Gece Çalınan Islıklar
'' Islıklar gece çalınıyorsa,bu bir türkünün başlanğıcı sayılmalı''
Hücrelerimi sızlatıyor yalnızlıgım, sürekli kavgalarını hissediyorum kanın kızıl rengine kafa tutan yanlarıyla onların.
Uzun zamandır böylesine bir kapışmaya şahit olmamıştı bedenim, damarlarıma vuran krampların çığlıklarına kulak tıkayacak kadar korkak olmuştu yüregim.
İçimdeki kent sigara dumanıyla bogulmuş,bacası tıkanmış cigerlerimin hırıltısını göz penceremden salı vermiştim, şimdilerde bu ürkek sesin bir kadının yastığını süslediğini düşünürüm.
Her açlığa kafa tutuşumda beynimin yazdığı dramla son bulan senaryoları okurum, ne zaman filmin sonunu kucaklasa ölüm sahneleri o gece iç çeker solugum, ve nefessiz bir ölü gibi tanımadığım evin duvarlarına yaşamın acı yanlarını haps ederim.
Yıldızları kandıran zamanın, şu deli yanlarına takılıp gidesim geliyor, ve ben hangi vakit bu eylemi gerçekleştirme ümidiyle kalksam yerimden, gögüs kafesimi yumruklayan güçsüz yüreğimin ağıtlarını, eylül akşamlarında kapımı çalan aşkın,düşlerime olan restiymiş gibi algılar aynı efkarla kalırım yerimde..
Ve siz duydunuzmu dün gece çalınan ıslıkları? kulaklarınızı bir başka sesin oyaladığını söyleyemezsiniz bana! benim gibi şarabın o tadını nefesinizle öpüştürüp sonrasında çıkıp dışarı, igde kokuları ilişirken mutluluk salğılarınıza, masumiyetin o tüccarlaşmış halini gördünüz mü meydan'da gezinen içi boş bildirilerde?
Güneşin altın sarısı rengine kucak açan kadınlardan biri trablus sokaklarında tecavüzün çıplak resmini göz yaşlarına saklayarak dolaşırken, kentlerde soluksuz yatan ölüleri gördünüz mü sizlerde?
Lacivert elbiseli adamın iri gövdesinden korkan bizler!
Birazdan rengini karanlığa mahküm edecek gece;
Ve yine duyulacak mayın tarlası kıyılarında çalınan ıslık sesleri kulaklarımıza.
Binlerce kez öldürülüyor kent sokaklarında annelerin umutları, binlerce kez yoksol ev önlerinde vuruldu çocuklar,binlerce kez işkencenin kirli masasına yatırıldı fukara bedenler,binlerce kez kanın rengiyle boyandı hücre duvarlarına zafere dair türküler,binlerce kez yeniden doğdu ölenler, şimdi duydunuz mu sizlerde gerilla çocugun diline vuran türkülerin o iç acıtan ıslıklarını? kapıda eli silahlı düşman, oda duydu bu sesleri, ve bıraktı elinden tüfeğini, koşarak dag eteklerine buldu ıslığın ayak izlerini, ağır ağır yürümeye başladı, ve kucaklaştı aynı güneşin dogurdugu kardeşinin tütün kokulu bedeniyle...
Yeşilin,mavinin,sarısın, baharı müjdeleyen renkler oldugunu inkar eden silah tüccarlarına kulak tıkayın sizler, bu duyduklarınız bir annenin seslenişine secde duramayacak kadar korkak olan köpeklerin fısıltısıdır...
Şimdi uyanın yatağınızdan genç çocuklar,bahar gelmiş türkü sözlerinden koparak memleketimize, çogalmış yıldızlarımız bingazi karanlığında, Gök yüzüne yükselen kıvılcımları görün! egemen yavşaklığının hüküm sürdügü yer yüzünden yol alıyor insanlarımız gök yüzüne, birleştiriliyor sınıflar, çoğalıyor barışın varlıkları Ay ışığında..
Islık sesleri yıkıyor dünya'yı ve yeni bir dünya kuruluyor ate$ tanrıları sofrasında...