Geçe mi Kaldım
Yalınayak koşuyordum. Ayaklarıma batan, taşlara, toprağa ve çamur birikintilerine aldırmadan, dikenler canımı yakmadan koşuyordum sana. Utanmıyordum...pişman olmak bana göre değildi. Yanlış bile olsa sonuçlarına katlanmam gerekti bunu biliyordum ve ayak tabanlarıma inat, bir mazoşist gibi paramparça ediyordum yüreğimi. Aklımı talan ediyordum düşlerimde. Uyanıkken gördüğüm rüyalarda sadece bir katre huzur! arar da bulamazdım. Acırdım halime.
Ne yüzsüzdü bilincim. Oysa alışmış olmalıydım.
Gel, denince gelmelere, git denince, gitmelere hazır olmalıydı aklım da bedenim de. Karşımdakinin daha iyiyi! bulduğunda arkaları dönmelere hep hazırdım oysa, ne oldu bana bugün?
Güdümlü hareketlere hazırdım ben.
İstenilen şartları sağladığımda 'bu senin görevindi' dercesine o 'seni ne hale soktum' bakışlarına alışıktım. Halklar devrim mi yaptı, bana yapılan sivil darbeye mi uğradım anlayamadı gene abdal! yanım.
Sahi bugün günlerden ne? Güneşimi kim aldı dalından. Sevinç çığlaklarımın sesini kim astı gözlerine? Kim çaldı şiirlerimi, kim topladı sevilerimi avuçlarca?
Sevgilerimi heba etmeyin ne olur acımasız yüreklerde. Vasiyetimdir ki sevgi ekilmemiş hiç bir cana değdirmeyin o kutsal duygumu.
Haykırıyordum hep ' bir kazaymış dünyaya gelişim, bir kaza ile gitmemeliyim' diye yazıyordum hep. Gitmemeliyim.
Bugün pamuk şekerci de geçmedi kapıdan, gitmemeliyim. Kağıt toplayan çocuklara şeker atmadım henüz, saat erken. Ay batmadı, güneş doğmadı bugün. Geçe mi kaldılar ne?
Gitmem mi lazım yoksa? Geçe mi kaldım ne?
SEZER NİŞANCI
10 Ocak 2010 İzmir