Formoz


   Bir günlük yazmak isteseydim, onunla başlamazdım, bir şiir olsaydı yazdıklarım, alenen haykırmazdım sözlerimi, bir polisiye buluştursaydı bizi, ölü adam melankolisi yapmazdım asla. Bu bir gerçeklik, insanın itiraf etmesine gerek duyulmayan cinsten. Hayatın akışına bırakılan türden de değil, hayatın akışına etkisi olmayan türden. Antidepresan kaçışı da değil, aleni, varlığı apaçık, derin bir çıplaklık bu, etkileyemeyen çıplaklıklardan, öylesine rahatsız edici gerçeklikte yani. Bir tarafın hafızasına giremeyip diğer tarafı merkezine alan çirkinlikte. Aşk mı denir buna? Zırvalık mı denir yoksa? Abartıyorsun daha doğru geliyor bana, sonra dönüp abartıyorsun diyerek küçümsüyorsun derken buluyorum kendimi. Bir çocuk gibi geçiyorum karşıma, ''dolmuş güzergahı hikayesi değil bu diyorum, öyle olsaydı abartıyorsun dediğinde onaylardım seni. Bir dolmuşta başlayıp aynı durakta inilen ve birkaç sokak gidilen gereksizlikte hikaye de değil, buna da abartıyorsun derdim inan. Evet bir süre ikna edilmem gerekebilirdi ama ne olursa olsun sonunda abarttığına hem fikir olurdum. Eski sevgili kokusunu içine çektiğinde fark ettiğin bir hikaye de değil bu, veya bir kahkahayı duyup kaldırmadın başını, bunların hepsinde bir süre tartışırdık, bir süre beni ikna etmeni isterdim, ikna da edebilirdin buna inanıyorum, abartıyorsun demek için can ata ata yorardım seni.'' diyorum.


   Kaldırım orkestrası dinlediniz mi hiç? Ben bir kere dinledim, arkadaşımın iki bileti vardı, bana öylesine güzel bir yer düşmüştü ki, tüm gece hem sesini net duyabiliyordum hem de en yakından ben görebiliyordum. Havanın geçen saatler boyu düştüğü ve tenimizde bıraktığı hisleri hatırlamıyorum mesela, karnımın alarm verişleri de yok aklımda, aslına bakarsan bugünden hatırlamadığım için değil bu sözlerim, ben o an da hissetmedim soğuğu, acıktıysam da haberim yoktu, halbuki tırnaklarımın uzunluğuna kadar aklımda o gün. Orkestra dinlemeye gitmiştim ve hakkını vermek istiyordum. Kabul ediyorum, giderken gönülsüzdüm, daha önce dinlemediğim için... Aslında daha önceden ziyade benim orkestra dinleme niyetim yoktu, o gün için ve o günden sonraki herhangi bir günde de istemiyordum. Hoş, o günden sonra da hiç dinlemedim. Her neyse, kaldırım orkestraları güzel oluyor, çünkü ortaya sadece gülüşler bırakılıyor. Kimse kahırlarıyla orkestra kurmuyor kaldırımlarda.


  Ben klasikçilerdenim, değişime kolay ikna olmam, sonra da dönüp bakarım ne değişmişim ulan derim... Biliyorum biliyorum, bu hepimizin dönüp baktığında söyleyeceği ilk söz. Sabit güzergah, gözü kapalı gidilen mekanlar/arkadaşlar, yüz yetmiş ikinci ayı ilk günkü coşkuyla kutlanan ilişkiler, tekrar eden ritüeller, tekrar eden kültürleşmeler. Temel kavramların organlaşmış, vücuda sığmış veya sığınmış haliyimdir, Saydıklarımı yapmadığım dönemler olmadı mı sanıyorsun? Herkesin olur, sık sık da olur hatta, ama ben hep geri döndüm, dönmek istedim ve döndüğümde huzur buldum. Çünkü böyle istedim, bu kadar. İşte böylesine basit, istedim ve döndüm, bana bunu ben yaptırabilirdi, zaten ondandır ki önemli içimde. Bana, benimle ilgili, benim fikrimin önemi olmaksızın karar aldırabildiği için. Önemsiz biliyorum ama benim fikrimin de tam olarak bu olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim.


