garip..

sizlere masmavi ama içinde kırmızı da taşıyan bir merhaba,
ne tuhaf şeydir ki, hanginize hitap edeceğimi bilmiyorum.brifing vermek gibi bir şey size mektup yazmak. bundanmış ilk mektubumun size bu kadar uzak oluşu.
soğk bir istanbul günü. garip, yalnızlığını örten soğuk kalabalığın içinde kimsesiz, sessiz, atkısını da ağzının etrafından geçirmiş ki; ağzından çıkan kin dolu sözcükler vucudunu ısıtsın. soğuk ne denli olursa olsun, kanındaki ateşi dondurmaya yetmiyor. cebine sokamadığı çiçeği, üşümüş elleriyle soğuktan ve yalnızlıktan korumaya çalışıyor. ağzından fırlayan kelimeler daha da ısıtır gibi , üşütüyor bedenini.
etrafındaki kalabalığı seyre dalarken, fark ediyor; çaresizliğinin, yalnızlığının ve üşümüşlüğünün nedenini. ağzından çıkan kelimeler, yakıyor bedenini. yine de beynine mi, yüreğine mi inanacağını bilmeden, hızlı ama kısa adımlarla hayat koşusuna devam ediyor, elinde, üşümekten koruduğu çiçeğiyle.
bekleyeceği yere varınca fark ediyor, çevresindeki kalabalığın aslında birilerini hep burda beklediğini. hayatlarını değiştiren anların hep burada gerçekleştiğini fark ediyor.
o soğuk esinti, ürpermesine neden oluyor ve soğuktan kızarmış elleriyle daha da sıkmaya çalışıyor avucundaki çiçeği.
hala, o özel kutuda cebinde taşıdığı kurumuş çiçek geliyor aklına, kimsesiz ve terkedilmiş adressiz.
gözlerinin değdiği kişi, gözlerini kamaştırıyor, birden etrafındaki kalabalık yok oluyor aniden.
soğuk esintinin, sadece sesi uğulduyor üşümüş kulaklarında. avucundaki çiçek, birden bütün vucudunu ısıtıyor. kalp atışı hızlanıyor, gözlerindeki yaşın akmaması için çaba sarfederken, uzatıyor karşısındakine avucundaki çiçeği, hiç düşünmeden tüm ısı kaynağını.
elini avucunda hissediyor ama defalarca ezberlediği sözcükleri aktaramıyor yüreğinden. gözleri, gözlerinde kaybolmuş, unutmuş, üşümüş yalnızlığını. sonunda tüm gücünü toplayıp, döküyor ağzından sözcüklerini ' sadece katlanmışız birbirimize' diyor, yalan söylediğinin ve ne denli yanlızlık tehtidi altında olduğunun farkında, avucundaki eli daha da sıkıyor. o zaman farkediyor vucudundan akan kanın yere değmeden donduğunu. kanı bile terkediyor artık o nu.
kulağında bir mırıltı ' bir gömlek diktirdim kolu düğmeli, herkes kaderine boyun eğmeli. '
ilk defa yalvarıyor. !
gözlerinin içine bakarak, gözlerini zorlayan gözyaşlarıyla ama red cevabını alacağı ilk yalvarışıyla. sonra soğuk bir sessizlik. yine aklında uyanıyor, en çok konuşulacak anlarda susulması gerektiği düşüncesi ve artık atkısı boynunu sarmıyor. avucundaki el, kendini çekip, atkısını boynuna sarıyor. bunu beklemiyordu, bu şehrin büyüttüğü ama sonra yalnız bıraktığı garip. hıçkırık oluyor gözyaşları, arkasına dönüp bakan ama ayaklarını durduramayan ömrü'nün gittiğini seyrederken, tüm hayatının durduğunu ve geriye dönüp bir adım atarsa, öleceğini bilirken, orada öylece kalıyor atkısı boynunda sarılı.....!


''bu denemeyi yanlışlıkla öykü bölümüne de attığım için özür diliyorum''

'2005 istanbul'

05 Aralık 2008 2-3 dakika 7 denemesi var.
Yorumlar (1)
  • 16 yıl önce

    elini avucunda hissediyor ama defalarca ezberlediği sözcükleri aktaramıyor yüreğinden. gözleri, gözlerinde kaybolmuş, unutmuş, üşümüş yalnızlığını. sonunda tüm gücünü toplayıp, döküyor ağzından sözcüklerini ' sadece katlanmışız birbirimize' diyor, yalan söylediğinin ve ne denli yanlızlık tehtidi altında olduğunun farkında, avucundaki eli daha da sıkıyor. o zaman farkediyor vucudundan akan kanın yere değmeden donduğunu. kanı bile terkediyor artık o nu. kulağında bir mırıltı ' bir gömlek diktirdim kolu düğmeli, herkes kaderine boyun eğmeli. ' ilk defa yalvarıyor. !

    Çok beğendim......