Gölgeler ve Gözyaşı
Sorgulamak iradeye karşı gelmek değildir!.. Sınamaktır iradeye karşı gelmek. Sen, kimle mücadele ediyorsun?.. Kime bu açtığın savaş?.. Evine ekmeğini getirenle mi?..
Ağlamak, kendi gözlerinle ağlamak ne kadar kolay değil mi?.. Ağla!.. Ağlayabiliyorsan bir çocuğun gözleriyle ya da ömrünün feri sönmek üzere olan takatsiz bir yaşlının gözleriyle ağla!.. Cephede iki ateş arasında unutulup kalmış neferin gözleriyle ağla!.. İntihar ipinin gözünden, uçurumun dibinde düşmesini hiç de arzu etmediği denizin gözünden ağla!..
Düşün!.. Her nesnenin gölgesi düşer de yere, göğe neden gözyaşınınki düşmez?.. Neden gölgelerin düştüğü her çukurda gözyaşı aslı kalır?..
Düşün!.. İnsan niye incinir?.. Sözcükler mi önce büzüşür de cümle olur, dudak mı büzüşerek cümlelere siper olur?..
Madem insansın, çok şeye de gücün yetiyor!.. O halde gözyaşını bir damla suyun içine göm!.. Göm de görelim ne kadar insansın!.. Göm de görelim!..
Bırak, şiir yazılsın!.. Bırak, şair işini görsün!.. Sınama hiç bir zaman gördüğünü; görülmeyenin gözü sende küçük kadrajlı bir kamera açtı diye!.. Yakılırsın!.. Yanar bütün kayıtların!.. İştirakçi de olma, tedarikçi de..
Paranın içinde boğulmakla, para için boğulmak farklı şeyler!.. Unutma!.. Büyük baronlar ve küçük mezar kazıcıları aynı düşü görürlermiş!.. Düş esnasında nefes alıp verme ritimleri hep aynı olurmuş çıkardıkları figan sesleri farklı olsa da.. unutma!.. Bunun için enselerinde dolaşan ılık nefesten yapılma boğma ipleri ortam ısısına her daim duyarlı ecel yelleridir!.. Unutma!..
Gözyaşının yanakta bıraktığı izi gözyaşından başkası göremez!.. Gözyaşları çok da ketumdur, görse bile söylemezler hangi iz nereden, neden, kimden diye!..
İşte belki de budur seni çaresizliğe değil, yalnızlığa iten!.. Çoğunluğun içindeki yalnızlık değildir bu!.. Aksine azınlığın içindeki çoğul yalnızlıktır!.. Ne kadar kederlensen, ağlasan yeridir!.. Kızma kendine!..
Kim bilir, belki de Süleyman altıyüzden fazla yılı gözyaşında sörf yaparak geçirmiştir!.. Ya da Musa'nın gözyaşı asa kılığına bürünüp, hiç bir zaman yere düşmeden denizi ayırıp yol açmıştır merhamet dileyenlere?.. Kim bilir?. .Mezomorta Hüseyin Paşa'nın biricik karısı Hanife hatun biriktirdiği gözyaşlarını gözyaşı şişesinden eşiklere sürerken özlemine hayıflanıp yeni bahaneler uydurmamıştır!..
Demem o ki; Karanlık ışığı saklıyor da, neden ışık karanlığı saklayamıyor?.. Şairini saklayan şiir var da, neden şiirini saklayamayan şair yok?..
Saatin zamanı durursa, zamanın da saati durur mu?.. Gözyaşı içinde neden hep bir kelime tusunami oluşturabilme gücüne sahiptir?..
O halde; düşlerini toplasan, ulaşabilsen geçmiş zaman fosillerine yeni bir doğum için bir rahime ihtiyacın olduğunu unutma sakın!.. Kendi türünden olan bir rahime!.. Bir rahim gerekli geçmişten geleceğe ya da gelecekten geçmişe gidebilmek için!.. Gözyaşı ve gözyaşı torbaları işte o zaman gölgeler gibidirler hiç bir otopside rastlanamazlar!.. Bulgu, delil sayılamazlar ta ki diri bir bedenden süzülünceye kadar!..
