Geleceğe Gidiyorum
Bugünündeyim dünyamın. Mevcudu yaşıyorum diğer insanlar gibi.
Sabah uyanıyorum mutlu bir güne başlamak için hafif hafif gerinerek. Kollarımı hareket ettiriyor, gülümsüyorum yeni bir aydınlığa. Hatta çalmakta ise beni uyandıran dijital saatim ya da cep telefonum, susturuyorum. Kalkıyorum heyecanla, açıyorum perdelerimi, karşı apartmanın kirli duvarlarına bakıyorum. Temiz bir güne başlamak için kirli duvarlar iyi geliyor belki de bana...
Lavaboya gidiyor, ıslak mendille yüzümü siliyor, losyonumla tensel günlük kokumu yapaylandırıyor, mutfağa yöneliyorum. Saate baktığımda "Eyvah!" sözcüğü yuvarlanıyor dudaklarımdan, 'Geç kalmak üzereyim.'... Buzdolabımın raflarındaki, fabrikalarda özenle hazırlanıp paketlenmiş gıdalarımdan ilk elime geçenleri afiyetle indiriyorum mideme. Yanında kutulanmış soğuk çay ya da başka bir meşrubattan da vazgeçemem elbette.
Ütü gerektirmiyor giysilerim. Markalanmış kalın bezlerden mamul olup; hafif reklamlarla ağır bedel konup, pahalılandırılarak albenili hale getirilmiş giysilerimi özenle giyiyorum. Kapıyı hızla açıyor, ayakkabılarımı yolda ayağıma geçiriyorum ipteki cambazlar gibi.
Durağa koşturuyorum. İlk gelen otobüs duruyor ve teknolojinin bu vazgeçilmez ekmek arası insan sandviçinde yerimi alıyorum. Tacizlendirilerek bağırtılan kadın sesleri, otobüsün ince bir müziği gibi geliyor kulaklarıma sabah sabah. Bu taciz akortlu sesleri duyunca, artık emin oluyorum ve şükrediyorum ki yeni bir sabahtayım.
İşyerime koştura koştura yetiştiğimde saniyeler kalmıştır imza defterinin kapanmasına. İmzalayıp merdivenleri üçer beşer atlayarak masama gidiyorum. Bir çay söylüyorum kendime en alasından. Plastik ince ve şeffaf beyazlığındaki muhteşem görüntüsüne, garnitür olarak bir ipin ve torbanın eklendiği bardağımdan, iştahla yudumluyorum açık renkteki koyu sarılığı.
Öğle arası oluyor. İşyerimin floransanlarla aydınlatılmış ferah ortamından ayrılmaktansa, telefonla sipariş verip kendime bir ziyafet çekmek istiyorum. Buzlukta saklanmış en güzel ekmek aralarını ısıtıp getiriyorlar cep gibi hazırlanmış tertemiz poşetlerinde. Isırdığımda fazlalık suları cebe akıyor, diğerleri mideme gidiyor. Doyuyorum...
Akşam oluyor, mesai bitiyor. Otobüs kalmaz gecikirsem... Üçer beşer atlıyorum önümdekilere aldırmadan; ama yetişiyorum otobüsüme. Tıkış tıkış ekmek arası insan sandviçinde ben eksik kalmayayım diyorum. Tacizin o müthiş çığlık müziklerini yine kulaklarımla ruhumun derinliklerine sindirip evime yetişiyorum.
Yorgun bir gündü. Yemek hazırlayacak zamanım da yok. Ne yapayım? Açıyorum dolabı; tertemiz paketlenmiş hazır hindi döneri görüyorum. Son kullanma tarihi yarın bitiyor zaten. Paket ayranımın da jelâtinini kaldırıp, hindi döneri ve ayran ziyafetini çekip kendime, midemin açlık hissini sonlandırıyorum.
Hemen geçiyorum özlediğim bilgisayar masama. Neti açıyorum. Bana ne dünyada olup bitenden. Arkadaşlarımla sohbet benim de hakkım. MSN penceremin maviliğinde Türkçemsi bir dille sohbetlerimi yapıyorum. İyi de oluyor hani. Türkçemsiyi sesli harflerden arındırıp konuşurken, Türkçe konuşmayı da hepten unutmamak, ara sıra dost sohbetlerinde, az da olsa, 'Konuşmak gerek' diyorum içimden. Değil mi ama? 'Günümüz diline yabancı kalmamak lazım.', düşüncesiyle de Türkçemsi bir garipçe lisanı da dilimden düşürmüyorum bu arada.
Bitiyor sohbetlerim, pencereye yöneliyorum perdeyi kapatmaya. Karanlıkta belli de olmuyor o sevimli karşı apartmanın kirli duvarları.
Giriyorum yatağa... Karanlıkta tavanı izliyorum. Düş gibi geçiyor gözlerimden. Geleceğe gitmek istiyorum.
Sabah, kuş cıvıltıları olsun çalar saatim. Kendi hazırladığım kahvaltımı sakin sakin yiyerek başlayayım güne. Yola çıktığımda; çelik çomak oynayan çocukları göreyim. "Günaydın" diyerek gülümseyen insanlar olsun dolmuş durağımda. İnsanlar koltuklara oturarak gitsinler işlerine.
Öğle arasında sıcak yemeğimi yeyip gezintiye çıkayım mavi kubbe altında. Uçurtma göreyim rengârenk maviliklerde. Gülümseyen insanlar olsun çevremde. Hasret kalayım koşuşturmalara.
Akşamları yemeğimi evimde sıcak sıcak yeyip dostlarımı ziyaret edeyim. Sohbetlerle ufkumu genişleteyim.
Dönüşümde sokak lambalarının loş ışıklarında kimse kesmesin önümü. Evime girdiğimde mutlu olayım.
Evet, geleceğe gitmeliyim...
.................
Dijital saat sesi... Açıyorum gözlerimi. Arıyorum...
Hani benim geleceğim?