Gökyüzündeki Yıldızlar / Yeryüzündeki İnsanlar

İsmin önüne koyulan şu acayip sıfatlarınızı okuyorum bugün. Aklınıza olmadık şeyler geliyor asrın kavgalı sabahlarında. Tutun ki pencereniz açık kalmış bu gece, varsayın ki üstünüzde yorganınız savrulmuş yerin kulaklarına. Cümle alem duymuş yalnız olduğunuzu. Siz bile anlayamadan, anlamış herkes sizdeki gözlerin nemlerini. Korktuğunuzu duyanlar, yanınıza gelip acınıza ortak olmak isteyenler olmuş. Farkettiniz mi bunları?

Soğuk bir kış esintisi başlıyor evinizin bahçesinde. Sarılıyorsunuz güllerinize. Mavi olanı, denizi hatırlatıyor size. Biliyorsunuz ki epeydir gitmiyordunuz o sonsuz dalgalara. Epeydir kulaklarınız aramıyordu suların şırıl şırıl akışını. Eksikliği ortada, tam kahve fincanınızın içinde duruyor, görmüyorsunuz belki de, kör taklidi yaparak kurtulmaya çalışıyorsunuz özlemlerinizden büyük bir olasılıkla.

Kırmızı olanı ise aşkı anımsatıyor yüreğinize. Sadece etrafınızdaki hayvanlara, bitkilere veriyorsunuz sevginizi. Alışkanlık saçlarınızın dalgalarına kadar siniyor, rüzgarın fırtınaya dönüşmesi kadar teninize sindiriliyordu. Aşkın tutkusu eskiden güzeldi sizin için. Zamanında yaşadığınız o sersefil hicranın dışa vurumu çok acıklı oluyordu belki de. Sürtülüyordunuz düze çıkana kadar, diplerin en dibinde hissediyordunuz bu sancıyı. Ondan mı ki, şimdi ki bu sessiz ihtişamınız? Doğru söyleyin insan yalnızlığa alışır mı hiç?

Tamam anlıyorum sizde ki bu hali.
Epeydir canınızı sıkan bir durum var belli ki...

Sarı güller görüyorsunuz bir de gözlerinizin yaşlı tarafıyla. Eski anılarınızı yazdığınız günceleriniz geliyor aklınıza. Nasıl da nefretle o defterleri açıyor ve içinizi döküyordunuz. Ağlaya ağlaya, hınca hınç kinle doluyordunuz. Sizi öfkelendiren her neyse kağıtlardan alıyordunuz öcünüzü. Öyle bir duygu kaplıyordu ki kalbinizi, etrafınızda hiç insan kalmaz ve nefesleri bile duyulmaz oluyordu artık. İçinizde savaşların en katliamlısı oluyor, yanınıza ancak öfkeyle kalktığınızda kazandığınız zararınız oluyordu. Siz yine perişan, yine eksik, yine vahşice bir yalnızlığın eline mahkum oluyordunuz.

Geçmişin tozlu hissiyatlarında isminizi okuyordum bir akşam. Camlarımda isyan çerçeveli bir buz perdesi duruyordu ardından. Geveze bir yaşamın kırık notalarında müzik yapmaya çalışan kuşum bile artık susuyordu bu duyduklarından sonra. O bile farkına varıyordu ilk aşkın tadının. Dostların önemini, ailenin önemini, varlığını, inancın varlığını farkediyor, hepsinin bir bütün ve hepsinin dünyamıza kattığımızda zaten bizimle olacağını anlıyordu.

Kaygı gösteriyordum siz zamirinin yinelenmesiyle çırılçıplak. Dertlerimizin bizden büyük, dünyadan küçük olduğunu anlıyordum. Yalnızız elbet bir yerde hepimiz. Zaman zaman da buna ihtiyacımız var elbet. Ama herşeyden önce yakınımıza bakmak gerek. Bilelim ki bizi de sevenler var. Bize de özlem duyanlar var. Yalnızlık güzel duygu ama bir yere kadar. İlkinde sonunda mutlak nokta olan varlığımız. Ve biliyoruz ki gülümsediğimiz kadar kalabalığız, ağladığımız kadar çokçayız. Üzüntülerimizi paylaşırsak azalırız bu yoksunluktan. O bizi terkeder zaten siz varken.

