Geçmişten Günümüze Dek Süren Büyük Savaş - 'Arzın Düzeni
Bir tarafta Filistin, bir tarafta Kobane, bir tarafta Kuzey İran adlanan bölgesi olan Güney Azerbaycan Bölgesi, bir taraftan Suriye, Irak, Burma, Doğu Türkistan, Pakistan, Kuzey Hindistan ve nice nice şehirler, köyler, bölgeler ve ülkeler...
Her yerde bir savaş her yerde bir katliam ve her yerde yaşanan bir kıyım bir felaket var. Gözü dönmüş insanlığın gözü dönmüş tüm dinlerin, ya da din adına gerçekleştirilen güç ve tatmin duyguları...
Ülke ülkeyi vuruyor, bölge bölgeyi, insan insanı, kardeş kardeşi, komşu komşuyu ve nihayetinde inançlar yobazlaşmış bir hale gelerek din dini, din aracılığıyla kıyımlar baş gösteriyor. Herkes tek gözle görmekte, herkes sadece bir dille savunmakta ya da azarak saldırarak yıkım gerçekleştirmekte...
İnsanların olmadığı, Dünyanın insan mahlûkatı tarafından işgal edilmediği günlere gidelim; çok geriye ve çok eskilere. Sadece hayvanlar var sadece dağ, taş, su ve bitkiler var. Her yer sessiz ve her canlı kendi üzerine düşen görevleri yerine getiriyor. Ama sonrasında 'CANN' adı verilen bir atadan bir nesil ayak basmak istiyor Dünya'ya Rablerinden izin alarak ve sürülüyorlar kimseciklerin olmadığı o güzelim sessiz ?Arza yani Dünya'ya....
Ama düşünülen daha sonradan gerçekleşiyor ki 'CANN' adı verilen bu nesilden türeyen 'CİN' nesli ya da türü, dünyayı kasıp kavuruyor. Cehennemden bile beter hale getiriyorlar. Hal böyle olunca, Yüce Yaradan onların ?Arzda kalmalarına müsaade etmedi ve büyük bir ordunun başında 'Cann' kavminin soyundan gelen ama 'Arza' gitmeyi tercih etmeyip Rabbinin yanında kalan 'AZAZİLİ' komutan olarak gönderip tüm kavmi helak etti ve Dünya tekrar eski huzuruna kavuştu...
Uzun yıllar boyunca bu böyle devam etti, Dünya eski ihtişamına kavuştu ve asıl sahipleri olan Doğa varlıklarına ev sahipliği yaptı. Bin yıllar sonra, Arz'ın toprağından ve Rabbin nefesinden Yeni bir nesil daha yaratıldı, bunlara ise 'ÂDEM' adı verildi. Manası İnsan demekti, İrade demekti, Huzur ve Halife manalarını taşımaktaydı. Ancak bu mahlukat ise ilk zamanlarda cezalandırılıp Cennetten kovularak bedenlerinin yaratıldığı yere yani ?Arza gönderildiler...
İşte yeniden Dünya farklı bir türle baş başa bırakılmıştı. Kendisine Halife denilen ve soyundan gelen her şahsın ve bebeğin Halife sayılacağı çevresine adaleti ve barışı sağlayacağı ve Rablerine geri dönecekleri günü (KIYAMETİ) beklemeye başlayacaklardı. Fakat düşünülen olmadı, bu türde bu varlıkta kendilerinden önce gelen 'CANN' kavmi gibi azdılar. Gücün ve ihtişamın peşinden koştular. Rableri İnsana İnsan derken, Kendileri ise kendilerine İnsan demeyi unuttular ya da yakıştırmadılar.
Öyle bir hale geldiler ki farklı farklı isimlerle anar oldular kendilerini. Kimi Çerkez dedi, kimi Türk, kimi Kürt, kimi Arap, kimi Çin, kimi Arami, kimi Alman, kimi Rus ve kimileride; Fransız, İtalyan, İspanyol, Berberi, Bedevi, Zaza, Fars, ve nice nice isimler takarak bu olgulara olaylar ekleyerek soy ve ırk düşüncesini ortaya attılar. Ancak unuttukları çok önemli bir şey vardı ki hepsi de aynı Âdem'den aynı Havva'dan meydana geldiler ve onların soylarından doğdular. Yani İnsan Irkından meydana geldiler. Lakin bu düşünce onlar için hiç mi hiç önemli olmadı asla....
