Geçmişten Geleceğe Kozayağı Köyü Bölüm - 4

4. BÖLÜM


KOZAYAĞI KÖYÜNDE GEÇMİŞTEN, GÜNÜMÜZE YAPILAN RENÇBERLİK

TARIM


Tarım makinaları icat olmadan dünyada ve Anadolumuz da yapılan rençberlik haliyle yaşamın bir parçası olarak köyümüz Kozayağında da karasaban, at, at arabası, kağnı ve öküzlerle yapılmıştır. Traktörler çıkıp köyümüze traktörler alınmaya ve çoğalmaya başlamasıyla eskiden hayvan gücüyle yapılan tarım da yerini traktör ve makinalara bırakmıştır. Köye yerleşen atalarımızın yerleşik hayata geçmeden önce geçim kaynakları hayvancılık olsada, yerleşik hayata geçince rençberlikte yapmaya başlayarak yiyeceği mahsulü kendisi üretmeye başlamıştır. Diğer yörelerde nasıl yapıldığını görmediğimiz için biz kendi köyümüzde duyduklarımız ve bizzat o günleri görerek yaşadıklarımızı anlatacağız.


ÇİFT SÜRME: Bahar ayında nadasa bırakılacak tarlalar ve güz döneminde hasattan sonra sürülecek tarlalar, tarlanın tavlı olduğu zamanlarda karasaban ile sürülür. Tarlayı sürmek için bir çift öküz ve kara saban yeterlidir. Tarla sürme işlemine çift sürme deriz. Çifte gidileceği gün saban eşeğe sarılır, sabah erkenden karnı doyurulmuş öküzler ahırdan çıkarılır, azık torbaları hazırlanır, öküzler daha çifte yeni koşulacaksa öküzlerin tarlada önüne düşüp yol gösterecek evden bir çocuk veya evin hanımı ile çift sürülecek tarlaya doğru yola çıkılır. Öküzler sabana koşulur. Tarlaya cızı çekilerek evleklere bölünür. Bölünen evlekler sırası ile sürülmeye başlanır. Öküzler yeni çifte koşuluyorsa öküzlerin önüne düşecek kişi, öküzlerin önüne düşerek cızı boyu gider. Çifti süren kişi bir elinde sabanı tutar, diğer elinde öküzlerin kontrolünü sağlamak için övendire tutar. Tarla sürülürken bir gidiş, birde geliş cızısı vardır. Bu cızılar boyu evlek evlek tarla bitene kadar sürülür. Cızı sabanın toprağı aktardığı bir seferde giderken açtığı yol çukurdur. Öküzler dinlendirilmeden akşama kadar çift sürülemez. Tarlanın büyüklük oranına görede bir tarlanın sürülmesi bazen günler alır. Sürülen tarla sürüldükten sonra ekim için ekme zamanına kadar bekler.

Tarım makinaları icat olduktan sonra çift sürme traktör ve pullukla yapılmaya başlanmıştır. Köyümüze ilk traktörler geldiğinde bile traktörü olmayan kişiler, traktörler çoğalana kadar yine öküzlerle, karasabanla tarla sürmeye devam etmişlerdir. Günümüzde tarktörle yapılan çift sürme hem kolay ve zaman olarakta daha çabuk gerçekleştirilmektedir. Hatta sürülen tarlalar, sürüldükten bir iki ay sonra yağmur yağar tavlanırsa, gaz ayağıyla, ikilemesi, üçlemesi yapılmaktadır.


TARLA EKME: Kozayağı'nda, köyümüzde rençberlikte tarlaya ekilen mahsuller genelde şunlardır. Ekin, arpa, nohut, mercimek, fiğ, burçak, gorunga, yonca.
Bunlardan yonca sulak bostanlara ekilir. Büyüdükçe biçilir, dalları kurutulur samanlığa istif edilip kışın hayvanlara yedirilir. Sürekli sulanır, en az yedi yıl ömrü vardır. Burçak ve gorunga şubat, mart aylarında tarlaya ekilir. Hayvanlara yem yapma amaçlı ekilir. Eskiden köyümüzde ekilen burçak ve gorunga uzun zamandır ekilmiyor. Yonca'da burçak ve korunga gibi artık ekilmez oldu.

Arpa'nın yazlık dönem ekimi ve nohut, mercimek, fiğ şubat mart aylarında, ekin ile arpanın kışlık dönem ekimi ekim ve kasım aylarında yapılmaktadır. Ekim yapılacak tarlalar nadasa bırakılmadan ekilecekse, ekin kaldırılan tarlaya fiğ, fiğ kaldırılan tarlaya ekin, arpa ekilir. Aynı mahsul bir tarlaya üst üste ekilirse verim düşük olur.

Ekin, arpa, nohut, mercimek ve fiğin ekim zamanlarında tohumlar tarlaya eşek ile götürülür. O gün göz kararı sabanla ekilebilecek kadar yere tohumlar bele bir önlük bağlanarak, hakla ile, kalbur ile elle tohum saçılır. Öküzlerin çektiği saban ile tohum tarlaya sürülerek karıştırılır. Tarla'nın tohum karıştırılma işlemi bittikten sonra öküzler ile tarlaya keseklerin ezilmesi, tarlanın düz olması, açıkta kalan tohumların kapatılması için tapan çekilir. Tarlanın su çıkabilecek yerlerine, yağmur sularınında ekili alana zarar vermemesi için en son tarlanın bazı eğimli ve çukur yerlerine sabanla cızı çekilir.

Günümüzde ise traktörle, gazayağı ve mibzerle ekim işlemleri daha çabuk ve kolay yapılmaktadır.


TARLA BİÇME: Köyümüz Kozayağı'nın bulunduğu yüksek konum nedeniyle rençberlikte aşağı civar köylere göre biraz geç başlamaktadır. Haziran ayının yirmi bir, yirmi ikisinde yani gün dönümünden az önce veya az sonra mevsim sıcaklıklarının durumuna göre fiğler ağarmaya, Temmuz ayı başlarından itibaren sırasıyla arpalar, ekinler, mercimekler, nohutlar ağarmaya başlar.

