Gülümseyelim

'Gülümseyin' diyor psikologlar. Hatta 'Gülün' diyor. 'Kahkahalarla gülün, her fırsatta gülün...'. Ruhumuzun vazgeçilmez ilacına bir yaygın sözle de işaret ediyorlar: 'Bir kahkaha bir pirzolaya bedeldir!'.

'Gülün, gülümseyin...' diyor reklamcılar. Ürünlerinin resim hileleri ile pırıl pırıl hale getirilmiş haline, görselliğin tüm becerilerini de katarak imrenilecek görüntüler sunuyor ve 'Bu ürünle hayata gülümseyin!' diyorlar.

'Gülün!' diyor atalar. 'Ananızı ağlatmayın, güldürün.' diyor babalar. 'Gülümse ki, biz de gülelim.' diyor komşular. 'Gülmek sana yakışıyor.' diyor şarkılar. 'Gülümse ki sev!' diyor sevdalılar.

Radyoların sunucuları, televizyonların programcıları gülücüklerin insana etkisiyle başlıyorlar programlarına, arada kahkahalar da atıyorlar en seslisinden ve bitirirken de 'Gülücükler eksik olmasın yüzünüzden' diyerek dualar ediyorlar.

Nerden mi aklıma geldi gülümseme ile ilgili yazı yazmak? Sahura yakın bir zamanda, çayın demlenmesi aşamasında minicik bir sohbet fırsatı bulduğum değerli arkadaşıma sordum: 'Yazacağım yazımın konusu ne olsun sence?'...

Düşünmedi bile! 'Gülümsemeyi yaz' dedi.

O an konu bana cazip geldi ve 'Sahi, neden olmasın ki?' dedim.

Meğer ne zormuş!

Sahurdan beri düşünüyorum... Güleyim... Güleyim; ama niçin güleyim? Çevreme bakıyor, gülmek için nedenler arıyorum. Keşke ırmak kenarlarında altın arasaydım da, hiç değilse zenginlik hayallerime gülümseseydim...

Neden, niçin, nasıl, nerede, ne zaman güleceğim?

Kafam karışıyor... Düşünüyorum... Düşündükçe de gülmeyi unutuyorum...

Ramazan ayında evine ekmeği borca alıp götüren işsizlere mi, yoksa eti bolca alıp götürenlere mi? Fırın önünde bir lokma hediye ekmek için bekleşirken dili dışarı çıkmış ağlamaklı çocuklara mı, yoksa lokması fazla gelip rastgele fırlatıp atanlara mı? İftarını lüks lokantalarda altın tozlu çorbalarla açanlara mı, yoksa altınından vazgeçtik evinde sıcak çorba bulamayanlara mı?

Kime?

Ben de isterdim ki güleyim...

İsterdim ki yüce dinimin emrettiği fitreyi, zekâtı hakkıyla verenler olsun ki yoksullar da doysun. Gülümseyeyim yoksulların gülen yüzlerine...

İsterdim ki bol keseden yemin edenler yemin kefaretlerini hakkıyla versinler de, bu vesileyle doyuracakları yoksullar da doysun. Gülümseyeyim yoksulların sevinçli hallerine.

İsterdim ki çocukluğumdaki gibi tüm komşulara yemek dağıtılsın da, ben onların yediğini göreyim, onlar benim yediğimi görsün... Gözler ve karınlar, bir de vicdanlar doysun.

İsterdim ki herkes o yoksul ve işsiz olanlar kadar paylaşımcı olsun. Onlar kadar minicik şeylerle mutlu olsun...
...........................

2009 da bir sahur sonrası...

17 Haziran 2010 2-3 dakika 45 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 15 yıl önce

    :):):) gülümseyerek başladım okumaya, birisi gülümseyin dedi ya :)kendimi şartlandırmışım sanki ama içim burkuldu sona doğru hep gerçekler acıtır ya

    kutluyorum Turgay Bey yine çok güzeldi yazınız

    selam ve saygılarımla