Gece

Geceler hep kısaydı nazarımda. Sabahları gecelerin ne kadar kısa olduğundan, bir solukta sabah olduğundan ve uykuma kanamadığımdan dem vururdum. Oysa ne kadar haksızlık etmişim geceye. Geçen hafta, köye gidişimin ikinci gününde, gecelerin bir ömür kadar uzun olduğunu fark ettim. Köye gidişim ve köyde ilk günüm çok neşeli geçti. Uzun zamandır havasını solumadığım dağların sarp yamaçlarında dolaştım. Kuşların cıvıltılarını dinledim. Derelerinde balık tutanları seyrettim. Bu neşeli geçen günün sonunda deliksiz bir uyku çektim; ne zaman yattım ne zaman kalktım; hiç anlamadım sadece kalktığımda vücudum zinde ve yeni güne hazırdı. Her şey gezimin ikinci gecesinde diş ağrısıyla son buldu. Gecenin ilerleyen vaktinde ev halkı mışıl mışıl uyurken, dişimde bir ağrı başlamıştı ki uyu uyuyabilirsen. Evde ağrı kesici bir ilaç olmadığından dişimin ağrısını durduracak başka bir çare aradım ama ne mümkün? Yatsam yatamıyorum, uyusam uyuyamıyorum. Can havli ile kendimi evin dışına attım. Bahçede dolaşmaya başladım, etrafta insanları temsilen bir ben vardım. Diğer canlılar ise uyanıktı; kimisi bahçedeki yalaktan su içiyor, kimisi bulduğu yiyecekleri yemeye çalışıyordu. Acaba bunlarında dişi mi ağrıyordu? Belki de mahlûkat, onlara en çok zarar veren insanlar, uykuda iken doğanın tadını çıkarmak ve ihtiyaçlarını karşılamak istiyordu. Acımı dindirmek için dikkatimi doğaya vermeye çalışırken; bir hayli vaktin geçtiğini düşünerek eve döndüm. Evden çıkalı ancak beş dakika olmuştu; zamanın geçmediği hissi canımı daha çok acıttı. Oysa beş dönüm büyüklüğündeki bahçeyi en az on sefer dolaşmıştım. Dişimin ağrısı giderek şiddetleniyordu, acıdan yatamayarak dolaşmaya devam ettim. Yürümeğe takatim kalmadığında tekrar içeri girdim. Dişime dindirir diye tuz bastım. Ağrım hafiflemekle birlikte dinmemişti. Gözüm saate iliştiğinde bana saatler geçmiş gibi gelen zamanın ibresinin ancak yarım saat kadar oynadığını anladım. Acaba sabah olur muydu? Geçen her dakika sanki bir gün gibi geliyordu. Ağrılarımla dolaşırken bir yandan da hastalıkların ve ölümlerin çoğu neden geceleri olur sorusunu kendime soruyor ve cevap bulmaya çalışıyordum. Acaba hastalıklar insanlara, insanların gün içindeki telaşlarından mı yaklaşamazlar yoksa yaklaşırlarda bir şekilde geceye mi ertelenirler bilmiyorum. Tabi ki bu soruların ve cevapların bilimsel yönü yok. Sadece ağrıların şiddetinden aklıma gelenler bunlar. O gece sabah oldu ancak bana göre 'birkaç ay' sonra. Dişçiyle randevumdan sonra biyolojik saatim ve kol saatim aynı ritimde çalışıyor. Artık gecelere haksızlık etmiyorum ve gecelerin de hastalara haksızlık etmemesi için dua ediyorum. Sabahlarınızın yakın olması dileğiyle..

26 Eylül 2010 2-3 dakika 22 denemesi var.
Yorumlar (1)
  • 8 yıl önce

    Fevzi Bey, dostum önce geçmiş olsun. İnsan için saat 22.00 her şey değişir. Ağrı varsa hortlar. Yani başlar. Saat 22.00 bu işin son noktasıdır. geçtikten Ağrı ve sancının başlangıç saati 21 ile 23 arasıdır. Bu saat aralığı geçtikten sonra ağrı kolay kolay başlayıp bitmez. Bu saat hastalıkların depreşme saatidir.

    Çok geçmiş olsun. Hayırlı akşamlar. Yazında çok güzel.