Ferhat ile Şirin Yorumu (Güzelliğe Mektuplar I.Gelişme / Dün Serisi)
12.yüzyıl
Ferhat ile Şirin hikayesinde,
Ferhat, nakkaşlık yapan, Şirin'e sevdalı yiğit bir delikanlıdır.
Sarayları süsler, fırçasından dökülen zarafetin, Şirin'e olan duygularının ifadesi olduğu söylenir, saygılıdır.
Şirin'i, babası olan Amasya Sultanı'ndan ister, örfüne adetine göre,
Eh, zorluk çıkaracak ya, haliyle,
Efsaneye göre ,
Şehre gelen su kaynağının önü kesilmektedir kocaman bir kaya parçası ile
Bu kaya parçasını, parçalayarak suya yol açmasını ister yüce sultan, külünkle ...
Ferhat, tabi ki gider sevgisi sebebiyle
Ayrı bir manyaktır ayrıca bütünüyle
Başlar kayayı parçalamaya , dağları delmeye
Baktı dağlar eriyor,
Kızı elden gidiyor,
Bunu duyan sultan, bir cadı bulur ki , O da hemen geliyor,
Ferhat'ı engellemesini , olmadı öldürmesini ister...
Cadı, gider gitmez ilk iş, Ferhat'a ,
Şirin'in öldüğünü söyler ve bunun üzerine Ferhat o acıyla ,
Külünkü fırlatır havaya
Eh neden başka yere fırlatmazsın bunu be adam , sonra
Havadan yere düşer, malum, yerçekiminin etkisiyle
Külünk, Ferhat'ın başına gelir, şiddetle
Ve oracıkta Ferhat, "Şiriiin Şirrriiiiin" diye bağıra bağıra can verir üzüntüyle...
Ferhat'ının sesini duyarak gelen Şirin ise
Artık nasıl bir kulak varsa kendinde
Ferhat'ın cansız bedenini görünce,
Oracıkta kendini öldürür, özlemle...
Bunların sonrasında,
Tabi ki su haliyle gelmiştir oraya
Hangi engel tutabilir suyu, yeterince?
Engeli aşan su, akar bütün coşkusuyla,
Ama iki seven genç yoktur artık bu dünyada.
İkisini de gömerler yan yana.
Mevsimi gelince bu iki mezarda,
Birer gül bitermiş, sevenlerin anısına,
Ama iki mezar arasında bir de çalı çıkarmış kara.
İki sevgiliyi, iki gülü ayırmaya...
Şimdi gelelim anlattığım hikayeleştirilmiş efsanenin bencesine...
Biliyorsunuz efsanelerde,
Toplumun yapısından dolayı gerçek, gizlenir kelimelere,
Yer yer süslenir etkileyiciliğini arttırmak için, sözlere
Aynı şekilde hüznü körüklemek için yeterince,
Üzülmüyoruz, ağlamıyoruz ya, biz sözde
Ya da toplum olarak duygusal bir milletiz diye...
Neyse,
Hikayedeki önemli yerlerde
Odaklanırsak kelimelere,
"Külünk, cadı, Ferhat, Şirin , su" en dikkat çekenler işte...
Külünk elde olan güç, aşkın gücü,
Sevginin gücü,
Ki dağları bile eritir deler özü;
Cadı, başka bir dişi varlık, Şirin'in hemcinsi
Ferhat, hemen O'na inandığına göre
Demek ki bir etkisi var garibime
Su ise geçen zamanı temsil eder, işte
Her neyse yine
Sevginin gücü, öyle büyüktür ki
Kişi kendisini,
Başka bir kişi ile sevgisini,
Öldürmeye çalışsa da, içini,
Sadece kendisini, öldürmeye yarar meselesi
Ve aşkını öldürmeye yarar ve sonucunda da kişiler, nedeni.
Etrafta "ahahaha aşk yok", "aşka inanmıyorum", "aşk aptalların işi" diyerek ,
Saf saf kendilerini kandırarak dolanırlar, gülerek.
Belki de, kendi sevgisini
O kadar iyi muhafaza etmiştir ki bahsi geçen şahsiyeti ,
Ya da sanmıştır muhafaza ettiğini
Temsili su ile geçen zamanın, geçen anlarla,
O sevginin, o kabuğunu ve ya
Her ne kadar dağ kadar bile kabuk olsa da
Parçalayacağını işaret eder sonunda
Aşık olunanın geleceğini, bunun yanında
maddi sevgiden, manevi sevgiye, bir ebediliğe
Bence...Belki de,
Peki sonuç ne ?
Sonuç, malum, safım Ferhat'ım
Kendini manevi olarak öldüren -kimine göre gariban- bir platonik aşığım.
Kendine eş olarak seçtiği de bir cadı hanım.
Uzun lafın kısası, desek, işte
Gerçek aşk ,
Aslında platonik olmalı, ki o, platonik aşk,
Bir kişiye duyulabilir, gerisi ise aynı "kuru fasülye" şiirimde
Ben, olmamış küçük kavunum, size göre
Henüz gerçek güzellikle tanışmadım ,
Gördüğümün güzellik olduğunu sanıyorum...
Burada görmek derken sadece duyu organlarımdan bahsetmiyorum.
Bir insan elleri ile de görebilir, diyorum
Kulakları ile de, ayakları ile de,
Ama manevi gözle işte en güzeli ve özeli görüyorum...
"AŞK" var. Ama kime?
Neye?
Herkeste aşk var...
Ama işte, 'Aşk' var.
Bahar var.
Hele ki şimdi bahar,
Güzellik varsa bahar,
Varsam, güzellik bahar,
Her bahar güzellik var,
Güzellik, varsa, hep bahar,
Hele ki şimdi bahar,
Hoşgeldin bahar...
21.yüzyıl
...