Bir an, nasihat olabilir diğer tüm anlara.

Bir an, keyfe keder çelişkiler yaratabilir benlikte.

Bir an, gömdüğün titrek yalnızlığına çekebilir cesedini.

Hal böyleyken, onunla geçirdiğim birçok anda, ruhumda tahribatlar yaratılmış olması az şey değil. Övünç noktasındayım, tamamlanmışlık var üzerimde, noksanlığımı attım çünkü, en güzel dağılma bu olsa gerek, perişanlığın cep kitabı hazır artık. Belki basite indirgenen doğallıkta bir melankolya bu. Kiralık hayatların reyting dolu sahnelerine gebe trajediler olmadı diye, övünç noktamda dik durmaktan vazgeçmeyeceğim. Bendeniz denk gelemeyişlerimizle dolu anlarımızın sıradanlığına hayranım.
''Hangisiydi o?'' Aşağılamaların devrimci duruşuma anlam kazandırıyor.


Acıtanlar tercih değil teslim, ulaşılamayanlar kendileri kaybettiler.

Aslanın ağzında kalmış hayal, tesellisi kolaylardan, akbabalar arkamızı döndüklerimizle.

Son olarak haksızlıklar da var sevdanın başlangıçlarında, sonrasında değerli kıldıracak kadar,

asıl haksızlık da bu sahi.

Acıtanlar her köşede bulunur, ulaşılamayanlar var bir de, acıtanlara yol açarlar.

Ulaşılamayanlar azmettiricidir.

Acıtanlar faili meşhur,

öylece orada.


   Hatırlatayım, iki gülümsemeye bağladığın sefilim, üstünden boşalan egonu doldurduğun keriz, bir süre sonra yalanlarınla kandıramadığın zeki, yalanlarını yüzüne vuramayan aciz, kapı eşiği buyurucusu, bazen uğurlayıcısı, çoğu zaman sırtını döndüğün, işin sonunda kesin sırtını döndüğün. Hayali tasmalı, seninki başlıklı, salla onu bitişli. Hatırlamana yetmiştir, devamı var diye söylüyorum, acısı beni dağladığından bitiriyorum. Yönetmeni olduğun bu filmi hiç sevmedin sen, kendi sözlerin diye yutkunuyorum, yoksa yakıştırdığımdan değil. Aslında ufak düzeltmelerle içine sindirirdik, satmış olduğun ruhunu geri alabilseydik eğer.


dramatik kompozisyon ana metin.
metaforik anlatım tekniği.
iç monolog kurgulama.

21/03/2023 gecesi.
yazının yıl dönümünde.

11 Mart 2024 5-6 dakika 4 denemesi var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (4)
  • 8 ay önce

    Yaşananlar derin izler bırakıyor insanın ruhunda ve benliğinde... İnsan hem kendini hem de başkalarını illaki not ediyor bir yerlere... Psikolojik derinliği de olan güzel bir yazı olmuş, vakit buldukça yazmanı ve yayınlamanı dilerim Alp'cim... Başarılar seninle olsun... Çok beğendim yazını

  • Hatırlatayım, iki gülümsemeye bağladığın sefilim, üstünden boşalan egonu doldurduğun keriz, bir süre sonra yalanlarınla kandıramadığın zeki, yalanlarını yüzüne vuramayan aciz, kapı eşiği buyurucusu, bazen uğurlayıcısı, çoğu zaman sırtını döndüğün, işin sonunda kesin sırtını döndüğün. Hayali tasmalı, seninki başlıklı, salla onu bitişli. Hatırlamana yetmiştir, devamı var diye söylüyorum, acısı beni dağladığından bitiriyorum. Yönetmeni olduğun bu filmi hiç sevmedin sen, kendi sözlerin diye yutkunuyorum, yoksa yakıştırdığımdan değil. Aslında ufak düzeltmelerle içine sindirirdik, satmış olduğun ruhunu geri alabilseydik eğer.

    Psikolojik derinliği olan bir yazıydı. Tebrik ediyorum Alp. Ne kadar tanımlamaya çalışsak da, kendimizi ve insanları anlayıp, meseleleri çözmek sanki daha da zorlaşıyor. Düğümleri çözerken yeni düğümler oluşturmak gibi. Gördükçe körleşmek ya da...