Siz şimdi bir gece, durduk yere kalkın yattığınız yerden sonra açın pencereyi bakın gökyüzüne. Ne kadar çok yıldız var değil mi? İşte o anda anlayın ki sizde yeryüzünün bir yıldızısınız. Günün birinde kayacak olsanızda bu parlaklığınızı hiç kaybetmeyin. Siz siz olun paylaşın zamanlarınızı, unutun yalnızlığınızı. Bakın yıldızlar ne kadar özgür. Sizde tadın artık özgürlüğünüzü. Ve yaşamın tadına varın artık...

07.10.11

07 Ekim 2011 3-4 dakika 22 denemesi var.
Beğenenler (5)
Yorumlar (3)
  • 13 yıl önce

    Yaşamın tadına varabilmek, her şartta her durumda olmuyor bazen. Eğer insan hayatında hüzünler sevinçli zamanlardan çoksa toplamda, hayat çekilmezliğe doğru uygun adım yol alıyor. Ama kimi insanlar da var ki en olumsuz zamanları çelik gibi sinirleri ve olgunlaşmış ruh dünyaları ile alt etmeyi becerebiliyorlar. Burada en önemli olgu payşalım tabi ki, hem sevinçleri hem üzüntüleri. Dostları ile sevdikleri ile paylaşamayanlar da psikologlar ile paylaşıyor. Yanlış anlaşılmasın sakın ''psikoloğa gitmek kötüdür'' diye bir durum. Biraz hüzün, biraz yaşama sevinci, biraz nostalji yazının satırları arasında. Kutladım başarı dileklerimle...👍

  • 13 yıl önce

    "Eşinize dostunuza akrabanıza" yardım ediniz der cuma konuşmasının sonunda hoca. "Yalnızlık Allah'a mahsustur" gibi bir cümle vardır. Deneme insanoğlunun ağır ağır maneviyat bağlamından uzaklaştığını şiirsel bir dille anlatıyor. İnsanoğlu bu güzelim değerleri kaybedeli çok olmadı. Batıyla kıyaslanınca ortada çok zaman farkı var. Maneviyat sadece dinle alakalı değildir bana kalırsa. Maneviyatı tümüyle getirdikleriyle götürdükleriyle düşünmeli. Maddecilik denen bir gerçek var. Sadece cebimizdeki nakitle ilgisi olmayan. Uygarlık denen tam yerinde söylersek; tek dişli canavar bu her alanda çevremizi sarmış durumda. Din de spor da politika da eğitim de askeri alanda yeni yetme ailelerde gençlerde çocuklarda vs. Eğer ben cep telefonu gibi bir aracın yanlış kullanıldığını reklamların tüketime daha çok özendirdiğini müzik piyasasının rezilliğini okumayışımızı gitikçe alım gücümüzü bilinçsizce kredi kartlarının bilinçsiz kullanımına, savaş karşıtlığıma, üniversite ve Kps denen sınavların soyucu sistemine dersanelerin insanları nasıl yolduğunu araba kullanımının saçmalığını söylüyorsam tam bir yobaz ve gerici oluyorum. Siz nerde yaşıyorsunuz kuzum'a ben de yıldızlarla beraber yaşıyorum.

  • 13 yıl önce

    İnsanoğlu yalnızlaştırılıyor. Bu bilinçle işlenen suçlar kavramına ne yazıkki girmiyor. Oturduğumuz apartmanlarda artık mumla aranan komşuculuk mahalle de gizlenen mahalle dışında yaşanan aşklar, arkadaşlık sevgi bağlılık kültür ve bilgi artık bizden kaçtı. Açık hava sinemaları kapandı. kapalı hava sinemalarndaysa yeşilçamın filmleri yok. nerden bakarsanız bakın süni kahramanlıklar süni aşklar suni üst düzey yaşamlar beyinlerimize işlenmekte. böyle giderse gök yüzünde ki yıldızları da koruyamayacağımız kesin...esenliklerle kalın.