Formoz II

Aynalar yalan söylemez, aynalar dosdoğru yansıtır gerçeği.

Peki ya boşuna mı emeklerim, boşuna mı otuz yıl kandırılışlarım?

Hani senin bana gelecekmiş gibi yaptığın istismar dolu gecelerimiz.

Olmayacağına şüphe duymadığımız, olur mu diye hiç düşünmediğimiz.

Geçtim üryan duruyorum, dosdoğru yansıtıyor gerçeği.

Öylesine sistematik aldandım ki, gerçekliği bilmiyorum.

Hala daha aldanıyor muyum sahi?

Gerçekler böyle mi oluyordu?

Aldatıldım desem iyileşir miyim? Kendimi affedebilir miyim?

Affedince bitecek mi?

Farkındayım mesela, özgür müyüm artık?

Özgürlük seni bana geri getirebilir mi? Senden gitmek mi özgürlük?

Çok düşündüm sonraları, senden gitmek değilmiş meğer, senden gidebilme kararını bir çırpıda verebilmekmiş. Hem de sana keyfince bildirmeye deniyormuş özgürlük. Ne çirkin geldi bu tanım, böyle keyfiyetçi bir insan olamam ben! diye hayıflandım uzun uzun.


Hal böyleyken;

Onursuz oldum da,

Gurursuz oldum da,

senden ayrı ben olamadım hala.

Buna da varım! Klinik vaka değilim çünkü.

Tedavisi bulunamadıysa bazı dertlerin, dert sahibini suçlamak kime hacet!

Gün olur geçer

Şafak söker gider

Ne olursa olsun bitmez

Ömrümden beslenen dertler

Hoş duruyor kafiyeler, sıkıntılara estetik katıyor, yalanı örtüyor demek daha doğru geliyor bana. Ne gün olunca geçiyor, ne de şafak gitmesi için aracılık ediyor. Bu mani kafiyenin tek doğru mısrası geliyor sonra; bitmiyor, ömrümden beslenen dertler.


Yokluğunun üzerinden beş yüz sene geçti. Nasıl hesapladın deme sakın!

Nefesime çöken yumrulardan kork!
Şimdi dönsen, şimdi gelsem, bir şekilde buluşsa tabiatlarımız;
Beş yüz senede ödeyemezsin kaçıp giden yalnızlıklarımı.

Öfkeliyim, bir duruma değil, üstüne de alınma.

Fiziki bir karşılığı yok, aslında varken yok.

Alınma demiştim, senden bahis değil sözlerim.

Postacı mektubuyla geçecek öfke değil bu,

Vefatla katlanacak öfke de değil.

Tüm etkenlerden soyut, emek verilmiş öfke.

Kendime kızışlarıma öfkeliyim,

Kendimi küçük düşürmelerime.

Şimdi alsam kendimi karşıma, karşılığı yok.

Bendeki ben yitip gideli çok oldu.

Bir bulsam halbuki, öfkem dinecek hesap soruşlarımdan.

Diyorum ya; üstüne alınma sakın.

Bu büyütüşlerimin bahanesisin sen.

Senin varlığın değer katmıyor, yokluğun vehamete yol açmıyor.

Herhangi tanışıklıklardan farksızsın bu öfkede.

Benim öfkem kendi kendimi yiyip bitirmekten.

Benim öfkem kendimi bulamayışlarımdan.

Sen? Sen öylesine bir kalabalık.

dramatik kompozisyon ana metin.
metaforik anlatım tekniği.
iç monolog kurgulama.
Bölüm 2

04 Mayıs 2024 2-3 dakika 4 denemesi var.
Beğenenler (6)
Yorumlar (2)
  • 6 ay önce

    Zaman akıp giderken birileri de bir şekilde su misali akıp gidecektir hayatımızdan. Önüne geçebilmek mümkün olmuyorsa bazı yaşanmışlıkların, anılar ile avunmak da nereye kadar, diyebilir insan. Yalnızlıkları paylaşmak ve yeni denizlere yelken açmak, unutmaya çalışmak belki, ama yine de hayat devam ediyor işte bütün hızıyla bizi de yontarak zaman zaman olgunlaştırarak... Kutlarım Alp ...

  • Manzumla mensurun aynı düzlemde dansı gibi olmuş. Zaman durmuş, giden gitmiş. Kalanın, çığlıklarını şiire yaslayıp, ayrılığı ne kadar içten ve gerçekçi anlatışını okumak kalmış bize. Tebrik ederim. Çok güzeldi.