Günlük Notlarından
Zaman zaman baş gösteren acılarını kimseye anlatamadı geçmek bilmeyen hüzünlü günleri ve geceleri nasıl unuturdu bu sancılı süreçte neredeyse karanlığın rengini iyice öğrenmişti , ailesinin ve sevenlerinin sıcak eli sayesinde yaşadığı göçüklerin altından çıkabilmişti, önünde sıra dağlar gibi duran her biri geçit vermez dağların konumu ne ise önündeki büyük sınav gününe az kala içinde yüzdüğü gel-gitler kendini halsiz ve mecalsiz bırakıyordu,bir yatağa bağlı ağır bir hasta gibi hiçbir yanını kımıldatamaz şeklindeki tutukluğuna üzülüyor ruhuna ince ince korkular düşüyordu eskisi gibi koşup oynamayı arkadaşları ile yine bir arada olmayı çok istiyordu pamuk şeker( pamuk helva mı ? deniyordu ) alarak şakalar içinde sevimli kahkahalar altında yeniden hayata bağlanmayı istiyordu , beklentilerinin tamamı karşılanmış hedeflediği puanı almış istediği üniveristeyi kazanmış olarak kendisini görmek biricik heyecanı , bunun koyu özlemi ile iç geçirdi okul yoluna ne zaman düşse arkadaşlarının yakın ilgi ve sevgileri sayesinde iç dalgalanmalarını atıyor yüzüne sevinç dalgaları yayılıyordu fakat bu hep kısa sürüyordu ,ders çalışırken onu görenler şunu fark ediyorlar,şule kendinden geçmiş kaşlarını çatmış suda yürüyor gibi pür dikkat dünyaya kapalı ve yüz ifadesi ile az sonra ağlayacakmış gibi masum ve meleksi ,veya bir masal kahramanı bir ülkenin üzerine titrediği son prenses, gerçekten de herkesin içinde hemen fark edilecek varlığı ile şaşılacak derecede azimli ve savaşçı,kalbini mi ? soruyorsunuz ah onu hiç sormayın hemen çabuk kırılıveren renkli bir cam,dayanıksız ve zayıf erguvan ağacının kaderi gibi onu hatırlatır insana harika güzel ,sınava hazırlanmaktan İstanbul akşamları ve gündüzleri birbirine karışmıştı onun için zaman kavramı siyah-beyaz çizgisi yoktu bu haline acıma duygusu ile yaklaşanlara inceden kızıyordu tıpkı hasta ziyareti yapanların düştüğü hatalar gibi görüyordu neredeyse aynı hatayı kendi kendine yapıyordu şule kendine acıma duygusu, aniden açılan bir fıskıye gibi alışık olmadığı dünyasına çok yeni ve heyecan verici olarak ama katlanmak zorunda kaldığı bir sıkıntı görüyordu son günlerde yüzünde beliriveren tek sivilceyi fark ettiğinde bu acıma duygusunu da tatmış oluyordu,bir akşamdı test kitaplarından başını kaldırdığında pencereden gökyüzüne bakıyordu uzun zaman olmadı mı ? dedi gökyüzüne çevirmeyeli başımı ve bir ney sesi duymak istedi durmadan gezinip dursun o ney sesi hiç gitmese de olur yeter ki hep gökyüzünden içine gelen ses ney olsun ,sevinmesini öğrensin ruhum diyordu ilk defa dinliyor gibi gözleri kapalı bu huzur iklimini derin derin solumak ah ne güzel bir moral anı olurdu dedi ve kendisini buna zorladı, kurguladığı duyguyu kokuyu o mistik rüya gibi sesleri hissetmeye başlamıştı bile...
14.04.2012
beylerbeyi