Fiğ, gavrama yani elle ve orakla biçildiği gibi, güçlü olan yerler tırpanla sıyırgaya biçilir. Gavrama için genelde kadın ırgat tutulur veya öndüç ile çağrılır. Çok eskilerde kıtlık olduğu için genelde tarlalarımız gavrama ve orakla biçilirdi. Zamanla orağın yerini tırpan aldı. Tırpanla sıyırga'ya biçilen fiğ, dirgenle toplanarak desteler yapılır. Fiğ tarlasının ilk önce çok ağaran yerlerinden biçilmeye başlanır. Tarlaya sabah erken saatlerde çiğ kalkmadan gidilir. Çiğ zamanı bakıldaklar düşmesin diye çok kuruyan yerleri biçilir. Gavrama ve orakla biçilen yere çıkım denir. Biçen kaç kişi ise baştaki kişiye çıkımcı başı denir. Çıkımın başına çok çalışkan biri geçer ki ardından gelenler ona ayak uydurup biçme işlemi hızlansın. Tırpanlık yerler tırpanlanacaksa, tarlaya varır varmaz tırpan çekiçlenir. Bele veya pantolonun arka cebine arada bir tırpanı bilelemek için bile taşı, kayrak, iğe konulur. En yakın bunardan su testileri ile getirilen su, testiyle bir ağaç gölgesine veya deste gölgesine ısınmasın diye konur. Susadıkça sular içilir, hem çalışılır hem sohbet edilir. Öğle vaktinde acıkıldığında çalışan ırgatta varsa, ya köyden gözleme, çörek türü ekmekler yapılır biri getirir, yada torba yoğurdu ile ayran ekmek yenir. Fiğ biçiminde henüz köyümüzde salatalık çıkmadığı için tarlada yenilen sarımsaklı cacık ekin biçmelerinde ancak yenir. Akşam olduğunda eşek varsa en yaşlı olan eşeğe biner, diğerleri yürüyerek köyün yolu tutulur. Köye dönerken damda buzağılar varsa onlara tarla kıyısındaki otlardan biçilir, bir tutam fiğ alınıp eşeğin heybesine konulur.

Mercimek gavrama ile elle biçilir. Nohut elle ve orakla yolunur. Biçilen mercimek ve nohut tutam tutam deste yapılır.
Günümüzde ise tarlaya traktörle hatta arabayla gidilip yemek saatlerinde yemek yemek için tarla yerine, ulaşım kolay olduğu için evlere gelinmektedir.

Arpa ve ekin orakla, elle gavrama ile biçilirdi. Çok eskilerde saban ile ekim olduğu için verimin düşüklüğü bir yana birde kıtlık dönemleri olduğundan ekinin başakları ve saman olacak sapı ziyan olmasın diye, mecburen arpa ve ekinde diğer hububatlar gibi gavrama yapılarak biçilirdi. Kıtlık dönemi dedikte rahmetli anam'dan duymuştum. Rahmetli anam kız olduğu yaşlarda bin dokuz yüz kırklı yıllarda harman zamanına kadar evde un kalmadığında ekinlerin başaklarını elleri ile ovalayıp çıkan ekin tanelerini eve götürüp kaynatıp karın doyurduklarını söylerdi. O dönemlerde arpa, hatta bulamadıkları zaman fiğ ekmeği bile yaparlarmış. Sonraki dönemlerde tarlanın zayıf yerleri gavrama ile biçilse de, arpa ve ekinin iyi kuvvetli olduğu yerler tırpanla biçilmeye başlanır oldu. Gelişen teknolojinin tarıma da yansıması ile orakla biçme tamamen ortadan kalktı, sadece tırpanla biçilmeye günümüzde ise artık tırpanada pek gerek kalmayarak ekin biçme makineleri ve biçerlerle biçilmeye başlandı.

Bizde daha çok eskiler unutulmasın diye yazdığımıza göre hatırlayabildiğimiz kadar eski arpa ve ekin biçilmesini anlatmaya çalışalım. Orakla biçildiği dönemlerde tarla yine bir yerden biçilmeye başlanıp çıkım çıkılarak biçilirdi. Tırpanla biçilmeye başlandığı dönemlerde ekin ve arpa zayıf yerleri tönge ile, ekin töngede taşınamayacak kadar boylu ise sıyırgaya vurularak biçilirdi.

Irgatlıkta tarla biçmeye sabah erken saatlerde gidilmeye çalışılır. Sabah evden giderken tırpan, tırmık, anazıd, dirgen, örs, çekiç, iğe, gayrak taşı ayakcak,ayakcak ipi, tarlada yenilecek azık, azık olarakta, ekmek, tuz, sarımsak, salatalık, domates, tarla için yapılmış küçük torbalara, torba yoğurdu, haşlanmış yumurta, fırında yapıldı ise, dussuz, pide gibi yiyeceklerden bazıları alınır. Su içmek için testi veya testinin küçüğü bondu, cobut, su tası alınarak eşeğe yüklenecek heybe gözlerine girenler heybeye yerleştirilir. Biçilecek tarlaya doğru yola çıkılır.

