Geçti Bor'un Pazarı Sür Eşeğini Niğde'ye

Ataların yaşamlarını küçümsemek yanlış olur. Her olgunun ortamı, koşulları, etkileyişi kendi içinde saklıdır. Yanlışlar vardır, doğrular vardır, ama çağımızın koşullarıyla eşleştirip küçümsenmemelidir. Yani kendimizi çok gelişmiş görüp, eski zamanların insanından üstünüz demek yanıltıcıdır.
Değer yargıları, algılananların süzülmesiyle oluşmaktadır. Ne aldıysan onu yansıtabilirsin.

Canlı yaratılış tek boyutludur. Bir çizgi. Vardır ve yoktur. Doğar-yaşar-ölür. Bunun başka boyutu olamayacağını, düşünen yaratık insan, kendi içinde bilir ve kabullenir. Ancak korkuları, hazları, kabullendiği gerçeğin tahammül edilmezliğine, hafifletici hayali boyutlar ekler.
Binlerce yıllık devinim ve deneyimler sadece kabullenmeyi öğretmiş olmalı insanlığa. Bir ömre ne kadar çok çeşitlilik sığdırabildiyse insan, kabullenişi ve buna bağlı olarak gerçeğe yaklaşması o kadar kolay oldu.
Kabul edebilmek, hazmedebilmek. Bütün mesele bu.

Mesela kabile yaşamına kötüdür diyemezsiniz. Neye dayanarak kötü diyeceksiniz ki, daha farklısı olası mıydı acaba o koşullarda. Belki olabileceklerin en iyisiydi zamanında.
Oysa kabile yaşamını bugüne taşıyamazsınız. Çok kötüdür, uygulanamazdır düşüncelerinizde. Boyut aynı boyuttur ama zaman şeridinin bambaşka noktasındasınızdır. Zaman şeridi de kopuk parçalardan oluşmuştur. Siz artık geriye dönüp yaşanmış bir parçayı yakalayamazsınız.

Krallar/hükümdarlar/peygamberler gibi bireylerin önüne çıkıp toplumları hatta insanlığı yönlendirenleri eleştiremezsiniz bulunduğunuz zamandan bakarak. Belki ve büyük olasılıkla en iyisini yapmışlardır yapabileceklerinin. Sağlıklı değerlendirmelerinizi ancak yaşadığınız zaman için yapabilirsiniz.
Bulunduğunuz zaman şeridinden geriye doğru uzanıp yargılayamayacağınız gibi; geriye dönüp yakalayamazsınız, yaşayamazsınız çağlar öncesinin değerlerini.
Algıladıklarınız, yakalayabildikleriniz tamamen farklıdır. Evet aynı tek boyutta, aynı zaman çizgisindesiniz, ama arkanızdaki dümensuyu dağılmış yok olmuştur artık. Elimizdeki çubuk kraker gibi, kıtır kıtır yiyip tüketiriz zamanı.
Bilip de kabullenmekte zorlandığımız iki gerçek arasın aciz kalmamız yüzündendir bütün yanlışlarımız, basiretsizliğimiz.
1. Asla geriye dönüş yok.
2. Önümüzdeki zaman çizgisi kırık.
Michel de Montaigne (Monteyn); 'her şey zamanında' diyerek büyük söylemde bulunmuş.

Eskiyi yaşamaya, yaşatmaya çalışmak, insan ve yaratılış gerçeğinin dışında kalmaktır. Üretim yapmadan çalıştırılan, amaçsız yıpranan bir makine gibi.

Binlerce yıllık inançları birebir yaşatmaya çalışanlar oluyor.
Binlerce yıllık vadi, vaha, kabile, ırk yaşamına özlem duyduğunu söyleyenler oluyor.
Yüzlerce yıl önce yaşanmışlara özlem duyanlar oluyor, özlem duymak biryana güne getirmeye çalışıyorlar.

Arkalarındaki zaman çizgisinin silikleştiğini, önlerindekinin de sonsuzluğunu hayal ettiklerini anlamanın çaresizliğindendir bunlar.
Umutsuzluğa düşmenin intihara sürükleyişi gibi.


Büyükharman (Cuma Yazıları)

06 Ocak 2011 2-3 dakika 3 denemesi var.
Yorumlar (1)
  • 14 yıl önce

    Geçmiş yaşantıları yargılayamayız ve günümüze taşıyamayız belki de onlar o devir için en iyisidir diyorsunuz, günümüzü gelişmiş kabul edip günümüz şartlarına göre kıyas yapılamayacağını düşünüyorsunuz.Peki o halde piramitlerin sırrına günümüz teknolojisiyle akıl erdiremeyen insanoğlu, geçmişe göre dönemin en iyisi ve günümüze göre yine en iyisi sayılabilecek(hatta dünya harikası) bir yapıyı çözemiyorsa gelişmişlik açısından bakıldığında önde miyiz geride miyiz? yoksa bunlar çok göreceli kavramlar mı? mesela mimaride, sosyal yaşamda, hukukta , matematikte vb.. branşlar bazında mı incelenmeli. Acaba geçmişe özlem duymak mantıksızlık mıdır, yoksa bazı saf güzellikle hala gerçek anlamda geçmişte mi gizlidr. İşte bu sorunun cevabı bizi genelleme yapmadan her konuyu ayrı değerlendirmemiz gerektiğini söylüyor. Bor'un pazarı geçmiş gibi görünse de biz bu pazarcının bir daha pazarı kaçırmaması için geçmiş tecrübelerini kullanmasını sağlayalım diye düşünüyorum.Güzel ve etkili yazınızı için teşekkür ederim. Saygılarımla.