kurarsa kursun, ne kadar masal anlatırsa anlatsın, ne kadar daha af dilerse dilesin ,dünya için zerre kadar; vicdan için Çıngı kadar değeri yoktur.
Her sohbetimizde annem " insan, zamanla kendisini evirir" derdi... Buna hiç katılmazdım. İnsanın evrilemeyen duyguları ve hala ,belki de çağlar boyu evrilemeyen, ilkellikten kurtulamayan duyguları vardır. Ben' duygusunun sarayında ,ayak ayak üstüne atmış "kıskançlık" denen ,ilkel bir duygumuz vardır. Yeryüzünde değişime uğramış, bir çok özelliklerini yitirmiş ,yığınları oluşturmuş, kalabalıkların arasında asla "kıskançlık" duygusu yer almamıştır. Belki de bu duygu sayesinde dünyanın bir ucu karanlığı yaşarken; diğer bir ucunda insan, tanrının gözlerine baka baka bu duygusunu büyük bir zevkle yaşıyordur. Haklı midir insan? Belki de sonuna kadar haklıdır. Belki de yaşama ve kendini anlatma özgürlüğünü kullanıyordur. Belki de mutludur. Lakin her sabah elimizi yüzümüzü yıkadığımız ve arada sırada baktığımız ayna, kulaklarımıza o sözü fısıldar... 'En iyisi Sensin!''
Şu sıralar okyanusa acılan küçük bir gemideyim. Kocaman deryanın zerresi bile değilim. Karadan ayrılırken, deryanın tam ortasından, yaşadığı sarayda ,ayak ayak üstüne atmış "kıskançlık" az sonra bir sigara yakmış .Sigarasını büyük bir zevkle tüttürmeye devam ediyormuş. Belki o duygu,'' kıskançlık" bitmez ; lakin sigara biter ve ardında iğrenç bir koku, hiç bir ise yaramayan kül , acı ve anlamsız, kimsenin okumayacağı bir şiir bırakacaktır. Ama unutmuştu o şair şu gerçeği .
Dante ile kaç kez arınarak geliyoruz dünyaya. Arınmak için bu duygudan ne çok cefa çekiyoruz. Yokuştan çıkarken soluğu kesilmiş, yeniş aşağıya inerken freni patlamış 'suç ve caza'lara'' aldırmadan şaire şiir okuyoruz. En Sürrealist Şair 'kıskançlık'tır.
Not: ' Gerçeküstücülük akımı, gerçek dışı anlamında değil aksine gerçeğin insandaki iz düşümü şeklinde bir yaklaşımdır.''