Tarlaya varıldığında tırpan biçecek veya biçecekler bıçak yada bıçkıyla tönge dediğimiz ottan tönge yapmak için toplarken, tarlaya giden evin hanımı, kızı, oğlu bunlardan biride en yakın bunardan testilere su doldurup getirir. Tarladaki bir ağacın yoksa ilk biçilen destelerin gölgesine bırakır. Tarlanın her yanı sıyırgaya biçilecekse töngeye gerek yoktur. Tırpanla biçilen sıyırga, elle ve orakla toplanarak deste haline getirilir.
Tönge toplandıktan sonra tarlanın sınırına veya ağaç gölgesine oturularak tönge bağlanır. Töngelik ot bir tutam olacak şekilde altı tutam yapılır. İki tutamı sapları içeri, dalları dışarı gelecek şekilde sağlı sollu birleştirilir. İki tutamı dalları dışarı, sapları bağlayan kişiden yanı gelecek ve aralığına topuk üstü bacağın gireceği şekilde ilk iki tutamın üstüne konur. Son iki tutamıda sapları içeri, dalları dışarı gelecek şekilde en alta konulan ilk iki tutam gibi ikinci koyduğumuz iki tutam üzerine konur. Tönge ipi dediğimiz sağlam sicim ip, iki kat yapılarak tam ortadan ayağın gireceği yerden iki katı sıkılarak, sicimin bir katı ile sağ taraf, bir katı ilede sol taraf sıkıca bağlanır. Töngenin ucundaki fazla uzun dallar uçlarından kesilir. Tönge, ekin, arpa biçmeye hazırlanmış olur.

Sıra tırpanı çekiçlemeye gelmiştir. Tarla sınırı gibi sert bir yere örs çakılır, örsün üstünde tırpanın uç tarafından başlanarak tırpanın baş tarafına doğru, küçük tırpan çekiciyle tırpanın ağzı çekiçlenerek inceltilir. Çekiçleme işlemi düzgün ve ölçülü olmazsa tırpan iyi kesmez. Çekiçlenen tırpan, tırpan koluna bileziği ve ağaçtan yapılmış kama dediğimiz sıkıştırıcı ile takılır. Sol bacağın hemen topuk üstüne gelen kısmına tönge bacağı acıtmasın diye, ayakcak dediğimiz çadır parçası gibi ve eski kadife pantolonlarının kumaşları gibi kalın sağlam pala (bez) parçalarından bir pala sarılır. Artık ekin biçmeye başlamak için hazırlıklar tamamlanmıştır. Her işte olduğu gibi Allah'ın ismini zikrederek besmele ile tarlanın alt tabanından tönge ayağa takılarak arpa, ekin biçilmeye başlanır. Tönge dolduğun da yani bir deste olduğunda, olduğu yere bir iki karış geri çekilerek deste bırakılır, tekrar başlanılan yere gelinir. Bu şekilde biçme işlemi devam eder. Bir yığınlık yer oluştuğunda arkadan yardımcı kadın veya gücü yeten çocuklar biçilen desteleri toplayarak, ilk sırada destede ki başaklar karşılıklı gelecek şekilde dizip yığın yapmaya başlar. İkinci sırada ilk sıra konduğunda birle ikinci sıra destelerinin bu kez sapları bir birine bakar. Ortalama dört dizim bir yığındır. Yapılan yığınlar büyültülüp, küçültülebilirde. Bir yandan tarla biçilirken bir yandan da yığınlar yapılmaya başlanır. Yığın araları yere dökülen ekin yılmıklarını toplamak için ağaçtan yapılmış tırmıklar ile tırmıklanır. Tırpan biçen ve deste yapan, tırmık çekenler susadıkça, toprak testiden tasla sularını içer, terleyince alın teri ya elle, yada boyunda takılı mendil ile silinir. Yorulunca bir ağacın gölgesinde dinlenilir. Acıkınca tarlaya getirilen azıklardan yenir.

Akşam olunca köye dönüleceği zaman örs, çekiç, testi, iğe, gayrak taşı, anazıd, tırmık, hatta tırpan bile ağırlık yapmasın diye tarlada, deste ve yığın altlarına saklanır. Kimseninde pek bir şeyi kaybolmazdı. O tarla kurtulana kadar yani tamamı biçilene kadar bu işlemler devam eder, o tarla bitince diğer tarlada yine aynı işlemler yapılarak ekili tarlalar biçilir. En son tarlanın kurtulduğunda evin hanımının ayağına adet olarak tırpan bırakılır. Bu şu demektir. Tarla bitti örneğin höşmerimi veya başka yağlı bir yiyeceği hak ettik demektir. Zaten böyle durumlarda evin hanımı bir gün önceden tarlaların ayağının alınacağını farkeder, ona göre hazırlığını elinde varsa yapardı. Yağmur yağdığı zamanlarda tarlada ki deste ve yığınlar çabuk kuruması için çevrilmeye gidilirdi.

Günümüz ve günümüzden bir müddet öncesinde ise artık, makinalaşmanın etkisi ile yığın yapılmamaktadır. Sap çekerken deste olduğu yerden toplanmakta, biçer biçti ise zaten başaksız saman olacak desteler kalmaktadır. Onlarda bazı rençberlik yapanlar tarafından patozda dövüp saman yapılmakta, bazıları ise balya makinası ile sapı balya yapmaktadır.


SAP ÇEKME: Biçilen fiğ, arpa ekin, mercimek, nohut sapları harmana getirilerek düvenle sürülüp, savrulup, saman ve denesi ayırt edilirdi. İlk önce fiğler biçildiği için fiğler tarladan haramana çekilir. Sap çekileceği gün anazıdlar ve dirgenler alınarak fiğ tarlasına, öküzleri kağnıya koşarak kağnıyla gidilir. Kağnıya sap çekmek için sap köpleri takılır, sap urganları bağlanır. Tarlaya varıldığında fiğ desteleri anazıd ve dirgenle kağnıya yüklenmeye başlanır. Fiğ tarlasında pek tırmık çekilmez. Dökülenler elle toplanır. Aşağıdan bir kaç kişi kağnıya fiğ destelerini atar, kağnının üstünde bir kişide hem düzeltir hemde çiğneyerek sıkıştırır. Kağnı yüklenince sap kaymasın diye sap urganları kağnıda ki sapa çekilerek bağlanır. Kağnı yükünü alınca o kişinin harmanı hangi harman da ise, o harmana doğru yola çıkılır. Artık sap gağnısı yolda gıcılayarak yol almaktadır. Gağnı, tarla sınırlarından ve yolun eğimli yerlerinden geçerken, yukarı gelen tarafın sap köpüne bir iki kişi oturur veya çökerek kağnı devrilmesin diye ağırlık yapar. Yolda başka boş sap kağnıları ile karşılaşılınca, boş kağnı, yoldan az saparak dolu kağnıya yol verir. Artık fiğ tarlalarındaki fiğler bitene kadar harmana kağnıyla taşınır. Ekinlerin biçilme zamanı gelene kadar, fiğler bir taraftan harmanda düvenle sürülüp eritilmeye başlanır.
Ekin, arpa zamanıda aynı şekilde ekin sapları kağnıyla tarladan harmana çekilir. Ekinde desteler değil, kağnıyı yığınlara yanaştırarak yığınlarda saplar yüklenir. Ve yığın altları tırmık ile tırmıklanır.