Cebine sözcükleri doldurmuş, düzgün cümleleri kuranlardan kork!.. Bunlar, çok çekici ve dayanılmaz derecelerde etkileyicidirler!.. Çok güçlüyüm, en güçlüyüm dediğin anlarda ortaya çıkarlar!.. Bu anlarında gözüne çekilen "kudret mili"nden dolayı göremezsin onları!.. Aslında, güçlü olmak ;zayıflığın tavan yaptığı, korunmanın ise tabanda olduğu anlardır!.. Ruhunun gözenekleri en çok bu zamanlarda açılır, en çok bu zamanlarda mutasyona uğrar duyu organların!.. Dikkat et!..
Dikkat et!.. Bütün serüvenler; ister mutlu, isterse de mutsuz sonla bitsin yada hiç bitmeyecekmiş gibi de devam etsin her daim kusursuzdur!.. Kusurlu olan; oyunun içindekiler ve "diğer unsur" diye tanımlananlardır!..
Sen, senin içindeki sen. Ben, benim içimdeki ben görünümleri hep olayın içerisindeki unsurların düşlerinden ibarettir!.. Kah, zumlanır görürsün. Anlayamazsın!. Kah, arka plandaki flu görüntü olur. Algılayamazsın!.. İşte o zaman; "zamanın sırrı ile aynanın sırrı aynı değilmiş!.." der. Anlarsın!.. İşte o an çok erkendir aslında, çok da geç değil!.. Ama sen, sen erken uyandığından ve hala diri olduğundan "geç" der, erken olanı geç anlarsın!..
Gözyaşı ve yalnızlığın ortaya çıkma, kendini gösterme zamanı gelmiştir artık!.. Tüm her şey iddiasına tutuştuğun, dilek etleri ile giydirdiğin Lades Kemiği'ni kırma zamanıdır!.. Haydi göreyim seni, kır kırabilirsen!.. Ağla, ağlayabilirsen!..
Zaman istasyonuna gelmesi gereken tren; ya sen orada kendi evinle oyalanırken gelip-geçmiştir ya da bir türlü ulaşamaz, yürüyemez olur uzun ince raylardan sana doğru!.. Kalırsın!.. Tren de kalır!.. Kalırlar!.. Zaman hiç durmamıştır aslında.. Ya beklenen ya da bekleyen durmuştur!..
Gözyaşları takılıp kaldı!.. İçe mi akıtıldı pek bilinmez!.. İster bir memede sükuta uğramayı denesin, ister güçlü bir kol arasında ne fayda?.. Giden gitmiştir, gelen ise gitmekten aciz!..
Şimdi şairin ve şiirin vakti!.. Şiirin şaire, şairin şiire ihtiyacı var!.. Uyandırılmıştır tüm zamanların ölenleri ve dirileri gıpta ile seyir eylemektedirler!.. Bahis eden olmadığı gibi, bahsi edilen de yoktur gözyaşı mazgallarında!.. Sorgu vakti, soru vakti, şafak ya da tan vakti filan değildir!.. Vakitsizlik vaktidir o vakit!.. Ne defter tutuşturulur ellere ne de kalem tutuşur yanar ellerde!.. Silüetler sözcük frekanslarına ayrıştırılır, sözcük frekansları söz olur!.. Söz, Tanrı olur!.. Ve.. yaratmaya başlar..
Yaratır.. Yaratır.. Yaratır.. Şiir şaire, şair şiire bürünmüştür!.. Küçük bir damla gözyaşı düşer karalanmış kağıtlara!.. Kıyamet olur!.. Tufan olur!.. Şair, gemisine topladığı her türden sözcüğü yanına alır, bekler.. Ortam yenilenir, zaman durur!.. Ve küçük bir sözcüğü salar gemiden dışarıya, sözcük küçük bir mısra olarak döner geriye..
Siler gözyaşını işaret parmağı ile.. Gülümser yeni bir şiire..
Amel Defteri/
Hayata dair, şiire ve şaire dair ince noktalar, yerinde düşünceler ile tespitler. Her okuyanın da feyiz alacağı bir yazı olmuş dolu dolu, kutlarım yürekten Dursun bey...👍
Ahmet bey, teşekkürler...-)
"Seçki Kurulu" na teşekkür ediyorum..:-) Sağ olun, var olun..