Gelme
Sensizliğin serkeşliği bitmek tükenmek bilmiyor. Günlerimi dövüyor, yarınlarımı iğneliyor, canımı acımasızca; tıpkı senin gibi çok incitiyor. Bir tanıdığa anlattım seni. Aklımdan kovmuştum hâlbuki. Kovduğum yere geri çağırdım. Dengesizim, biliyorum. Ben hiçbir zaman senin kadar kararlı olamadım sevdiğim... Dinlemekten vazgeçtiğim, eski bir şarkı gibisin şimdi. Uzun zaman sonra dinlediğimde zamanın delicesine geçtiğini fark ediyorum.
Bir kış günüydü, sana gelmiştim. Ürkektim, teslimiyetçi değildim. Kaderden de seni sevmekten de çok korkardım. O hâlde sevdim seni, o hâlde bile sevebildim seni. Bir yerde buluşuruz sandım, acılarımı alırsın toplu iğneyle, acıtmaz ikimizi de... Derin sevdaların ayrılıklara bölündüğü bir andayız.
Uzun zaman olmuş sen beni aklının, kalbinin bir köşesinde yatırmayalı... Orada müebbet yatan olmayı isterdim. Evet, suçluyum, bir sen kadar olamadım. Hiç izim kalmadı mı yüreğinde? Bunu bilmek istiyorum. Ne yaptığımı, beni, sensiz geçen hayatımı merak etmez misin? Yaşayıp gider misin yine öyle mutlu mutlu? 'Seni ölmeden önce son bir kez görsem...' derdim. Ne değişirdi ki? Ben yine yalnız, ben yine sensiz, ben yine kimsesiz...
11'den hep nefret ettim. 2011'in 9. Ayının 11. Günüydü. Şu 11'ler ayırdı bizi.
Seninle biriktireceğimiz nice 11'ler olacaktı belki de mutluluğa dair... Kısmete sırtımı dönemem ki. Kısmetimizde yokmuş gözlerimizde can bulmak...
Uzunca bir zaman oldu senli günlerin elvedasından sonra hâlâ yaşıyorum. Sahi, bu kadar çok mu nefret ettin? Nefretinin bir köşesinde kıvrılıp uyumaya razıydım. Nefretin bile senden geleni makbuldü.
Senden sonra sevdim. Senden önce de sevdim. Yüreğim nasır bağlamasın diye, ben hep sevmeyi seçtim. Bir türlü adam akıllı sevilemedim! Senden önce de sonra da aslında ben hep seni sevdim. Diğer herkes avunulacak bir limandı. Sarsınlar istedim yaralarımı, onlar da açık arttırmayla satmışlardı, başkalarına derman olmuştu sevdaları...Ahını mı aldım bilmem. Bir türlü gülmedi aşktan yana yüzüm. Sahi, beni bu kadar çok mu sevdin? O yüzden mi bu kadar büyüktü nefretin?
Ben senden her gün defalarca ayrılırken, sen yüreğindeki aşkları parça parça başkalarına böldün. Ben senden her gün biçare haber beklerken, sen gözlerindeki aşk ateşini parça parça başka gözlere böldün. Seni kıskanıyorum.Bana ait senleri başkalarına bölüştürdüğün için senden nefret ediyorum. Bir gün karşına çıkarsam gözlerini devirip bana güneşin selamını getirir misin gözlerinle? Yoksa hep cehennem ateşiyle mi yakar gözlerin?
Bak, ağlıyorum. Seni unutmak için kapıldığım yüreklerin her birini sensizliğin ezası olarak gördüm. Uzun zaman olmuş ağlamayalı, o kadar uzun zaman olmuş ki gözlerim yanıyor. Ağlamayı unutturmuşum gözlerime. Şimdi buradasın, biliyorum. O çok sevdiğin gözlerimin bana çektirdiği işkenceyi seyre dalıyorsun. Yanıyor, tıpkı sensiz yanan yüreğim gibi...
Elvedaları da hayra yor der kader. Onlar seni sen yapar. Her bir elveda'nın kendine has gidişi var. Elveda'lar da giderler... Her bir vedanın kendini terk etme şeklidir bu. 'Ben gidersem böyle giderim, dönüşüm olmaz' dedirtti elvedan... Senden aldığım ben'in acı bir intikamı gibi. Söylesene, sahiden bu kadar çok nefret edecek kadar çok mu sevdin beni? Son nefesimde adını sayıklamak için yaşıyor gibiyim. Duyarsan gelir misin?Gelirsin tabi. Elinden tuttuğun minik bir erkek çocuğu, uzağınızda eşin ve sen... Oğlu'nun adı ?Güven' benden yana hiç hissedemediğin o güven... Söylemiştin, bilirim. İkimizin oğlu olmalıydı. Nefretlerimizi bölüştüreceğimize, aşkımızı bölüp, o aşktan bir dünya, minik bir erkek çocuğu, bir güven yaratmalıydık.
Kader hazin bir güvenin güvensizliğinde. Senden aldıklarımı sana veremem ki. Benden aldıklarını geri alamam ki. Alacak verecek hesabımızın bile kalmadığı bu aşkta gitsem gidemem, kalsam kalamam ki... Bir ömürdün sen. Adını yüreğime yazdığım... Hayatımdan çıksan bile nefes alış verişlerimde ömrümün her köşesinde yaşattığım...
Topallıyorum şu sıralar. Görsem seni, koşar yüreğim. Koşarım ben de, çocuklar gibi. Amansız aşk diyarından çıkamadım bir türlü. Gelirsin diye imkânsızları oynuyorum. Gelir misin? Ne olur gel... Ölüm olsan da gel, acı olsan da gel. Bir saniye olsun gel...Bir saniyelik kahkaham olsan da gel. Yine gitmek için gel. Ama gel...Vazgeçmek yoktu hani? Nefret ederdik, kavga ederdik, sürtüşürdük, deliler gibi kıskanırdık, bir dargın bir barışık yürütürdük. Ama susmak yoktu hani?Susuşun gidişinin mührüdür bilirim. O mührü bastın, geriye dönüşün olmaz.
Neden yazamadığımı sorardım kendime son zamanlarda, ilham mıydı sorun?Yanlış ilhamı beklermişim meğer. Gelen sen olsaydın, döktürürdüm yeniden.Şimdiki gibi... Sensiz geçen zamanın şimdiki zamanı gibi... Miş'li geçmiş zamanım ol. Evimin söz hakkı, geçmişimin ve geleceğimin her ânı ol. Sensizlik müstehzi bir şekilde el sallıyor. Gelme, peki... Seni sana anlatmaya, seni senden istemeye, seni senden çalıp yeniden yüreğimde diriltmeye mecalim kalmadı. Yalvarırım, gelme...!