Günümüzde traktörler ve tarım aletleri tarımda çoğalınca, gağnı tarihe karıştı. Sap çekme işlemi traktörlerle (motorlarla) yapılmaya başlandı. Yine aynı şekilde traktörün römorkuna (ganasörüne) yapılan sap köpleri ve sapın kaymaması için takılan sap urganları tarlada ki fiğ, arpa, ekin, mercimek, nohut sapları harmana daha çabuk ve kolay taşınır oldu. Şimdi köyün çok tarlasına biçer girdiği için, biçere verilerek sap çekmede tarih olmaya başladı. Kalan başaksız ekin sapları çekilip patoza verilirse veriliyor, veya olduğu tarlada dövülerek, samana çevriliyor, kimi de balya makineleri ile balya yapıyor.


DÜVEN SÜRME, PATOZ DÖVME, HARMAN SAVURMA: Harmana çekilen sapları sürmek için daire şeklinde saplar yere serilir. Buna döşşek deriz. Öküzler düvene koşulur. İçerde ki öküze, öküzleri düven sürerken iç tarafa doğru çekmek için bir ip veya yular bağlanır. Serilen döşşek üzerine öküzler ve düven çıkartılır. Düvene ağırlık yapsın diye düveni sürenin yanında çocuklar varsa çocuklar bindirilir. Çocuklar zaten dört gözle düvene binmek için can atarlar. Çünki tozu vardır ama düvene binmek çok eğlencelidir. Çocuk yoksa ağırlık yapsın diye ek olarak taş konur. Döşşeğin üzerinde artık öküzler daire şeklinde dönmeye başlar. Düven'in arkasında öküzlerin pisliğini almak için bokla dediğimiz, bir kap bulunur. Öküz kuyruğunu kaldırdığında düven süren kişi hemen anlar ve bokla ile öküzün yaptığı dışkıyı alır, kenarda biriktirilen yere döker. Düven süren kişinin elinde övendire dediğimiz daha çok iğde ağacından yapılan, ucunda küçük bir gadak veya çivi çakılı olan uzun deynek bulunur. Övendire ve içerde ki öküze bağlanan ip ile, öküzlere yön vermeye çalışılır.

Bu şekilde döşşek epeyce bir süre sürüldükten sonra, döşşeği aktarma işlemi yapılır. Aktarma yapılırken öküzlere de istirahat ettirilir, öküzler suya götürülür. Aktarma işlemi büyük yaba ve dirgenle yapılır. Aktarmadan sonra tekrar öküzlerin koşulu olduğu düven ile döşşek sürülmeye başlanır. Serilen sap iyice eriyinceye, yani savrulacak konuma gelene kadar sürülür. Döşşeğin orta yerine tınaz şeklinde toplanır. Toplanan tınaz etrafına yeni bir döşşek serilir. Aynı şekilde oda sürülür. O tınaz çok büyük olduysa, harmanda ki sapın hemen başka bir yerine yeni döşşekler serilir. Uygulama harman da sap bitene kadar devam eder. Kimi yeni döşşekte sap sürerken, kimi sürülmüş tınazları rüzgar estikçe savurur. Harman zamanı kimse vaktini dinlenme haricinde asla boş geçirmez. Harmana yakın bunarlar dan ara sıra testilerle su geitirilir, sular sapların gölgesinde saklanır. Akşamdan testiler su dolu iken sap aralarına saklanarak ayazlatılır. Harman zamanı düvenciler gelir. Düvenin çakmak taşından olan dişlerin de döküleni varsa, dişleme işlemi yapmak için. Anlayanlar dökülen düven dişlerinin yerine yenisini kendisi takar. Bazen de hazır düvenciler gelmişken ücret karşılığı onlara düven dişlerini taktırırlar.

Fiğ gevrek olduğu için arpa ve ekine göre sürülmesi daha kolay ve çabuk olur. Arpa, ekin saplarının düvenle sürülmesi biraz daha uzun zaman alır.
Düvenle sürülen sapların samandan denesini ayırmak için savrulması gerekir. Savurma işlemi küçük yaba dediğimiz ağaçtan yabalarla yapılmaktaydı. Rüzgarın esintisine göre yabayla tınazda ki deneli saman havaya atılır, dene ağır olduğu için tekrar tınazın üstüne düşer, saman hafif olduğu için uçarak uzağa gider. Böylece saman ve dene, tınazı savura savura birbirinden ayrılmış olur. Samanla denenin tam ayrım noktasına savururken birde ağaç deynek dikilir. Deyneğin tınaz tarafının deneli, saman tarafının sadece saman olduğunu anlamak için. Savurma işlemi bitince rüzgarın uçuramadığı dene ağırlığındaki iri saman ve taşı toprağı, kalbur ve gözerlerle çalkalanarak ayırt edilir. Sonunda saman bir tarafa, dene bir tarafa ayrılmış ve tınaz savrulmuş olur. Samandan ayrılan deneye aynı zaman çiç de diyoruz.

