Gözü kamaşmadan Güneş'e Bakabilenler
Havada garip bir şey dolaşıyor. Hiç kimse kendisini saklayamıyor. Enteresan bir durum bu. Hani sanki bir rüzgâr esti, esti de içimizi dışımıza döktü. Bu rüzgârın akımından kurtulabilen yok. Bir bakın etrafınıza, herkes kendini hiç olmadığı kadar açıkça ifade ediyor. Bu zamanlara kadar kendisini saklayanlar, ortaya çıkıyor. Düşündükleri ile konuştukları farklı olanlar, bir şekilde kendilerini ele veriyor.
Demokratik bildiklerimizin aslında ne kadar antidemokratik olduklarını fark ediyoruz. Bir uyanış durumu yaşıyor evren. İnsanlar şaşkın. İnsanlar hem kendilerine şaşıyorlar hem de etraflarında olan bitene. Tüm değerler alt üst olmuş gibi. İnandığımız, doğru bildiğimiz, güvendiğimiz şeyler ellerimizden kayıp gidiyor. Hiç kimse yarınından emin değil, hiç kimse bugün ne olacağını, yarının ne getireceğini bilmiyor. Kaos ve belirsizlik denizinde yüzüyoruz.
Peki, neler oluyor, nedir bu haller? Dünya'ya ne oluyor?
Evrensel değişimin, bilinç değişiminin sancıları bunlar. Evrim denilen olgu, eskinin bırakılmasını gerektirir. Neyse tutunduğunuz, sizin sandığınızı bırakmalısınız. Değişime ne kadar direnç gösterirseniz o kadar canınız acıyacaktır.
Düşünce biçimimizi değiştirmeliyiz, kalıplaşmış fikirlerimizden kurtulmalıyız, önyargılarımızdan vazgeçmeliyiz. Çünkü sabit olan şeyler, değişime direnç gösterirler ve direnç de zorluk, acı olarak deneyimlenir. Evrende ki bu değişimin bütünselliği içinde yerinizde sabit kalamazsınız. Ne isek o olmaya devam edemeyiz. Değişimin içinde gelişimimizi göstermek durumundayız. Gelişmek yenilenmek, eskilerden kurtulmak ve akış içerisinde evrimimize devam etmek durumundayız.
Şimdi etrafımıza bir bakalım. Herkes kendi kıyametini yaşıyor sanki. Tüm dinlerde anlatılan kıyamet acaba başlıyor mu? Kıyamet genelde inanıldığı gibi yerin göğün depremlerle sarsılması mıdır? Bir anda dünyanın batması mıdır? Bu mudur kıyamet? Bana sorarsanız şu an dünya kıyametini yaşıyor zaten. Kıyam zamanı, ruhların hasatı daha nasıl olabilir ki?
Gezegenimizi mahvettik, dünyanın tarihsel bir döngü'ye geldiğini söyleyen bilim adamları, her an çok büyük felaketlere hazır olmamız konusunda uyarıyorlar. Alternatif enerji teknolojileri geliştirildiği halde, kullanılması ve yaygınlaştırılması mümkün iken, neden insanları petrol v.b enerjileri kullanmak zorunda bırakıyorlar? Dünyanın fiziksel koşullarının, mevcut tüketim anlayışımızla, bizi bir kaç yüz yıl daha idare edeceğini sanıyor musunuz?
Peki, bu esen rüzgâr, insanlar gibi dünya'yı da harekete geçirirse, onun da içini dışına getirirse ne olacak? Dünya sandığımızdan daha erken kusarsa onun midesine gönderdiğimiz pisliklerimizi? Bizde ki bu değişim halini dünya gezegeni bizimle eş zamanlı deneyimliyorsa, o da uyanışını gerçekleştirirse, biz dünya gezegeninin değişimini nasıl algılayacağız. Ya bu esen İlahi Adalet Rüzgârı ise?
İlahi Adalet Rüzgârı estiğinde, gerçek güneşine merhaba deriz.