Gecenin Sesi
Nasıl da içim sıkılıyor bir bilsen; kağıtlar yanıyor aklımda. Yalnızlığımın zifiri karanlığında esen o deli rüzgarı köpürten geçmişim, tenimin ayazında iç çekiyor. Tavanla bakışıyoruz hasretlerimde; her bir hasret sokağı periler diyarının masal seviciliği zannediliyor, sevemiyorum insanları. Garip, kekremsi bir türkü var dilimde; tufan dağları aşılmazken kalbimde.
Biri çıksa mesela şimdi, ben geldim, yalnız sana geldim dese; önce yalnızlığımın adı çıkar gecemde. Bana düğünde bile kavalye olmaz o biri. Öylesine acı bir umutsuzluğun soytarı izdüşümündeyim. Kendi izdihamlarımda kendimi itiyorum hep kimsesizliğe, aynı imkansızlıklara kevgir gibi yapışıp kalıyorum. Mutluluk istasyonu kalabalık buluyor beni her seferinde. Yazdıklarıma yetişmiyor çakmaklar; yakamıyorum aklımdan başka hiçbir şekilde. Son dersimiz matematikti çocukken, terazi lastik jimnastiktik tekerleme şerbetimizde. Ben mutluluğa bir kala kifayetsiz güğümlerin düğümü olmuşum bilmeden. Şımarık mülteci günlerin beni hatırlamadığı kırmızı çizgilerden olmayan sevdayı merhaba diyerek kaçırmışım.
Beni takip et anında sevmeye hazırım. Kimsen, ismin hangi lacivertin koyusunda saklıysa gözlerime. Araya girdi gerçek, gülün rengi soldu terimde. Tenimde sabahlayan yalnızlık buram buram ben koktu işte...
Güne düşen değerli denemenizi kutlarım Dilara Hanım. Saygılar...