Harman zamanı eskiden köyümüzde yaşanan bir olayıda anı olarak kalması için yazmak istedim. Köyümüzden deli hoca olarak bilinen kişi, dişli de harman zamanı düven sürerken, yağmur başlar ve yağmur şiddetlenerek devam edince sel gelmeye başlar. Sel harmana uğrar ve harmandaki sapın bir kısmını alıp götürür. Aynı zamanda da sel yükselmeye başlar. Hoca dayı bakmış ki yağmur kesilmiyor sel şiddetleniyor, harmanda ki sapın samanın tamamı gidecek, yeter artık be diyerek, havaya tabanca ile ateş eder. Burada önemli olan niyettir. Hoca dayı silahı ile hava ateş ederken kimbilir Yaradanın'dan ne istedi. Bazı olaylar Allah ile kul arasında olan olaylardır. Allah ile kulu arasına başka bir kul giremez.
Traktör ve patozlar icat edilip çoğalınca sap sürme işlemi artık patozlarla yapılmaya başlandı. Bundan kırk yıl öncesine kadar hala köyümüzde düvenle sap sürme işlemi yapılmaktaydı. Traktörlerin ilk çıktığı ve çoğalmaya başladığı zamanlarda da, patoz fazla olmadığından düven bir ara traktörlerle de sürülmüştü. Patozlarında ilk çıkanları savrumsuzdu. Sap patozda dövülür ama savurmasını yabalarla yine insanlar yapardı. Sonradan yarım savrum patozlar çıktı. Hemen ardından, tam savrum patozlar çıkınca patozlar artık samanla deneyi tamamen bir birinden ayırır oldu. Haliyle harman işleride biraz daha kolaylaştı ve çabuklaştı.

Patoz dövüleceği zaman patoz, esen rüzgarın durumuna göre sapın bir köşesine denge ve terazisi düz olarak kurulur. Gaz ayarı normal bir şekilde traktöre verilir. Patoz ve traktörün gaz ayarı dengesiz olursa patoz samana deneyi çok kaçırır. Traktörün arka miline kasnak takılır. Kasnağa takılan kayış, patoza bağlanır. Traktörün arka mili çalıştırılır. Mil döndükçe kasnağı ve kasnağa bağlı kayışı çevirerek patozun çalışması sağlanır. Patoz'un ağzına işten iyi anlayan biri, dirgenle sap atar, diğerleri patozun önüne dirgen ve çatal ağaç ile sap yanaştırır. Patoza atılan sap, patoz sapı yemeden çok atılırsa sıkışma olur ve kayış atar. Harman zamanı bir yandan gündüzleri tarladan saplar çekilirken, bir yandan da gece gündüz cayır cayır harmanlarda patozlar sapları eritmek için çalışır. Gece patoz döğmelerinde traktörün arka farı yakılır, onun ışığında sap patoza yanaştırılır ve atılır. Patozun eleğinden dökülen deneler, kalbur ve gözerlerle kadınlar tarafından çalkalanır, dene içindeki kalın iri saman, taş, toprak bir şekilde ayırt edilmeye çalışılır. Sap döğme işi bitince, çıkan saman, tınaz şeklini alır. Dağılan, uzağa uçan samanlar ayalama ve çalgı ile toplanır, süpürülür. Böylece fiğ, arpa, ekin sapları sürülür, dene ve saman birbirinden ayrılmış olur. Patoz, mercimek ve nohut'u kırmasın diye, çok yakın zamana kadar mercimek ve nohut düvenle sürülürdü.


HARMANDA YATMA: Büyükler için harmanda yatma nasıl bir şeydir onu yaşamadım ama, çocukluğum da rahmetli babamla harmanda yatmak nasip oldu. Bir çocuk olarak benim için çok hoş ve çok güzeldi.
Harmanda ki sapların düvenle sürülüp, savrulup ekinin dene'den ayrıldığında akşam oldu ise, veya patozla sap dövüldüğün de akşam oldu çalışanlarda yoruldu ise, evin erkeklerinden biri çiç'in başında yatar sabah rahatça ekin, arpa torbalanıp eve taşınırdı. Harmanda o gece yatan bir başka biri varsa veya harmanda gece patoz dövenler varsa çiç onlara emanet edilir yatılmazdı. Bazende çiç'in başında hiç yatılmaz sabaha kadar çiç harmanda beklerdi. Çünki eskiden kaldırılan hasat azda olsa insanların, başkasının malında gözü olmaz hırsızlık olmazdı. Harmanda yatmalarda ki gaye hırsızlıktan ziyade çıkan çiçe hayvanlar zarar vermesin diye çiçin başında yatılırdı. Evden bir yastık, bir yorgan getirilir, yorgan içi dediğimiz ya yorgana sarılır yatılır, yada yorgan'la sürülmemiş bir sapın içine girilip yatılırdı. Sabahta evden harmanda yatana yemek getirilir ve işlere kaldığı yerden devam edilirdi.


