Enflasyon ve Devalüasyon'un Türkçe Açıklaması
Vatandaşın cebindeki parayı çalmanın iki yolu vardır. Enflasyon ve devalüasyon. Bu ikisi çok yakın akraba olmakla beraber enflasyon ulusal, devalüasyon ise uluslarası çalışır. Bu bakımdan devalüasyon dolaylı yoldan çalarken, enflasyon kestirme yoldan çalar.
Öncelikle ailenizin cepçisi enflasyonla başlayalım. Mesela cebinizde on lira olsun, ekmeğin fiyatı da kırk kuruş. Cebinizde on lira değilde on lira' nın satın alabileceği yirmibeş ekmek olduğunu farzedelim. Yarın ekmeğe zam geldi, elli kuruş oldu. Cebinizde yine on lira olmasına rağmen bu sefer ancak yirmi ekmek alabiliyorsunuz. Yani cebinizdeki ekmek sayısı dün yirmibeş iken bugün yirmi' ye düştü. Peki kim çaldı bu ekmekleri?
İkinci olarak ta devletinizin kasasını soyan yabancı ortaklı suç şebekesine, devalüasyona bir göz atalım. Bir doların bir lira elli kuruş olması ne anlama gelir ya da daha önceki paramızla birmilyonbeşyüzbin lira olması ne anlama gelir. Özellikle anlayamadığımız ve anlayamamamıza çalışılan, dolayısıyla izaha muhtaç olan nokta burasıdır.
Cebimizde liralarla dolar almak için dolarcının kapısını çalıyoruz. Selam verdikten sonra elimizdeki Türk paralarını vererek yerine Amerikan parası almak istediğimizi söylüyoruz. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için bunu şöyle örnekleyebiliriz. Bahçesindeki elmaları pazara getirip satıp, karşılığında da armut almak isteyen veya elmalarla armutları takas etmek isteyen köylünün hikayesi. Türk parası elma, Amerikan parası armut olsun.
Köylü elmayla armut arasında bir fark göremez, dolayısıyla evde yaptığı hesaba göre kaç elmayla pazara giderse o kadar armutla geri döneceğini hesaplar, fakat evdeki hesap pazara uymaz. Armutların sahibinin elmaya ihtiyacı olmadığı gibi pazardaki hiç kimsenin de elmaya ihtiyacı yoktur, başlar yalvarmaya.
'Ne olur bana bu elmalara karşılık armut verin. '
'Hayır olmaz.'
'Ama benim bu armutlara çok ihtiyacım var.'
'Ama bizim senin elmalarına hiç ihtiyacımız yok.'
'Neden böyle oluyor anlamıyorum. Elma da meyve armut ta. Ben size bir elma vereyim, size de bana bir armut verin.'
'Olmaz.'
'İki elma vereyim, bir armut verin.'
'Olmaz.'
'Üç elma vereyim, bir armut verin.'
'Olmaz.'
'Beş elma vereyim, bir armut verin.'
'Olmaz.'
'On elma vereyim, bir armut verin.'
'Olmaz.'
'Yüz elma vereyim, bir armut verin.'
'Olmaz. Ancak birmilyonbeşyüzbin elma verirsen sana bir armut verebiliriz.'
'Ama bu sizin yaptığınız resmen soygunculuk.'
'Eee, ne yapalım, işine gelirse... Zamanında sizin köyden kel kafasına fötr şapka giymiş, göbekli bir adam gelmiş te yarım armut alamadan geri dönmüştü.'