Gerçeğin Merkezindeki Yalan
Tıpkı benim gibi
sen de yalansın.
Geceyi boğan bu sabah
yalan.
Günün hükmüne el koyan o gece
yalan.
Ağzımızdan dökülen lagalugaların içinde fokurdayan her bir hece, tek tek yalan.
''siz'' de yalan, ''biz'' de.
Birbirimizi çıkarsızca sevdiğimiz de.
Yürüdüğümüz yollar yalan.
Tıkış tıkış dolmuşlar ve duraklar yalan.
Mantar gibi diktiğimiz beton yığınları,
külliyen yalan.
İnan bana inan!
bunca yalanı belgeleyen doğruların doğruluğu bile yalan.
Dilimize mühür vuran tasalar,
adım başı anamızı soran yasalar
yalan.
Oyun oynamaya doyamadığın bir yaşta, tıkıldığın 'okullarda' beynine tıka basa doldurulan teorik zırvalıklar yalan.
İş bulabilmek ve bu işte kalıcı olabilmek için katlandığın onca kepazelik yalan.
Emeğini sömürenlerin vaat ettiği emekliliğin yalan.
''emekliye ayrılınca''ya ertelediğin hayallerin yalan.
Yalancı bir patronun karşısında, önünü ilikleyesin diye o düğmenin oraya dikildiğini sana öğretenlerin hayatı yalan.
Bağımlısı olacağını bile bile koluna taktığın saatin düzeneğinde kendilerine bir dünya kurmuş, tutmaca oynayan akreple yelkovan yalan.
İnan bana inan!
bunca kibirli hırslarının hepsi yalan.
En öldürücü silahları yok edebilmek için daha öldürücüsünü geliştirmek uğruna harcadığın enerji, emek, zaman, para, malzeme, yalan.
Bir insanın damarlarındaki kanı çekip sömürmek gibi tıpkı, dünyanın damarlarındaki petrolü çekip sömürmek pahasına yaptığın savaşlar yalan.
''dünyanın en güçlü varlığı insandır'' safsatası yalan!
bütün gerçeklerin düşmanı olan insandır insan!
Yarına gitmek için dünden gelip, bugüne uğradığın bu yolculuğun yalan!
Doğada yaşamın sürekliliği, su, azot, sülfür, oksijen, karbon ve fosfor gibi maddelerin düzenli olarak kullanılmasına bağlıdır. ( Bunu bitkiler ve hayvanlar bilir. İnsan 'bilmez'. ) Canlılar ihtiyaç duydukları bu maddeleri doğadan alır ve tekrar bir şekilde doğaya geri verir. ( insan doğadan yalnızca alır, doğaya faydalı hiç bir şey vermez.)
Su, yeryüzünün yaklaşık olarak 2/3 ünü oluşturur. Hücrelerimizin yaklaşık %70 – 90 kadarını su oluşturur. Canlıların yaşamsal faaliyetlerinin sürmesi için ortamda en az %15 oranında su bulunması gerekir. Dünyamızda yaşayan tek ırk insan ırkı olmasa da insan, hem bitkiler hem de hayvanlar, yani yaşayan diğer varlıklar adına karar verebilme küstahlığını kendinde görüp, tüm bu hayati maddeleri tekelinde bulundurup, diğer canlılara yaşama fırsatı ve hakkı vermemektedir. ( bakınız, sağ sol, dağ taş, her yer! )
Karbon, canlıların yapısını oluşturan organik moleküllerin temel elementlerinden biridir. Canlıların yapısında mutlaka Karbon elementi bulunur. Yeryüzünde dolaşıma katılan en önemli karbon bileşiği karbon dioksittir. Havadaki karbon dioksit, bitkiler tarafından alınarak karbonhidrat ve başka moleküllerin yapımında kullanılır. Günümüzde, bu döngüyü sağlayacak miktarda bitki ve ağacın giderek azalması, hızla yok edilmesi, küresel ısınmanın en büyük tetikleyicilerindendir. İnsan, doğayı o derecede yok etmektedir ki, buzulların hızla erimesi sebebi ile açığa çıkan çürümüş zeminlerin yaydığı karbondioksitin atmosfere yayılmasını da hesaba katarsak, aşırı kuraklık ve buna bağlı kıtlık sorunlarıyla karşı karşıya kalmamız kaçınılmazdır.
Azot, canlılarda aminoasit, nükleik asit, protein gibi karmaşık moleküllerin sentezinde kullanılır. Havanın %78 i azottan meydana gelir. Bitkiler aminoasit ve azotlu organik bazları sentezleyebilmek için azot almak zorundadırlar. Bazı azot bağlayıcı bakteriler bitki köklerinde serbestçe yaşar ve havadaki azotu toprağa karıştırır, böylece bitkinin ihtiyaç duyduğu azotu sağlamış olurlar. Bitkilerin sentezlediği bitkisel proteinler, onlarla beslenen hayvanlar tarafından alınarak kullanılır. Etçil beslenen diğer hayvanlarda bu hayvanlardan azot ihtiyacını karşılamış olur. Görüldüğü gibi insan, bunca döngüyü baltalamak dışında hiç bir aşamada bu döngü içerisinde yer almamaktadır.
Havada bulunan oksijen canlılarda solunum ve fosil yakıtların yanmasıyla su ve karbon dioksite dönüşür. Su, bitkiler tarafından alınarak organik madde sentezinde kullanılırken bu moleküllerde bulunan oksijen tekrar havaya verilir. Bitkilerin ürettiği organik besinlerle beslenen diğer canlılar bu moleküllerden enerji üretir ve bu enerji solunumda yıkılarak tekrar karbon dioksit ve oksijene dönüşür.
Kısacası doğal yaşamda, küçüğünden büyüğüne her bir canlı, tıpkı damlaların okyanusu oluşturması gibi, bütünün kendisine hizmet eder ve döngünün sürekliliğini sağlar. Atom bombalarıyla, füze sayılarıyla, paralarının ve betondan menkullerinin fazlalığıyla övünecek kadar aciz ve zavallı insanların maalesef çoğunlukta olduğu, aksini düşünen bir avuç idealist insanın marjinal kaldığı dünyamızda göz göre göre felakete doğru ilerlemekteyiz.
Yine harika bir yazı çıkarmışsın.. Özellikle emeklilik kısmını çok beğendim..