Gölge Tesiri
Kızgınlığım, güneşin benden yana açmayı bırakıp kendi başınabuyrukluğuyla avunmasından ötürü olmamalı. Kuytu yalnızlığımın artık kurumsallaşmış olabileceğinin sanrısıyla uyanıyorum günlerdir. Bilmem, susmak ne derece yararlıdır ama bunu denenebilir görüyorum. Gündüz kuşağında idrak ettiğim sonbahardan kalma günlerimi şöyle bir irdelediğimde bulduğum en mühim somutluk, yine kendim. Yani ben hep varım. Orada veya burada, yerde veya gökte, toprakta veya suda bir şekilde varlığımı hisseden canlılar var. Bu beni rahatlatmak yerine huzursuzlandırıyor. Çünkü benim yanımda olmayışlarını iyiye alamet sayamıyorum.
Güneşe geri dönersek, bildiği gibi açsın. Amma velakin, onun doğuşu benim karanlığa bulanmama sebebiyet verecekse, bunu olumlu karşılamayacağımı da belirtmek durumundayım. Ne kadar mutsuz olsam da, çevremi görebilecek kadar algılarım açık. Durup durup silkelenmek istesem de bunu çoğu zaman yapamıyorum. Peki, siz benim yerime geçmek ister miydiniz?
Olmaz. Kabul etmiyorum. Kaçanı kovalamak adetim değildir çünkü. Ya da tam tersi, bilemiyorum (bunu da bilmezden gelmek durumundayım). Korkuyorum; bazı şeylerin bir anda ters-yüz olması belki de beni asıl korkutan. Kaçmak da çözüm değil gibi görünüyor. En iyisi cesur olmak. Yani 'kaçanın ardından su dökmek.'
Kuruntulu havanın tesiriyle, bir tablonun içtenliğini anlamaktan çok, onun içinde hissettiğim bedenimin aniden titreyişe sarılmasından bıktım. Yurdumun nadide sanatçılarından biri olma fikrini zikrettirip duruyorum beynime nicedir. Bu olacak.
Utangaçlığımın ardına gizlendiğimi fark edersiniz elbet diye önceden kısa bir açıklamada bulunuyorum; kafa karışıklığım yazmamı tetiklemeye birebir.
Belki balmumu işimi görebilir. Bir nebze vermılıon kırmızısı, az da sarının limonlusundan katabilirim yaşamıma. Ultramarın maviyle karıştırırım belki bütün bunları. Her neyse.. Kafa tozlanmasına en iyi gelen zifiri siyah olduğuna göre, birkaç uçan güvercin resmi yapmak da iyi gelebilir göğün yüzüne.
Elbette iyiyim. Güze, tatlı bir çığlık yakıştırdığımdan beridir hem de.
Ya da.. Mutlu olmaya çalıştıkça her şeyi elime yüzüme bulaştırdığımdan bu denli günahkar sayıyorumdur belki de kendimi.
Sürekli mutluluk zaten insanı önemsizleştirir, yaşamın içinde acılar ve yoksulluklar da var hem maddi hem de manevi manevi yoksullukları göğüslemek de daha zordur maddi yoksulluktan. İyiyim diyebilmek hem de zor zamanlarda var olan öz güvenin belirtisi ki herkese lazım aslında. Kutlarım Filiz güzel bir deneme...👍
Elbette iyiyim, demek zor Ahmet Bey.. Yine de demeye çalışıyorum her daim.
Teşekkür ederim..👧