Günlük (19. günden 24. güne)
19. gün
Dün sadece senle konuşacağım dedim ama bu gün senle konuşacak hiç bir şey bulamıyorum. Aslında bulamıyorum değil de nereden başlayacağımı tam olarak kestiremiyorum. Galiba esas mevzudan başlasam, günlerdir yükünü çektiği bu acının hakkındaki meraklarını gideririm herhalde. Belki de merak etmedin hiç ama buradan başlamak istiyorum.
Onla, garip bir mutluluk veren kızıl bir sonbahar gününün yağmur öncesi iç gıcıklayan rüzgarında çarpıp, sokak ortasında gözlerimizin yıldırımlarında tutulamadık birbirimize ama hep böyle hissettiriyordu kendimizi birbirimize daha yakın hissettirdikçe geçen günler. Her ne kadar sıradan bir internet sitesinin saçma bir tartışma konusu başlığı altında yersiz bir atılmanın birbirimize duyduğumuz üstünlük çabasını kendimize bir sanal sohbet programında diş geçirmeye çalışırken tanımış olsak da... Hoş hiçbir konuda mutabık olamıyorduk ama... bir görüşmemiz de ikimizin de Ankara'da yaşadığını anladık sonra hemen bir buluşma tavsiye ettim. Kafeye gittiğimizde ikimizin elinde de bir dosya, içlerinde de bir çok konuşmadan seçilmiş kısımlar, bazı teorik bilgilerin bulunduğu müsvetteler hatta onun dosyalarının arasında bir kaçta grafike edilmiş istatistiki bilgi bile vardı. Yani baya kuşanıp düelloya oturduk. Sonra. sonrasına kaderin cilvesi demek en kısa açıklaması sanırsam. Ben ilk defa o masada yenildim ona. Yani yenildiğimi şimdi anlıyorum ne de olsa o, en son çekip gitti ve sorularla baş başa kalan ben oldum... neyse iyi geceler günlük
Murat günlüğün kapağını kapattıktan sonra ellerini kafasının üstünde birleştirip büyük bir yükü arkasında bıraktığını hissetti ama bu hiçbir şeyin sonu değildi. Zaten tüm noktalar yeni bir cümlenin habercisidir.
20.gün
Nerde kalmıştım. Ezgiden mi bahsediyordum. Ezgi kimdi ki ya da birisi olması gerekir mi artık çünkü şu an sadece bir isim olması gerekiyor, sokaktaki herhangi bir kadının ismi olabileceği gibi. Bana uzanan sigarasını yakmak isteyeceğim birisi gibi. Herhangi birisi. Geçmişten unutmak istediğim bana acı veren birisi ama yinede ateşim yok derken gerçekten sigarayı bıraktığımı bilmesini isteyeceğim birisi geçmişin yükümlülüklerinden dolayı uzaklaşan değil sadece yanımda çakmak taşımadığım için sigarasını yakmayacağım biri. Günlük ben bir sigara yakmalıyım galiba baksana yakıp yakmayacağımın telaşını senle farkında olmadan paylaşmışım. Ama ben artık çakmak taşımıyorum bu da bahanem olsun değil mi öyleyse üzgünüm ama sigara kullanıyorum...
Faturaları hesaplayıp, günlerine baktı bir tanesinin son ödeme tarihi çoktan geçmişti ama olsundu ego merkeze gidip insanlar arasına karışacağına mutlu bile oldu. Gelir gider hesabını bitirdikten sonra faturaların altında kalmış bir mektup dikkatini çekti. Posta pulu ya da bir isim yoktu zarfın üstünde belli ki elden bırakılmıştı posta kutusuna hatta içinde kağıt bile yok gibi duruyordu. Önce apartman yönetiminin yine garip bir fikri olduğunu düşündü ama zarfı açınca. Başından aşağı kaynar sular döküldü. ilk başta saçma olduğunu hatta içinde girdiği bu halin daha saçma olduğunu düşündü ama...
