Esrik Melankoli - 3
O beni hatırlamıyordu, ben ansın isterdim...
Kalabilme ihtimalleri var mıydı yoksa bütün ihtimalleri gidişiyle ihmal etmiş kör bir yar mıydı hiç bilmeyecektim. Acemice yazılmış birkaç kısa mesaj ardından yüklüce acı çekmek ve insanlardan kaçıp, gizli saklı ağlamak, sonra baş ağrısına, şişmiş göz kapaklarına bahaneler bulmak... ?Ben de mi O'na benziyorum?' sorusuyla kendisiyle cebelleşmek... Hepsini yaşadım dersem abartmış olmayacağımı hatta hala eksiklerimin olduğunu o günler fısıldayacak bunu biliyorum. Uzatmalı hüzünlerimi hatırlıyorum şimdi, bir yanı eksik dirençlerimi, aklımda büyüdükçe büyüyen kendime yüklenmelerimi ve daha birçok şeyi...
O gittikten sonra hiçbir yolculuktan korkmadım, yılmadım. Uzun uzun yollara sere serpe bıraktığım O'na nazır düşüncelerim eskiz halinden sıyrılmış, ikimize çok yakıştırdığım galibarda düşlerim eşliğinde bir yerlere gitmişti. Ben de gittim ardımızdan... Ama hiçbir seferim kendimi buldurmadı bana, herkese ve her yere kavuştum da kendimi hiçbir adreste bulamadım. O gitti, ben...
O beni en bitimsiz bir acıda bıraktı ya da ben hep oradaydım...
Neye uzandığını bilmeyen bir çocuk gibi ?illa gelmeli!' tümcelerinin arasında bulduğum sözcelerimden anlıyordum büyümüş olduğumu. Büyümek diyordum nihayetsiz bekleyişlerin koynunda büyümek! Aşka ve zamana bir başkaldırı eşliğinde kendi sınırlarının ötesine geçememek ve geri dönmek...
O beni nihayetsiz bir yağmurda bıraktı ya da ben ağlıyordum...
Unutuluyordu ya bütün acılar hüzün ne kadar durabilirdi ki, ne kadar zaman daha dayanabilirdi bende kalmaya? Cesaretliydim, son bir hamlede devirecektim ve yeni bir masalın kahramanından alıntı rollerin suretlerini çizecektim içimin yaralı yanlarına. Denedim(!?) Ya da bilirsiniz işte denemeye bile meyletmeden, ne çıkar kendime yalanlardan deyip denemiş farz ettim. Biliyordum çünkü...
Sonra unutmadım zaten!