Gece Işıkları
Her akşam iş çıkışı otobüsle oturduğum semte varır; durakla ev arası beş dakika yol yürürüm; etrafı inceleye inceleye. En çok üst üste dizilmiş evler dikkatimi çeker. Evler, pencereler, perdeler... İşten çıkış saatim geç olması nedeniyle eve vardığımda ekseri karanlık olur. Güneş ışığının yerini sokak ve ev lambaları almaya başladığında teker teker örtülür perdeler güneşe küsmüşçesine. Perdelerin kapanmasıyla düşüncelere dalarım. Hayır hayır, paparazzilik değil niyetim. Perdelerin örttüğü acıları, hüzünleri, yalnızlıkları düşünürüm.
En çok kapalı perdeler arkasında yalnız kalmış ihtiyarların, düşkünlerin olabileceği ihtimali sızlatır yüreğimi. Temel ihtiyaçlarını nasıl görüyorlar, yardım edenleri var mıdır diye düşünmeden edemiyorum. Çocukları var mı; çok çocuk sahibi olup da yok çocuklular mı acaba. Bu ve benzeri bir sürü düşünce sıralanır kafamda beş dakikalık dar vakitte. Sonra sonra içim rahatlar; bizim milletimiz vefalıdır; ihtiyar kıymeti bilir derim kendi kendime. Evlatları olanların evlatları gelip ihtiyaçlarını görüyordur diye düşünüyorum. Ancak ya tersi ise, ne yapıyorlar acaba? Ya birisi hasta ise ilerlemiş yaşı ile hayat arkadaşına nasıl yardım edebiliyor düşüncesine kapılıyorum. Ya her ikisi de hasta ve kimsesizlerse yemeklerini nasıl yapıp yiyorlar, ekmeklerini nasıl alıyorlar, ilaçlarını zamanında içebiliyorlar mı diye düşünürken yine iyimser olmaya çalışıyorum. Aklı başında olan hiç kimse anne ve babasını yalnız bırakmaz diyerek kendimi rahatlatıyorum. Bu seferde aklımdan başka şeyler geçmeye başlıyor. Ya onların ihtiyarlıkları sebebi ile yemek yemelerinden iğrenip aynı masaya oturmadan bir köşede yemeklerini yediriyorlarsa diyorum. Hemen hayırlı evlatlar, torunalar dedelerinden ve ninelerinden iğrenmezler diyerek kendimi rahatlatıyorum. Ya gelini veya damadı tarafından horlanıp çeşitli yollardan ihtiyarları itip kakıyorlarsa endişesine kapılıyorum. Düşünceden düşünceye geçerken beyinim yoruluyor, hemen diyorum ki bu kafandan geçirdiklerin tamamen asılsız kuruntular çünkü aklı başında olan hiçbir evlat anne ve babasının üzülmesine sebep olacak davranışlar içinde olamaz. Yavaş yavaş tekrar hüzünlenirim perdelerin arkasındaki hayatları düşünürken; nice hastalar, şiddet görenler, içeride babası tarafından terk edilmiş annelerinin sağda solda temizlik işlerinde çalışarak kazandığı parayla geçimlerini idame ettirmeye çalışan yetim çocuklar, babasının altlarına çektiği arabanın markasını beğenmeyip verdiği harçlıklarla şımarık bir hayat süren çocuklar, içki içip içip sarhoş vaziyette eve gelip eşini çocuklarını dövüp onları korkudan sindirmiş bir babalar... Ya alt katta oturan komşusu amansız bir hastalığın pençesinde inlerken komşusunun derdinden uzak şarkılı türkülü hayat sürenler.
Hızlı hızlı ilerlerken kafamda canlandırdığım olumsuz düşüncelerden kurtulmaya çalışıyorum. Bu ülke artık ikinci, üçüncü sayfa haberleri azaltıp birbirleriyle güzellikleri paylaşacak.
Nihayet;
Eve ulaşıyorum. Bizim perdelerde kapalı. Biliyorum ki bizim perdelerin arkasında sevgi ve huzur var. Zile basıyorum.
Torunum Zeynep'in 'Dede.........'çığlıklarıyla kapımız açılıyor.
Perdeden bir ışık huzmesi gibi mutluluk ,huzur sevgi sızması dileğiyle.
Fevzi bey, sen bu işi çoktan aştın be dostum. Sen bir harikasın. Süper konular seçip, süper yazılar yazıyorsun. Seni ne aklımla ne de dilimle kutluyorum. Seni yüreğimin derinliğindeki gönlümle kutluyorum. Çok güzel yazıyorsun. Lütfen ölene kadar devam et....
Fevzi bey bu kadar olumsuzları yaşayan bir toplumun yaralarına parmak bastıgınız için cani gönülden kutlarım ... evet evet çok haklısınız bunların hiç birisi bizim ülkemizde yok denecek kadar az demek isterdim ? ama maalesef bunların hepsi dizboyu var...🤐 kaleme alış alışınız ve yazınızın sürükleyici bir şekildeki finali harika idi ..ayakta alkışlamaktan başka yapabilecek bir şey kalmıyor bize saygılarımı sunarım.. yüreginizdeki sevgi seli hiç eksilmesin👍👍