SAMAN ÇEKME: Harmandan deneyi aldıktan sonra artık samanın köye, evdeki samanlıklara taşınmasına başlanır. Traktörlerin olmadığı dönemde kağnılara don çulu dediğimiz saman donu çekilir. Öküzler kağnıya koşularak, harman yerinden don kağnısına bir kişi büyük yaba ile samanı atar, bir kişide don kağnısına çıkarak elindeki küçük yaba yada dirgenle samanı çiğner ve öne doğru yaklaştırır. Don kağnısına saman yüklenince eve doğru yola çıkılır, kağnılar samanı getirirken de gıcılamaya başlar, kimi benim kağnım iyi gıcırdasın diye kağnı tekerlerinin döndüğü yere gazyağı çalar. Gaz yağı aynı zamanda kağnıya fren yapıldığın da isen ve yastıklar yıpranmasın diyede sürülür. Don kağnısı samanlığın ardında bulunan, samanı samanlığa atmak için sürekli örülü ve kapalı, saman çekileceği zamanlarda açılan dönenge dediğimiz yarım kapı şeklindeki dönenge'den saman içeri atılır. Saman çekenler kağnıyı boşaltıp yeniden harmana saman getirmeye gider. Evde olanlar samanı dönenge den içeri atar. Samanlık dolmaya başladığın da, içeri samanlık dişilmeye, yani samanı ileri doğru atmaya biri girer. Buna da samanlık dişme diyoruz. Kağnılarla saman çekildiği dönemde ırgatlık uzun sürdüğü için geç kalan bazılarının samanına kar bile düşerdi.
Don kağnısına saman donu olarak taktığımız don çulu, kıl keçinin kılından ve bakır karışımı ipten dokunmaktadır. Don çulunu incelerseniz yörüklerin kıl çadırının aynısıdır. Bu don çulları bize nasıl ve nereden kaldı bunuda düşünmek gerek. Benim fikrim, atalarımız konar-göçer yaşarken kurdukları kıl çadırları yerleşik hayata geçtikten sonra tarımla uğraştıkları için kağnılara saman donu olarak kullanmışlardır.
Traktörle saman çekmede de aynı işlemler uygulanır. Sadece traktörün römorkuna saman donu değil, saman tahtaları takılır.



KOZAYAĞI KÖYÜNDE GEÇMİŞ'TEN GÜNÜMÜZE TARIMDA KULLANILAN

BAZI ARAÇ, GEREÇLER


KAĞNI: Savaşlarda bile cephanemizi taşıyan, eski zamanların, öküzler le çekilen, rençberlikte de kullanılan iki tekerlekli yük taşıma aracıdır. Kağnıyı tanımak için, kağnının parçalarını tanıyalım. Kağnının parçaları şunlardır.

1-İki teker.

2-İki teker uçlarında mazı.

3-İki tane isen. Tekerlere takılır. (Akis görevi görür)

4-İki tane ok. Sağa sola tekerlerin üstüne.

5-İki tane yastık. Okun altına.

6-Dört tane azı. Oka monta edilip isen'e takılır.

7-Üç tane itişken. İki oku bağlamaya yarar.

8-İki tane köp. Okların üstüne.

9-İki tane yan ağacı.

10-Dört tane kazık ve iki tane çağ. Don çulu bağlamak için.

11-Çağları tutturmaya itişken.

12-Boyunduruk.

13-Dört tane zivle.

14-Boyunduruğu bağlamak için kayış.

15-Dört tane köp basan. Köpleri oka tutturmak için.

16-Okun önüne dayak.

17-Don çulu. Saman taşımak için saman donu denilen, kıl ve bakır karışımı ipten örülen çul. (Yörüklerin kullandığı kıl çadırın aynısı)

Kağnı parçalarının kaynak kişileri.(Ali Cihan ve Ali Cankar)


SABAN: Ağaçtan yapılmış, ucuna demirden saban ucu takılan, toprağı sürmeye yarayan araç. Sabanın parçalarını tanıyalım.

1-Ok. Sabanın ana parçası.

2-Enek. Toprağı süren.

3-Eneğin ucunda demir.

4-Tutak. Elle tutulan.

5-Kılıç. Okla eneği bağlamak için.

6-Okun ucunda üç tane delik. Bu delikler sabanın yere az veya çok geçmesi için ayarlamada kullanılır.

7-Boyunduruk. Öküzleri sabana koşmak için.

8-Dört adet zivle.

9-Zivle bağları.

10-Övendire. Ucunda imbal. (küçük gadak veya çivi ucu)

11-Övendirenin diğer ucunda Çemek. Demirden olur sabanı kazımak için.


DÜVEN: Harmanda sap sürmeye yarayan tahtadan yapılmış, altına çakmak taşı döşenen araç. Düvenin parçalarını tanıyalım.

1-Düven tahtaları. Çam ağacından olup önü yukarı doğru kavislidir.

2-Çakmak taşından dişleri.

3-Düvenin üstündeki tahtaları bağlamak için ön ve arka kuşaklar.

4-Düvenin oku.

5-Düven okuna bağlanan zincir.

6-Düvenin ön kısmında büyük delik.

7-Ön delikte Kocacık. Düveni boyunduruğa bağlamak için.

8-Düven tahtalarının aldında çakmak taşından dişleri takma için küçük delikler.


SEMER: Eşeklere yük sarmak için yapılan araçtır. Semerin parçalarını tanıyalım.

1-İki tane semer ağacı.

2-Urgan bağlamaya iki tane semer kuşu.

3-Semer kaşı önde elle tutulan.

4-Semerin içine keçe.

5-Keçe üzerine alık.

6-Alık üzerine çekilen deri.

Saban, Düven, Semer'in parçalarını anlatan Kaynak Kişi: (Rasim Cangar)


ORAK: Ucu hilâl şeklinde olup ağaçtan sapı olan tarla biçmeye yarayan araç.

ANAZID: Ağaçtan yapılan ucunda üç parmağı olan, iki çatal ucun ortası hafiften çukur olan, üst tarafında ki ucun ağzı yukarı doğru kavisli olan, tarlada deste ve sap yüklemeye yarayan araç. Sonradan metali de çıktı.

ÇATAL: Ağaçtan olup harmanda patoza sap yanaştırmaya yarayan araç.

TIRMIK: Kırk, elli cm uzunluklarında tahminen beş, sekiz cm en ve boy olan dikdörtgen şeklinde ki ağacın ortasına delikler açılarak, açılan deliklere on cm uzunluklarında ağaçtan dişler takılan, tam orta yerine de delik açılıp çekmek için iki metre uzunluğunda sap takılan, tarlayı tırmıklamaya yarayan araçtır. Tırmığında demir olanları sonradan üretilmiştir.

