Ervah-ı Ezelden (Ölüm )

(...) Önce Mâlik-ül Mülk..
(Mülkün gerçek ezeli ve ebedi sâhibi).
sonra Ervah-ı Ezelden ,düşe kelam Vâhid'ten
her ikisini bulan beden, insanı vurdular ölüm denen sebepten.
CaNMaYBuLL



Beşir Fuad'ın terk ettiği hayata, ölümü yazarak vedası. Önce ben, sonra ben, hep ben .Benden öncesi de ben, benden sonrası da ben.


Ölüm bir tesadüftür. Duyguların kendine sağır olduğu bir beden ,ve yüzünü evvelden hep inkara çeviren beden. Akıl dünyasının kayıtsız tek ittifakını yapan ölüm.



Öncesiz bir yasa önünde sonrasız bir kanun olan ölüm, bir tükeniş mi, yoksa bir var oluş mu ? Bütün bir varoluş kanunu, yok oluşun neresinde ? Öncesiz ve sonrasız olan beden mi, ruh mu? Bütün alemi var eden akıl, yoksa bizdeki akıl mı? Evrene anlam veren akıl, karşılığın da kendine ne alacak.



'Önce evren ,
sonra kavram, maddeden çoğalır anlam.
Varlık yenilendikçe ,kelâm üstünü başını yeniler'
Atilla İlhan



Evet ! Her ölüm bir doğum, her ben bir seni doğurur. Kelam hakikati yıkadıkça, hayat nedenleriyle bir sonuca varacak. İyi ki ölmek ve öncesi doğmak var. Yoksa tükenmeyen şey ,bitmez ve devamlılık bir zindan doğuracak.



Çıplak bir bedeni giydiren han, giyinik bir bedeni yine çıplak gönderiyor. Günahsız bir ruh, günah yüklü bir bedenin sırtında, ezelden ebediyete kör bir aklın izinde bazen iz bırakarak, bazen iz olarak göç ettiriyor !



Emile Zola'nın agnostik hali, yücé ahlak yasası içinde ölümü anlamasına ses çıkartmayan gülmece, sahnelenen ölümün önünde diz çöken kaç can'ı yazdı. ? Berbat bir dünya ve içinde yaşayan yüce insan. Ölmeden bir kaç saat önce söyle düşündüğünü sanıyorum. Dumanla dolu bir odada, en fazla görebileceğiniz kendi elleriniz. Ellerinizi yüzünüze götürdüğünüzde en fazla göz yaşınızı silersiniz. Aklınız sizi duman boğmadan önce terk eder. Şimdi ölüm an'ı ve ruhunuz sizi terk eden aklınızın izinde. Şüphesi olan var mı? Sanırım gülmece bu agnostik düşüncenin hemen ardından kahkaha şeklini alıyor.



Beşir Fuad'ın ölüm seyrinde veciz kaç söz söyledi bilmiyorum. Lakin hayal edebiliyorum. Saat gecenin bir vakti. Vaktin içini biraz sigarasıyla harmanlayıp yanan sobanın üzerindeki çayına eşlik eden duman misali. Masanın üzerinde öncesinden kalma boş yapraklar, bir kaç kalem ve bir gözlük. Neden gözlük ? Otuzlu yaşlarda bir gözlüğün masada olması, yaşlılık ruh hali mi, yoksa bilmişlik mi ? Bence her ikisi. Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nden henüz mezun olan Hamdi'nin hikayesinde olduğu gibi, ölüme terk edilen kahramanların bir tanesini oynamaya adaydı Beşir Fuad'ın kendisi. İntihar an'ı ölümü yazan ilk ve tek adamdı. Yazdı mı ? Evet yazdı !



İlk satırları şöyleydi (yine bana göre tabi) (...) Çiş an'ı düşen yağmur damlalarına, damarlarımdaki kanın rengi . Ölüm bir kadeh şarap gibi. İçtikçe ölmek, öldükçe içmek-miş ölüm. Şimdi ölmek ervah-ı ezel gibiy (miş)

29 Temmuz 2016 2-3 dakika 51 denemesi var.
Yorumlar