Freudyen Bir Yolculukta Başkası Olabilmek
" Malkovich Olmak, filmi üzerine bir deneme"
'Malkovich olmak'; ekranda kaldığı süre içerisinde izleyiciye adeta mesaj üstüne mesaj veriyor. Kişilik çatışmalarından bilinçaltına kadar, popüler olmaktan hiçliğe kadar ve hatta paranın sahip olabileceği ruhlara ve hüküm süreceği bedenlere kadar onlarca farklı melodide ezgi gönderiyor zihinlerimize.
Filmin içinde kaybolmuşken bir fısıltı gibi kulaklarımda şu söz çınlıyor; neden hiçbir zaman sahip olduklarımızın bilincinde olmuyoruz da hep elimizde olmayanlar için kedere gömülüyoruz? Tam da bu soruya cevap arayacakken başka bir soruya geçiyorum, sanat icra edene sanatçı diyebilmek için illa ki ünlü mü olması gerekir? Craig gerçekten de işini iyi yapan bir kuklacıyken yani bir sanatçıyken, popüler olmadığı ya da genel bir tabirle, medyada yankılanmadığı, magazinel perspektifte ele alınmadığı için olacak ki; para kazanamayan bir kukla sanatçısı olarak karşımıza çıkıyor. Çok hızlı elleri olan adamların arandığını bir ilanda gören Craig bizi olağanüstü bir yolculuğa çıkartıyor; yaşamı, parayı, gerçekliği ve hatta benliği acımasızca ve trajikomik bir tavırla sorgulama yolculuğuna...
Film henüz başlarken verdiği bilinçli olmanın, düşünmenin ve hissetmenin, acı verdiği mesajıyla insanı düşündürmeye başlarken ilerleyen süreçte bilinçaltına giden yolculuğun gerçeküstü bir tavırla aslında imkânsız olmayacağını da gösteriyor. Evet, gerçek hayatta bir tünel bulmamız ve o tünelin çok ünlü bir aktörün beyninin içindekilere bizi götürmesi olanaklı değil ama bunu neredeyse herkesin istiyor olması filmi ironikleştiren bir durum. Tam da bu noktada kendimiz olmanın bize yetmediğini ne kadar yetenekli olursak olalım ya da ne kadar farklı özelliklere, kişiliklere ve kazanımlara sahip olursak olalım başkası gibi olma isteğini duyuyor olmamız, kendimizi hep eksik hep yetersiz ve başarısız gördüğümüzü fakat temelde aslında bir başkasından çok da farklı olmadığımızı gösteriyor. İnsanın ölümlü bir canlı olması ve ölümsüzlük isteği de filmde Bay Lester tarafından gülümseten ve aynanda düşündüren öğelerle anlatılmaya çalışılıyor. Tüneli ilk olarak keşfeden Lester Amcanın; dokuz yüzlü yaşlardan bahsediyorken hala yaşamın tadına doymamış olduğunu ve yeni doğacak bir bebeğin zihnine gitmek için planlar yaptığını görüyoruz. Ölümsüzlük isteği duyan fakat buna rağmen yaşamdan zevk almayan ve başkası olma çabasında olan insanlara düşündüren bir gönderme yapıyor.
Bilinçaltına uzanan bu ironik yolculuk Malkovich'in kendi zihnine gitmesiyle içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Burada şunu düşünmeye başlıyorum; paraya, şöhrete ve hatta aşka bile sahip olan bir adamın yani Malkovich'in kendisinin de bir oyuna kurban gidiyor olması, zihnine giren insanlar tarafından yönetiliyor olması yani trajik bir şekilde kuklalaştırılması ister istemez insana; bilinçli olmanın ve kendini kendisi yönetebilen cesaretli ve aydınlanmış insanın ölçütünün para ve şöhret olmayacağını gösteriyor zira, bugün bile bakıldığında paraya sahip olan insanların neredeyse paranın kendisi tarafından idare edildiklerini görmek mümkün.
Ve işte bu yüzden Craig 'in bilinçli olmanın getirdiği acıyı anlattığı maymun şanslı olarak gösteriliyor, düşünmüyor, hissetmiyor daha önemlisi o maymun başkası olarak değil kendisi olarak seviliyor ve başkaları tarafından yönetilmiyor.
Anlatılanlara göre psikoljoik yanlarıda ağır basan güzel bir filim konu ediliyor. Her ne kadar seyretmesek de bir tarafa not edelim. Bilgilendirici, eğitici bir yazı olmuş. Kutlarım Sıla hanım böyle yazılara her zaman ihtiyaç var...👍
👧 değerli yorumlarınız için içten teşekkürler..