Gökyüzü Boğuluyor
Kirlenme, kirlenmeyi getiriyor. Fiziksel kirlenme, kimyasal kirlenme, biyolojik kirlenme ve ruhsal kirlenme... Emek yok emeğe saygıda yok. Üretme yok, üretene saygı yok, boyuna tüketiyoruz. Tüketme hızımızı takip edebilmek mümkün olmuyor, dengeyi bozduk tüm teraziler yok oldu birdenbire. Tüm kirlenmeler ve yok edişler beni korkutuyor...
Korkuyorum. Herkes konuşuyor bununla birlikte herkes kendini anlatıyor. Hiç kimse dinlemiyor. Sohbeti de tükettik ve her şey tükendikçe gökyüzünde asılı seslerin yankısı kulaklarımı tırmalıyor. Dilimiz çalıştıkça elimiz çalışmaz oluyor. Her şey bozuk ve yarım yamalak. Ne tarafa dönsem bir uç canımı yakıyor ve herkes konuştukça inadına susmak istiyorum. Sustukça bu susuşlar canımı yakıyor ve susmak da çare olmuyor. Yinede susuyorum...
Susuyorum. İlerde bir çizgi var ve yetişmeye çalışıyorum ben yetişmeye çabaladıkça o daha da ileriye gidiyor ve yakalayamıyorum. Bir arkadaşım ufuk çizgisi olduğunu söyledi gerçekten ufuk çizgisine mi koşuyorum diye düşünmeden edemedim doğrusu kaygılanıyorum...
Kaygılanıyorum. Nereye baksam mutsuzluk ve umutsuzluk görüyorum. Nereye baksam kavga gürültü ve bir karmaşadır gidiyor. Her şey eksiliyor bir tek nüfus/nüfuz fazlalaşıyor... Herkes birbirini ezmeye çalışıyor. Çok kalabalık çok, tüm canlılar boyuna çoğalıyor... Yapılabilen en kolay en emeksiz en sorumsuz iş bu olsa gerek diye düşünüyorum...
Düşünüyorum. Herkes hep bir ağızdan ben diyor. Sen diyeni, biz diyeni, siz diyeni duyamıyorum. Gökyüzünde ki sesler ruhumu sıkıyor rahatlayamıyorum...
Rahatlayamıyorum. Herkes birilerinin eteğini çekiştiriyor... Herkes her şeyi en iyi biliyor ve ben hiçbir şeye güvenemiyorum. Hiçbir şey tam olmuyor...
Tam olmuyor herkes sadece konuştukça, gökyüzü boğuluyor. Gökyüzü boğuluyor...
Yine de bir anlamı olmalı dünyada niye varolduğunuzun. Doğrusu ne ise tüm bu yalan yanlışların arasında, siz bütün bu şikayetlerin karşı tarafına kendinizi koyabilirsiniz. Değilse şikayetlerinizin parçası olur çıkarsınız. Paylaşıma sevgiyle.