Sonrasında İnanç başladı her kesimde ve her bölgede, Irklar içerisinde bile ayrılıklar başladı mezhepler ortaya çıktı. Çok Tanrılı dinden tutun Tek Tanrılı inanca kadar, bir sürü inanç sistemi. Ancak bundan evvel kendi Tanrılarını unutan İnsanoğlu farklı tanrılara veya farklı inançlara inanmaya kalkıştılar. Ve kendi içlerinden olan 'NUH' adında bir insan bu sisteme karşı durarak Rabbini unutmadı ve Rabbi'de onu unutmadı. İşte o zaman içerisinde büyük bir felaket baş gösterdi Dünya 'SU' ile temizlendi tüm insanoğlundan, sadece Hayvanlar kurtuldu, Rabbin emri ile Nuh tarafından yapılan bir gemi ile. Dünya tekrar eski sessizliğine kavuştu. Ancak sonrasında tekrar ölümler ihtiraslar ve insan felaketler baş gösterdi ?Arzın yüzünde...
Bu kez ise bölgesel felaketler gerçekleştiyse de yinede engel olunamadı, insanlar bir türlü içlerindeki 'GÜCÜN CEHENNEM ATEŞİNİ' söndürmeyi başaramadı. Zaman su gibi akıp gidiyordu ve öyle geçiyordu her şey ve her vakit. Günümüze gelene dek birden fazla 'PEYGAMBER' olarak adlandırılan yol göstericiler ve insanoğlunu bu ihtirastan çekip alacak olan Salih kullar yani insanlar ortaya çıktı. Bunlar İnsanları Rablerine geri dönmeyi ve ona inanmalarını; Irktan, Güçten ve Kötüye ait her ne düşünce varsa uzaklaşmaları için çağrıda bulundular....
Lakin her kim geldiyse de başarılı olamadı. İnsanlar yine de bildiklerini yaptılar. Hatta bu hareketle insanları daha da çok azdırdı. Öyle ki Irk olayına bir de Din ve Mezhep olayları eklendi. 'Suni Müslüman Arap, Şii Müslüman Fars, Suni Hanefi Müslüman Türk, Suni Şafi Müslüman Kürt, Ortodoks Hıristiyan Alman, Katolik Hıristiyan İtalya, Yahudi İsrail', gibi birçok mezhep din ve ırk birleşimi olgular meydana geldi ve insanlık tamamen zıvanadan çıkmış gibi oldu...
Gelgelim günümüze, yani yaşadığımız yüzyıla... Her şey çok dağınık ve canileşmiş, gözü dönmüş tüm insanlığın. Korku, Ölüm, Savaş, İhtiras, Katliam, Acımasızlık, Irkçılık, Yağmacılık, Yıkmacılık, Her yeri Ateşe verme gibi bir sürü olaylar ve duygular baş gösteriyor. Herkes kendi düşüncesinde herkes kendi mezhebinin ırkının ve din anlayışının arkasında durmakta...
Özellikle yaşanılan yüzyıl içerisinde 'HAK DİNİ' olarak ilan edilen 'İSLAMİYET' ise tamamen ışıktan yolu dönmüş ve 'İSLAM ALEMİ' karanlığa doğru yol alıyor. Kimi dış güçler diyor, kimi artık bozuldu diyor. Ama unutulan bir şey var ki İnsanlık zaten bunca çeşitliliği ortaya çıkardığı gündendir bozulmuştu. ?Arza akıtılan ilk kandan beridir bozulmaya başlamıştı...
Fakat herkes bir Irk uğruna bir İnanç uğruna ve bir Mezhep uğruna birbirini yemekte. Din adıyla başlatılan iğrençlikler var, Irk adıyla verilen savaşlar var, Mezhep adıyla anılan Katliamlar ve Öfke var....
AMA UNUTMAYIN HEPİMİZİN IRKI 'İNSAN' DİNİ 'İNSAN' MEZHEBİ 'İNSAN'.......