DİRGEN: Üç ve dört parmağı olan demirden yapılıp ağaçtan sap takılan, deste toplamada, saman yanaştırmda, samanlık deşmede, kağnı ve römorka sap yüklemede, harman aktarmada kullanılan araç.

YABA: Ağaçtan yapılnış harman savurmaya ve saman doldurmaya, harman aktarmaya yarar. İki çeşittir. Büyük ve küçük yaba olarak. Küçük yaba ile harman savrulur, büyük yaba ile harman aktarılır, saman doldurulur.

TIRPAN: Baş tarafı geniş uç tarafına doğru hafiften kıvrımlı, uç tarafına doğru incelen kesici, ekin, arpa, fiğ, ot, çayır biçmeye yarayan kesici alet.

TIRPAN KOLU: Tırpana takılan ağaçtan yapılmış orta yerinde, ellicek dediğimiz elin tutacağı bulunan araç. Sıyırga'ya biçilecek tırpan kolu, töngeyle biçilecek tırpan kolundan biraz uzun olur.

ÖRS, ÇEKİÇ: Tırpan'ın ucunu keskinleştirmek için, tırpanı çekiçler'ken tırpanın üzerine konduğu ucu sivri toprağa çakılan demir araca örs diyoruz. Çekiçte tırpan çekiçlemek için kullandığımız, her iki ucuda yassı küçük çekiç.

GAYRAK, İĞE: Gayrak bile taşından yapılan tırpana ve bıçaklara sürülen bile taşıdır. İğe demirden olup çok incecik tırtırır olan tırpan ve bıçaklara sürülen başka yerlerde de kullanılan araçtır.

SAP URGANI: Normal urgandan biraz kalın olup, kağnı ve römorka yüklenen sapı bağlamaya yarayan urgandır.

TAPAN: Tarlanın keseklerini ezmek ve tarlayı ekimden sonra düzgün olmasını sağlamak için ağaçtan yapılmış araç.

ÖKÜZ: Kısırlaştırma yöntemi ile güçlendirilmiş büyük baş erkek hayvandır. Çift sürmede, düven sürmede ve kağnıyla yük taşımada kullanılır.

AT: Tarımda öküzün yaptığı görevleri yapabilen aynı zamanda binek hayvanıdır.

EŞEK: Yük taşımada kullanılan, hatta öküz olmadığı zaman çift sürmede bile kullanılan, aynı zamanda binek hayvanıdır.

AYALAMA: Kışın kaşlardan kar küremeye yaradığı gibi harmanda saman küremeye de yarayan ağaçtan yapılmış araç.

ÇALGI: Harman süpürmeye (çalmaya), ahır süpürmeye ve evin önlerini süpürmeye yarayan tuzla çalısından bağlanmış bir çeşit süpürge.

AMBAR: Tahtayla veya duvar örerek bölünmüş, içine ekin, arpa, fiğ doldurulan yer.

TORBA: İçine un ve hububat doldurmaya yarayan keten bezden yapılmış torba. Sonradan naylon torbalar da çıkmıştır.

HAKLA: Ekin, arpa, fiğ, mercimek, nohut, un, bulgur, yarma, ölçmeye yarayan, ölçüsü buğdaya göre ayarlanmış, sekiz kg buğday alan saçtan yapılmış altı kapalı silindir şeklinde ölçüm aracı.

YARIM HAKLA: Haklanın tam yarı ölçüsünde yapılmış, hakla ile aynı olan ölçüm aracı.

ÇUVAL: Ortalama on hakla ekin alabilen torbadan kalın bezden, pamuktan dokunmuş bir çeşit torba türüdür.

HARAL: Çuvaldan daha büyük, çuvalın özelliğinde bir çeşit torba türüdür. Yirmi hakla alan harallar vardır.

ÇÖPÜN: Tek uçlu olan toprağı çapalamaya yarayan demirden yapılmış bir çeşit çapadır.

BIÇKI: Ucu testere gibi ve hilâl şeklinde olan çalgı toplama gibi bir çok işte kullanılan bir çeşit bıçak türüdür.

TRAKTÖR (MOTOR) : Dört tekerlekli, her işte kullanılabilen tarım aracıdır. Köyümüze ilk traktör eğitmen Mustafa Ünal, İbrahim Tüfekçi ve Muharrem Çelik tarafından 1953 yılında üç ortak olarak alınmıştır. Daha sonra bu traktör satılmış, ibrahim Tüfekçi tek başına yeni bir traktör almıştır. Tahmini 1956-1957 li yıllarda Seyit Mehmet Özkan (Eke) bir traktör alarak köyümüzde traktör sayısı iki olmuştur. İbrahim Tüfekçi'nin Ankara'ya göç etmesi ile traktör bir olsa da 1960 lı yıllardan sonra Hasan Karakoç (Hatcazgil) traktör alarak köyümüzde yine iki traktör olmuştur. 1966 ve 1967 li yıllarda Ekâl ve Hatcazgil traktörlerini yenilemişlerdir. 1973 lü yıllara kadar köyümüzde iki traktör bulunurken, 1973 lü yıllardan sonra traktör sayısında artış olmuş ve günümüzde ise bir çok kişinin kapısında traktör bulunmaktadır.

RÖMORK (GANASÖR): Traktörün çektiği her türlü yük taşımada kullanılan, arazi şartlarına göre dört ve iki tekerlisi olan ama köyümüz Kozayağında iki tekerlisi kullanılan araç.

PULLUK: Toprağı sürmeye yarayan demirden yapılmış, bıçakları çelikten olan araç.

GAZ AYAĞI: Pulluğun sürdüğü yeri ekmeye yarayan pulluğa göre geniş ama ayakları küçük ve fazla olan araç.

IZGARA: Kesken bıçakları olan tarlanın keseklerini ezmek için yapılan araç.

MİBZER: Tarlaya tohumu atmaya yarayan araç.

