Gerçeğin Ne Kadarına Katlanabilirsin

" Network / Şebeke Film Üzerine Eleştiri "
Network medya dünyasının günümüzde tam olarak karşılığını bulabileceği hatta hafif kalabileceği bir şekilde yansımasını gözler önüne sürüyor. İnsanların ve hatta toplumların kapitalist düzenle birlikte nasılda tamamen determine bir hayatın ortasına sürüklendiklerini adeta yiyip içeceklerinden neler giyeceklerine ve neler konuşabileceklerine kadar, sömürüyü elinde tutan, gücü elinde tutan yönetim sınıfı tarafından belirlendiklerini anlatırken izleyicisini bir yandan da düşünmeye ve sorgulamaya itiyor.
Netwok 1976 yılında yapılmış olmasına rağmen bugün içinde bulunduğumuz yılların özelliklerini de vermesi bakımından son derece başarılı bir şekilde işlenmiş bir film. Medya çılgınlığını, kapitalist yönetimlerin, insanı değil parayı önde tutuşunu vermeye çalışırken aynı zamanda bir ince noktadan izleyicisini vurmayı planlıyor, o ince nokta ise bugün hala içimizde sızısını çektiğimiz ve göremeyenlere anlatabilmek ve görmelerini sağlayabilmek için çırpındığımız; 'gerçeğin ta kendisi' ya da Platoncu bir yaklaşımla gerçekliğin ideası diğer bir tabirle göremediğimiz veya çok az kişinin görebildiği gerçekler.
Tam da bu herkesin görmeyi başaramadığı gerçekleri görebilen yani görünenin arkasını görebilen Howard Bale, bir çeşit kurtarıcı veya vaaz veren bir din adamıymışçasına karşımıza çıkıyor ve görebildiği gerçekleri insanların da görmesini sağlamaya çalışıyor. Fakat tam da Platon'un 'mağara alegorası'nda anlatmaya çalıştığı gibi, gerçeği göremeyen insanlar görenlere inanmazlar ve hatta daha kötüsü, görebilenleri deli diye etiketlerler. Kahramanımızın başına gelenler de bundan farklı şeyler değil, H. Bale, tıpkı mağaradan çıkmayı başaran insan gibi dışardaki dünyada yani gerçek dünyada, yansıma olmayan dünyada gördüklerini halka, toplumlara anlatmaya çalışırken, yönetici sınıf bunun da kendilerine yarayan kısmını kullanarak kapital güçlerine güç katmaya çalışıyorlar ne var ki bir gün, hiç kimsenin duymak istemediği bir gerçekle karşılaşmak ve halkın duymasını engelleyemeyecekleri güne kadar...
Platonun mağara benzetmesi şöyledir; bir grup insan mağaranın içinde mağaranın kapısına sırtları dönük şekilde oturuyor ve dışarıdan vuran ışığın duvarda görünen yansımalarını hayat sanıyorlardır. İçlerinden biri dışarıya çıkmaya cesaret edip, gerçekliği gördüğünde geri dönüp anlatacaktır fakat içerdeki hiç kimse ona inanmayacaktır. Çünkü gerçeğin yansıma olduğuna kendilerini inandırmışlardır. Oysa gerçeğin bilgisini aramayan ya da buna ihtiyaç duymayan şey, ancak tanrı ideası veya cahilliğini kabullenmiş insan olmalıdır.
Bugün hala baktığımızda gerçekleri görebilenlerin sıradışı ve anormal insan olduklarını iddia edenler temelde son çırpınışlarını yaşadıklarını farketmiş ve içlerini korku bürümüş insanlardır ve o insanlar kaybedişin korkusuyla, yok etmeye odaklanmış, gerçeği gören, sorgulayan, bilen insanları oyun dışı bırakmak için çabalamaktadır.
Görüyoruz ki, dünya toplumlarında gücü elinde bulunduranlar, yönetebilecekleri, hükmedebilecekleri toplumların bilgisiz kalması için- böylece daha rahat hükmedebilirler- gerçeklerden uzaklaştırmaktadırlar. Tıpkı bugün içinde bulunduğumuz toplum yapısı gibi...

Akdeniz Felsefe

18 Mayıs 2012 3-4 dakika 39 denemesi var.
Yorumlar