Gül Kokulu Bir Kızdı Sevdiğim / Sahipsiz Mektuplar
Yârimin geçtiği her sokak gül kokardı. Kozlu gül kokardı. Onun hangi sokaktan geçtiğini ben anlardım, bir tek ben bilirdim yârimin kokusunu. Bir rüzgâr esse şöyle usuldan yârim kokardı odam. Bilirdim sokaklara çıkmış yârim. Neden gül kokulu diye seviyorsun diye soranlara, “yaşamın umudu vardır, umudun çiçeği ise güldür” derdim.
Sabahın ilk ışıkları onunla yansırdı kozlu sokaklarına. Onun gözleri güneşim olurdu. Odam yârim dolardı. Güneşe bakıp hayaller kurmayı, yağmurun altında ıslanmayı, ağlanacak halimize gülmeyi, haksızlıklara karşı yek yürek durmayı, sevgili için ölmeyi ben ondan öğrenmiştim.
Herkese umut taşırdı. Bir kolu yoktu ama tek kolla çok şeyler yapardı. İki elin sesi yoktu belki ama bir eliyle çok ses çıkarırdı. Eli elime değdiğinde hızlanırdı kalp atışları ve ben o zamanlarda onu masumca öperdim. Utanırdı. Kızarırdı yanakları. Kırmızı bir gül olurdu. Yanakları gül kokardı.
Rüzgârlı havalarda kozlu sahilinde gezmek çok hoşuna giderdi. Rüzgârın şarkı söylediğine inanırdı. Ama o rüzgâr hep aynı türküyü söylerdi nedense.
“Sevdiğim kırmızı bir güldü
Yar yanında yüzü güldü
Yâri bıraktı ellerini
Gül soldu dikenleri döküldü”
Yatıverirdi hemen göğsümün üstüne. Gözlerinden tek tek dökülürdü damlalar. Saçlarını okşardım, okşarken de koklardım. Ellerim gül kokardı. Sonra rüzgârın sesine kulak verir o bildiği tek türküyü söylerdik beraberce. Avazımız çıktığınca, boğazımız patlayıncaya kadar deli deli bağırırdık sonra. Bir rüzgar eserdi rüzgar yarim kokardı…
Geceye kadar oturup yıldızlara sevda masalları anlatırdık, türkümüzü söylerdik yıldızlara. Sokak köpekleri, yakamoz ve deniz susar bizi dinlerdi. Sonra yıldızlar ağlardı bizimle, yerini beğenmez bir ordan bir buraya kayar dururdu. Her kayan yıldıza dilek olurduk. Seven yürekler ayrılmasın diye. Ağlardık sonra. Gecenin gözleri de bizimle ağlardı. Gözyaşı gül kokardı.
Yıllar geçti aradan. Bir sabah uyandığımda gitti dediler. Yıkılmıştım oracığa. Haber vermeden, kimselere söylemeden nereye gider dedim kendimce. Oysa bir gün önce beraberce planlar yapmıştık gelecek üstüne. Bir düşünmüştük, kırmızı boyalı. Pencereleri ahşap olacaktı ve illaki mavi olacaktı. Bilirdik ikimizde mavi umut demekti. Umudumuzdu ve biz umutluyduk çünkü o hayalde çok mutluyduk.
Biz bir gün görüşemesek dünya dururdu. Güneş doğmaz, yağmur yağmaz, yürek atmazdı.
Kavuştuğumuzda bütün dünya bizimle güler, sevdalar bizimle tekrar yazılırdı. Ne kadar mutsuz, ne kadar umutsuz yürek varsa bizimle tekrar tekrar atardı. Aşk aşk diye tıklardı yaşam.
Duydum ki sonradan gül kokulu yârim hastaymış. Ölecek demiş doktorlar. Meğer gül kokulum veremmiş. Kan kusarmış gizlice. Güle kan damladı deyin diye haber bırakmış bana. Beni unutma diye başlayan da bir not.
“ Gece yere inse de yıldızlar
Birkaç tane kalır asılı
Biri sensin biri ben
Bütün türküler yansa da
Bir tane yüreklerde kazılı
Biri Benim, biri sen”
Günler sonra haber salmış babası. Gülün yaprakları döküldü diye. Bir nisan yağmuru gibi hızlı ıslandı hayallerim, sel oldum taşlara vurdum başımı. Şimdi bir orman yangını gibi yanan yüreğim söndürür mü Karadeniz. Şimdi bu yanan yüreğimi soğutur mu yağmurlar.
Biliyorum görsen bu sersefil halimi üzülürdün bana. Yine sessizce ağlardın göğsüme yatırıp gül kokulu başını. Şimdi bütün bülbüller dilsiz, geceler sessiz ve her güneş sensiz doğuyor kozluda…
Ama her sokak gül kokuyor, sen kokuyor yine, Her sokağa güller diliyorum çünkü. Gizlice buluştuğumuz sokağın başında çiçekçi dükkânı açtım. Papatyalar, menekşeler, sardunyalar satıyorum. Ama sadece kırmızı gülü bedava veriyorum âşıklara. Dikenlerini alıyorum kanatmasın yârin ellerini diye. Çünkü kan görmek hala iyi gelmiyor bana…
Ah gül kokulu yârim, ah gül kokan yarim. Ah sevdalı başım, ah bitmeyen acı aşım. Yürek vurgunu yaşamaktan, hayalini beklemekten, yoruldu beden. Yürek yoruldu, yoruldu ellerim, gözlerim yoruldu. Yoruldum hayalini beklemekten yollarına ilmek ilmek düş işlemekten.
Ah yüreği gül kokan yârim. Bu yüreği boş insanlar nedense anlamıyor beni. Sensiz bu garip ve uzak yerde her akşam vakti el ayak sesleri çekilirken caddelerden, vurup yüreğimi ateşli sevdalara, yıldızlara ağladığımı kimse bilmiyor. Kimse bilmiyor her gece dudağımda bir şiir’in kanadığını. Artık yitirdi sözcükler büyüsünü. Şiirlerim hep yarım kaldı. Her mısrada çığlık çığlığa sensiz yüreğim… Duyuyor musun? ...
“Biliyorum artık gelmeyeceksin
Ama ben hala seni bekliyorum.
Gülü özledim, saçlarında
Sesinde gelmiyor artık, kokunda...
Kelebekleri göç etti ömrümün.
Bir umudu kalmadı artık dünümün
Sonbahar oldum yaprak yaprak,
Düşen her yaprakta içimde bir şeyler koptu,
İsmini haykırdım rüzgârlara ağlayarak,
Savruldum rüzgârlarla…
Seni sevdiğimi bağırdım yıldızlara”...
Gelmiyor musun?
Şiirbaz
18. Ocak. 2013
Tebrik ederim Emre Bey. Daha nice güzel yazılarınızı okumak dileğiyle. 🍀
Çok teşekkürler hanımefendi. İyi ki varsınız...
Beklemek sonsuzdur derdi bir arkadaşım ne güzel yazmışsınız kutlarım Vehbi bey