Erich Fromm'un Sevme Sanatı kitabı Üzerine Bir Deneme
Sevmek, zamanın dokusunu renklerin hafızasına işleyen bir sihirbazdır. Fırça, geçmişin sessiz çığlıklarını tuvale dönüştürür, ve her vuruş, bir anıya hayat verir. Sanatın sevmekle buluştuğu anda, gökyüzü bir tuval, rüzgar bir fırça olur; ve bu büyülü buluşma, düşlerimizi renklerin masalsı dansına davet eder.
Sevmek, renklerin dansını arzularını ifade eden bir sanattır. Fırça, tuvale dokunduğunda, hayal gücünün zirvesine çıkarak kağıdın üzerinde zamansız bir görsel şiir yaratır. Gökyüzünün mavisini tuvale dökerken, güneşin sarısıyla sevgiyi harmanlar. Sanat, sevmek üzerinden evrenin derinliklerinde dolaşır; ressam, soyut kavramları rengarenk bir karmaşaya dönüştürür.
Renkler, duyguların sessiz çığlıklarıdır sevmekte. Kırmızı, tutkunun ateşini taşır; bir gülün nefesi gibi soluksuz bir sevda anlatır. Mavi, okyanusun derinliklerinde kaybolan bir hüzündür; uzaklardan gelen esintilerdeki özlemleri dile getirir. Yeşil, doğanın öpücüğüdür; ağaçların kollarında şarkı söyler, rüzgarın melodisine eşlik eder.
Sanatın sevmekle buluştuğu an, bir masalın başlangıcıdır. Tuval, bir zamanlar sadece beyazdı, ancak ressamın eliyle bir renk paletine dönüşür. Bu palet, duyguların paletidir; mutluluk, keder, umut ve melodi, birbirine karışır ve sevmekte bir harmoni oluşturur.
Her vuruş, bir öykü anlatır. Ressamın kalbi, fırçanın ucundan tuvale akar. İncelikli çizgiler, aşkın karmaşıklığını; belirsiz lekeler, hayatın gizemini anlatır. Sanatın sevmekle dansı, zamansız bir ritüel gibidir; her eser, bir çağın şaheseri olur.
Michelangelo’nun mermerle dans ettiği gibi, Van Gogh’un yıldızlarla sohbet ettiği bir evrende, sevmek sanatı gökyüzüne yükselir. Her renk, bir anlam taşır ve her eser, bir dünya yaratır. Sevmek, bir ressamın ruhunu tuvale nakşetme sanatıdır; bir öykünün renkli bir rüyasını çözer ve gözlerimizi soyut gerçekliklere açar.
Sevmek, bir resmin sonsuz öyküsüdür; fırçanın son vuruşuyla nefes alır ve tuvaldeki dünya, bir ressamın kalp atışlarına katılır. Sanatın sevmekle noktalandığı an, bir tablonun sonsuzluğu içinde kaybolur. Her renk, bir vedanın hüzünlü melodisini çalar; ressamın eli, zamansız bir elveda ile tuvale veda eder. Sevmek sanatı, bir eserin ölümsüzleştiği anın sihirli dokunuşudur; ve her tuval, bir öykünün unutulmaz bir kapanışıdır.