PATOZ: Harmana getirilen ekin, arpa, fiğ, ot, çayır, yonca dövmeye sapın samanı ile denesini ayırmaya yarayan araç.

BALYA MAKİNESİ: Biçerin biçtiği tarladan denesi alınmış sapları balya şeklinde paketlemeye yarayan araç.

TAHRA: Ucu hilâl şeklinde olup ağaç budamaya ve çırpı kırmaya yarayan çelikten yapılmış araç.
GÜDÜK TAHRA: Ucu düz olup çırpı kırmaya ve hayvan kesildiğinde kaburga kemiklerini kırmaya yarayan çelikten yapılmış araç.

SAP KÖPÜ: Sap çekerken römorka ve kağnıya takılan ağaçtan yapılmış araç.


KOZAYAĞI KÖYÜNDE BAZI İŞLER İÇİN KULLANILAN ARAÇ VE GEREÇLER


GAZ LÂMBASI: Elektrik olmadığı dönemlerde evi ışıtmaya yarayan gaz yağı ile yanan fitilli, camı bulunan, ışıtma aracı.

IŞIK (İDARE) : Honi şeklinde gaz yağı ile yanan fitilli ahırda kullanılan ışıtma aracı.

GAZ OCAĞI: Bugün ki küçük tüp görevini yapan, pompalanarak ispirto ile yanan araç.

FENER: Gaz lambası gibi gaz yağı ile yanan, fitili bulunan camı olan, camı kenarlarında muhafazası olan elle tutulacak kulpu bulunan daha çok gece dışarda kullanılan ışıtma aracı.

LÜKÜS: Fenere benzeyen pomlanarak yanan fenerdeki fitil yerine gömlek dediğimiz ince tül gibi gömlek takılan, ispirtoyla yakılan fenerden daha kuvvetli beyaz ışık veren ışıtma aracı.

KÛLÜK: Duvar örmede ve taş kırmada kullanılan demirden yapılmış orta boy bir çeşit çekiç.

BALYOZ: Kûlüğün büyüğü, taş kırmaya yarayan demirden yapılmış araç

ŞAVIL: Duvar örmede köşe taşlarının ve duvarın dikey olarak düzgün olup olmadığını ölçmeye yarayan demirden ölçüm aleti.

SU TERAZİSİ: Duvar örmede ve inşaat yapımında yatay ve dikey ölçüm yapmaya yarayan, ölçüm gösteren yerlerinde su olan tahtadan veya metalden yapılmış ölçüm aracı.

DESTERE: Ağzı tırtırlı ağaç kesmeye, budamaya yarayan tahtadan sapı olan inşaattada kullanılan kesici bir alet.

PALA: Daha çok ev yapımlarında ustaların kullandığı destere den büyük ağzına bıçak takılıp sökülebilen, bıçağı tırtırlı kesici alet.

AŞI BIÇAĞI: Ağaç aşlamada kullanılan, ucu pat, bıçağa göre daha kesken olan bıçak.
EKMEK TEKNESİ: Dikdörtgen şeklinde derinliği ve tutmak için dört kulpu bulunan, ağaçtan yapılmış hamur yoğrmaya ve ekmek piştiğinde ekmek konulan kap.

KABAK TEKNESİ: Dikdörtgen şeklinde ağaçtan yapılmış ekmek teknesinden küçük kulpsuz, omuzda taşınan, fırında yapılacak dussuz, pide gibi hamuru az olan ekmeklerde, hamur yoğurmaya ve pişen ekmeği eve getirmeye yarayan kap.

SAÇ: Yuvarlak saçtan yapılmış üstünde ekmek pişirilen saç parçası.

SAÇ AYAĞI: Demirden olup üçgen şeklinde ayakları olan, ocakta yemek pişerken tencerenin fazla kirlenmesini önleyen araç.

YASLAÇ-YASLAĞAÇ: Elde hamur açmaya yarayan bazlama büyüklüğünde tahtadan yapılmış araç.

OKLAÇ-OKLAĞAÇ: Hamur yazmaya yarayan ağaçtan yapılmış baş parmak büyüklüğünde araç. Günümüzde oklava dediğimiz.

BÜKLAÇ-BÜKLAĞAÇ: Ağaçtan yapılmış, ucu geniş, tutulan kısmı dar olan şebit (yufka) çevirmeye yarayan araç.

SAHAN: Kapaklı ve kapaksız olan, bakırdan ve alimünyumdan yapılan küçük tabak.

EL İLÂNI-LEĞEN: Altı dar üstü geniş abdest almada ve el yüz yıkamada kullanılan, bakırdan, alimünyumdan yapılan kap.

İSİRAN: Tekneden hamur kazımada ve tavada kızartılan hamur türü ve ekmek çevirmeye yarayan, sapı ince ucu üçgen olan metal araç.

KAZAN: Çamaşır, salça, bulgur kaynatmaya, su ısıtmaya yarayan bakırdan yapılmış içi derin kap.

AŞ İLÂNİ-AŞ LEĞENİ: Çorba ve sıvı yiyeceklerin konduğu bakırdan yapılmış kap.

GÛŞENE: Alt ve üst kısmı aynı genişlikte olan içi derin yemek pişirilen kap. Günümüzde tencere.

HERENİ: Bakırdan yapılmış küçük kazan.

SERGEN: Duvara kapların konması için tahtadan yapılan raflar.
Kullanılan diğer araç ve gereçlerin adı son bölümde yer vereceğimiz sözlük bölümünde adları ve açıklamaları bulunacaktır.

11 Ağustos 2016 36-37 dakika 28 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (2)
  • 8 yıl önce

    Ne güzel bir tanıtım ve engin bir kültür hazinesi aslında bu yazıya aktarılanlar kutlarım içtenlikle İrfan var olasın...👍

  • 8 yıl önce

    sağolasın Ahmet abi.