Gelincik Dağının Hikayesi
Pamuk ipliğinden daha ince bir hayalle başladı dünyaya gelişim. Daha dün gibi hatırlıyorum anne karnında geçen günlerimi.Babamın sinirli halini, bağırıp çağırmalarını sağır olan kulaklarımı, oynatamadığım ellerimi, dizlerim karnımda büyümelerimi,gözlerim yeşilini tamamlamadan kırmızı ağlamalarımı, doğduğum zaman büyüyeceğimi zannederken çocuk aklımla iyice küçüleceğimi, unutarak bir anlık bir hareketle sıçradım dünyaya.
İlk duyduğum ses susturun şunu! diye bir bağırma olmuştu.Susarak büyüdüm susarak okula başladım, gençliğim susmuştu.Suskun suskun bir çiçek kopardığımı hatırlıyorum, başka bir bahçeden bahçeme dikip de suskunluğumdan sevemediğim, onunla gülüp oynayamadığım, hep kavgalı olduğum günlerde suskun ruh halimle iki fidan daha dikip,yetiştirme hevesini bile alamamıştım. Üstüne üstlük bir de getirdiğim çiçeğin o fidanları da alarak beni nasıl yalnızlığa terk ettiklerini hiç mi hiç aklımdan çıkaramam.
Ama hayat bu bazısına hep güler, bazısını da ağlatıp boyun büktürürmüş.Onun için boynum hiç düzelmedi hep eğri gezdim. Kendi halimden hiç haberim olmadı.Unuttuğum gönül bağım hep susuz ve kıraç kaldı.Sonunda kendimi o kıraç topraklara hapsettim.Kıraç da olsa yarılan topraklar arasından çıkan böcekler bana can veriyorlardı.
Derken ufak bir tepe beliriverdi bağımın tam ortasında.Sevindim bir yoldaş bir arkadaş olur diye, kazma vurup dağıtamadım biraz öyle kalsın, sonra iki kazma darbesiyle düzeltirim dedim.Dalmışım irkildiğim de bir de ne göreyim! tepe büyüyen bir dağ heybetiyle karşımda duruyor.Artık ne kazma ne kepçe ne de dozer yıkamayacak hale gelmiş, oturabilecek ve kalacak bir yer bırakmamış.Büyümüş de büyümüş bana tepesinde sadece bir çiçeklik yer bırakmış ve orada da bir çiçek açmıştı. Yaklaştım dikkatlice baktım,narin mi narin, yeşil yaprağı dikkatlice baktığın zaman içinde sanki bir dünya gizliyormuş gibi,kırmızısında siyahı sanki yastaydı. Kıyamadım sökmeye elimdeki kazmayı fırlatıp attım, bağırdım ne yapıyorsun aptalllll! o sana bir yoldaş,o sana bir arkadaş, o yaralı sen yaralı, bari sen ölmeden sar onun yarasını diyerek söylenip durdum kendi kendime.Biraz sakinleşince dağa isim aramaya başladım sonunda karar verdim: dağım gelincik dağı olsun diye.Tüm sırlarımı onunla paylaştım, onunla yaşadım tüm güzellikleri. Şimdi bir de türbe yaptım gelincik türbesi her gün her saat her saniye oradayım.
Eyyyyy! ! Bütün gelincikler bendeki gelinciğimi soruyorsunuz? İşte bendeki gelincik sevgisi bu budur işte. Gelincik sevdamdaki bir tek gelincik sevdası.Sakın öldürmeyin beni: öldürürseniz de gelincik dağımdaki,gelincik türbesinin içine yatırın beni, toprak örtmeyin üstüme toprak olduğumda gelincik çiçeği açsın sevdalı bedenimde.
MALATYA