Üzgünüm çok üzgünüm yazan 10 santime 10 santim bir gıda firmasının reklamı olan bir kağıt buldu. ?Çok üzgünüm? yazının kim olduğunu bilmeyi, bilmiş olmayı istemedi. Hatta bunun bir yanılsama olduğunu bunun saçma bir sınav olduğunu bunun gerçek olmadığını düşündü. Biraz sessizliği dinledikten sonra, gözü kararmış bir katilin kararından sonraki sakin edasıyla zarfın içine koydu bir bakkaldan ödünç alınmış yine muhtemel o bakkalın kalemiyle yazılmış 10 santime 10 santim bir gıda firmasının reklamı olan kağıdı. Sonra kalktı yanlarına ak düşmüş salon koltuğundan ve pencereye doğru uzandı. Sonra havanın çok rüzgarlı olmasını diledi...
21. gün
Günlük, sana ihanet etmeyeceğim.
Her ne kadar rüzgara savursa da aslından hiç çıkmıyordu siyah tükenmez kalemle yazılmış kısacık not aklından. Ama gerisin geri dönmeyecekti. Günlüğü ihanet etmeyecekti. İhanet deyip kocaman büyük bir suç saymıştı...
22.gün
Sevgili günlük;
Ne yapacağımı kestiremiyorum. Bir yanımdan hayat akıp duruyor. Bazen kapılıyorum ve unutuyorum diğer yanımı sonra bu yanımın bende epey bir geçmişe sahip olduğunu hatırlıyorum. Ve bunu unutacağımı, unutmam gerektiğini düşününce bu kayıp canımı acıtıyor. Kocaman bir gemi yapıp ateşe vermek gibi işte... Ne gemiler yaktım diyor aşığın biri ne tesadüf!
Zaten bugün murat kendini bir radyo kanalından alamadı o seçilen bizden gelen isteklerin zalim, nostaljik, slov pop havasından kurtaramamıştı kendini. Gözleri bile ıslanmıştı birkaç sefer. Geri dönmek istediğine yoruyordu notu bazen, bu büyüleyen ritimlerin en iyimser anlarında sonra bu umuntunun bir kırıntı olduğunu anlıyordu. Kendisi için daha un ufak haldeydi hatta bu düşünce. şarkı aralarında yok yok diyerek itiraf ediyordu kendine bunu. Bu gün gelgit havası vardı evde oturmadı hiç salon koltuğuna. ara ara bayat kırmızılığa bakıyordu ama hiç durmadı bu gün. Hiç durmadı, efsunu şarkılardı bugünün. Ya da suçlusu belki de zehri
23. gün
...
Öğlene yakındı kalktığında su içmek için mutfağa yöneldiğinde ağzından daha bir acı koku hoş geldin etti karışık kalabalık ürkütücü son iki günün birikintisi bulaşıklar. Tiksinip salona döndü salonda hiç iç açıcı değildi ama pencereye iyice yanaştırıp yanlarına aklar düşmüş salon koltuğunu üstüne bağdaş kurarak oturdu. Birkaç defa kalorifer peteklerinin üstündeki günlüğe uzandı ama yazmak gelmedi içinden utandı... günlükten çekindi.
24. gün
YETER !!!
Saat yedi bile olmamıştı banyodan çıktığında. Bir küfür daha savurdu, banyoda kendini iyice ezdiği yetmezmiş gibi hakaretlerle, mutfaktan gelen acı kokuyu hissettiğinde. Sinirlenerek geçti salona ve 5 sayfa kopardı günlüğünden yan çevirip hepsinin üstüne büyük büyük harflerle yeter yazdı. Üç tane de ünlem işareti... sayfalardan birini yatak odasına birini mutfağa birini holdeki portmantoya birini bayat kırmızının tam ortasına astı sonuncusunu da salondaki pencereden aşağı bıraktı uçarken beş harfle katledilmiş koca kağıt mutlu hissetti kendini. Sıvayıp kollarını mutfağa doğra yürüdü
24. gün
...