Eylül'ü Kim Sevecek O Zaman

GÖNDERİLMEYEN MEKTUPLAR
‘' Eylül'ü kim sevecek o zaman''


Kalmak için sevginin yetmediği yerde, onun da kalmasını beklemek aşka inanmamak olurdu.

Her defasında bu son diye çıktığım gönderilmeyen mektupların yolunda, ‘'Sen artık bu kitapta yaşamıyorsun'' diyen Nazım'a inat yaşayacaksın solumda.

Ellerin, ah o ellerin hiç kimsenin bilmediği, bilemediği bir dilde mühürlendi. Bu hayatta okuyamadığın ve sonradan dilimde yuvarladığım ama bir türlü edemediğim küfürlerle ertelendi.

Soluduğum her nefesin anına yemin olsun ki sevdim seni. Bin kez tövbe edip bin kez günah işleyerek sevdim. Sana yazılan şiirlerin farkında olmadan nefes alacağın dünyada, sensiz soluk almaya çalışan bir dervişin boynuna astım tüm günahlarımı. Üstelik katmerleşen ve acıyan ahlarımı.

Güneş yakarken tenimi ve kim kime yar olur diye yaşarken arsızım, Bu saatten sonra tükensem kime ne, zaten yalnızım. Ve üşüyen ellerini ısıtmak mümkün olmayacak, belki yüreğin böylesi bir aşkla bir daha dolmayacak.

Biliyorum ki; her şey inadına solarken âlemde, yıldızlar diz çöküp ay ile oynayacak, güneş sabah rüzgârıyla saçlarını tarayacak. Bir ben olmayacağım yanında ama her baktığında göreceksin, ruhum dolaşacak kurumuş çiçeklerin dalında.

Ve gitmek dediğin, ardında bırakmaksa kalanı, bundan sonra kim saracak kanayan yaranı. Eylül'ü kim sevecek o zaman.

01 Kasım 2016

01 Kasım 2016 1-2 dakika 25 denemesi var.
Yorumlar