Hafıza Mantık 1

Mantık, aklın bir işleyiş şekli mi? Doğanın sistemler halinde bir işleyiş şekli mi? Ya da şöyle soralım aklın doğru ve uygun düşünme yetisi neye göredir? Yürütülen akıldaki doğruluk, düzgünlük, tutarlılık neye göredir? Akıl yürütmede; yürütmeye konu ve kıyas olan şey, nereden geliyordu?

Mantık doğada vardı ve doğal sistemlerin entegresiyle bir işleyiş mantığıydı. İnsan bu yansımayı fark edip, buna uygun anlamaların soyutlama bilinci yapmakla mantıklı olmaktaydı.

Doğa ve giderek evren bir sistemler ilişkisidirler. Sistemlerin giriş çıkışlarla bir iç işleyişleri vardır bir de dışa göre işleyişleri vardır. Bunlardan iç işleyişe özel bağıntı. Dışa göre işler olmasına da genel bağıntı diyorduk. İşleyişler karşılıklı ve bağıntı saldır. İşleyişler sistemin her kesikli olaylarını destekler biçimde değildir. Ama her bir işleyişler bütünü sistemin tümel akışına destek verir olmakla, sistemdendirler.

Her sistemin bizim dışımızda bir mantığı ve hafızası vardır. Bu mantık ve hafıza bizim öznel dünyamıza yansır. Bu yansımalar öznel dünyamız içindeki kategorik kalıplı algı ve bilgilerimizi oluşurlar. Özne alan da dış dünya gibi algılardan kaynaklı bir yansımalar dünyasıdır.

Dıştan deney sel ve gözlem sel, dokun sal, işit sel vs. algıların bütünsel yansımasıyla öznel dünyamız oluşur. Öznel dünyamız içindeki bu bütüne dek bağıntı girişmelerde anlağımızdaki depo kalıp bilgileri oluşur. Birçok aynı durum karşılaşmalı yaşantı olan deneyleriyle algı olan süreçlerin içi bağ girişmeleri yavaş yavaş birbirine eşletilmeleriyle özne öğrenmeleri başlar.

Yani özne ağacı dallarıyla, yapraklarıyla, kök ve gövdesiyle, meyvesiyle parça ilişkilerine doğru çözüm oluşlarıyla kavrar. Parça ilişkileri yeniden birleştirerek bütünü bağıntı kılan eşletişleriyle tekrar ilişkiler.

Dıştan deneyimleriyle, algı yanılmalarıyla edindiği bu gölge yansımalı analiz sentez durumları, öznel dünya içindeki kalıp durumlar üzerinde de çözümleme bileştirme gibi fantezilerine dönüşür. Öznenin anlak faaliyeti yaptığı öznel durumlu öznel âlemi (ortamı), kendi içindeki kalıp durumları analiz eder.

Yani kalıp bilgiden elde edilen kesikli sürekli parçaların işleyişi olan şeylerin bağıntı durumlarını kendi öznemiz, kendi anlağı içinde soyundurur, giyindirir.

Öznel dünyamız, analiz olanı yeniden sentez haline getirir. Anlağımız; çözümleme, birleştirme olan iki süreç arasındaki her bir parça oluşmaların kendi bağıntı girişmelerini ve bağ ayrışmalarını öznel dünya içinde bilip, fikir (düşünme) edinir.

Edindiği bilgi ve fikri dışta kılgın (uygulama) yapmakla özne; kendi bilgi ve fikrini güçlendirir. Özne sistemin işleyişini kavramakla, sistemin sistematiği olan sistem mantığını da (sistemin davranışını da) edinmiş; kavramış olur. Artık sistem şematikleri entegre (tümletilme) edilmiş olur.
Bu entegrasyonda kopan bağ kırılmaları ve girişen bağ bileşmeleri öznel âlem içinde soyut deneyimler yansımasını vermekle, özne anlak düşünme yapmış olur. Yani düşünür. Artık anlağın kendi düşünme ve kıyas (mikyas) etme referans konuları, yavaş yavaş oluşmakla; giderek karmaşıklaşmaya başlar.

Düşünmenin temeli gel git ya da çekme itme devinmesi oluşla beyinde depo edilmiş olan kategorik kalıbın parçalanması, parçaların yeniden kalıba dönme eğilimi içinde olmasından ötürü düşünme ve düşünmenin plastik oluşu ortaya konur.

Unutmayın ki siz, ilk kesinde odayı bütün oluşla kavrarsınız. Sonra yerleşme düzenini ve yerleşme bağıntılarını zihnimizde yerli yerine oturturuz. Yani bir süre sonrada odayı parçalı kullanımla ve parça ilişki konum durumlarıyla hatırlayıp kalıp bağıntısını elde eder olmanız; anlak içinde kalıplardaki bu kopmalar, kalıpların da parçalanma eğilimli oluşun ta kendisidirler.

Odaya girdiğinizde her parçalı hareketi bütünleyişle süreci bütün yaşarsınız. Kanepe, kapı, televizyon, hatta odanın şekli vs. gibi her biri bambaşka bir parçayı ilişkiler bağıntısı olan oda içi bağıntılarını siz; kapının arkasında olmayıp ta, televizyon karşısında olan kanepeye, oturmakla; televizyonu izlersiniz.

Şunu da unutmayın. Kapı, kanepe, televizyon birbirine ve sadece seyredilişe göre konumlanmazlar. Bunlarla birlikte; bu girişenler odanın şekline, ışığa göre de bir bağıntı yansıtmayı yapmak zorundalar.

İşte beynimiz içinde olup biten parça-bütün (sistem) ilişkisi de bu türlü yansımalarladırlar. Bu akistik yansımaları belleğimize resmediş içinde oda uzay zaman boyutu girişenleri, anlağa dek kalıptı bütünü oluşurlar. Oda algılı bütünlüğün içinde kesikli olan kapıyı, kanepeyi, televizyonu beyin içindeki anlak; sizin algı edinişine göre yeniden analiz (ayırma, ayrı ayrı görme) ve sentez (bileştirme) ediyordu.

Tek girişli bir odada, kapı ile koltuk takımınız birbiriyle zorunlu bir bağıntı oluştururlar. Kapı ve koltuk zorunlu bir konum durum girişmesi olmalarının dağılım ya da düzenlendim ilişki yansımaları vardır.

Eğer kanepeniz kapı arkasına konmuyorsa bu oturma odası olan sisteminin, bir işleyiş mantığıdır. Bu mantıktı oluşa göre sürekli ve akış şeklinde giriş çıkışları yapılan kapının arkasına kanepe konmazdı.

Bu oturma odası ya da giriş çıkışı oluşla oda işlevli sistemin kendilik durumla konumlanmasıydı. Bu konum, odanın kullanılmasına değin bağıntı sal bir ilişki tipini ele vermektedir. Bu bağıntı olan şekil, o odanın kuralı ve yasallığı olur.

Kural ya da yasalar; oda bağıntılı sistemin her bir parçalı olayını zorunlu oluşla yer konum ilişkisi içinde düzenler. Kurallar ya da yasalar, sürekliliği; kesikli, devamlı olmanın olay süreçleri haline getirirler. Her bir olay da o olayın kendisine özgü tavrı da, bellek (hafıza) tutuş olmanın parmak izlerini ele verirler.

10 Mayıs 2016 5-6 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar