Hak Ve Adalet Üzerine
Kendi dünyamızın adaletten güç aldığıyla övünürdüm hep. Sonsuz adaletin olduğunu düşündüğüm hayat ise beni hep yanılttı. Kimi zaman haksızlıklara uğradım her yönde, kimi zamansa adaletin varlığına güvenerek aldırmadım olumsuzluklara. Güvencesi ne hakkın bilemiyorum ama her yerde bekliyorum gerçekleşmesini. Her insan adaletini ve hakkını almayı hak eder. Bir insan sorumsuz, beceriksiz ya da ne bileyim yeteneksiz bile olsa onun bile hakkı vardır birşeylere. Çünkü sonuçta o da bir insandır.
Oysa ki hayatın iki yüzlülüğü şimdiye kadar beni hep yanılttı. Beklemişimdir hep adaletin yerini bulacağını, hep ümit etmişimdir insan haklarının adaletli bir şekilde dağıtılacağını. Hayatın bizi sürüklediği onca maceranın sonunda hep bir adaletsizlik bulunuyor halbuki, bizse boşuna dövünüp duruyoruz ?hak, hak' diye. Boşa tüketiyoruz nefesimiz, boşa nefsimize hakim oluyoruz. Adaletin olmadığı çoğu yerde bulunmaksa bize tam bir işkence oluyor. Sürgün yiyen hakların peşinden koşturdukça son kalan kuvvetimizi de buna harcıyoruz. Ne kadar mücadeleci olsak da kaçamıyoruz adaletsizlikten, haksızlıklardan...
Hayat hep bizim haklarımıza el koyuyor. Malesef ki çoğu insan aynı muameleye maruz kalıyor. Dostça görünen her şeyin bilmiyoruz ki sadece kuru bir adalet boşluğundan meydana geldiğini. Ve habire beynimizi hakkın olmadığı yerde harcıyoruz. En verimsiz hallerimiz kalıyor geriye. Saf umutlarla hayattan beklediğimiz adaletin ?a'sını bile bulamıyoruz ki tepetaklak olan yaşamımızdan artık bir şey bekleyemiyoruz. Biz saf kan haksızlığın eşiğinde buluna buluna kaderimizin hep kötü olaylarla adaletsizliğe baş vurması ortalığı toza dumana katıyor. Sonuçta da kaybolan adalet kavramını aramaya koyuluyoruz.
Bir de şöyle bir şey var ki; insanlar iki çeşit yaratılmıştır. İlki haksızlığa uğrayanlar, ikincisi ise haksızlığa uğratanlar. Bu iki çeşit insana baktığımızda birincisinin aciz ve mutsuz; ikincisinin de acımasız ve mutlu olduğunu görürüz. Haksızlığa uğratan insan modeli hep isyankardır ve karşısındakini haklıyken haksız duruma düşürüp keyfinden dört döner. Fakat o insan modeli şunu bilmez ki bu işin sonu yoktur ve sonu olsa bile bu kötü bir sonuçtur. Nitekim ilahi adalet diye bir şey de vardır ki bu adaletle haksızlığa uğrayanlar sonunda gerçek haklarına kavuşurlar.
Bu yüzden fazla sevinmesin haksızlığa uğratanlar. Bir gün mutlaka hayat haksızlığa uğrayanların yardımcısı olacak ve asla bu insanları düş kırıklığının eşiğinde bulundurmayacak. Ben umutluyum bu konuda. Başımıza ne gelirse gelsin çektiğim ceremelerin bir gün mutlaka hakkımın bana kavuşmasıyla sona ereceğini biliyorum...
Bir de şu var ki haksızlığa uğramak çok korkunç bir şeydir. Kişiyi yıldırır, yaralar ve mutsuzluğuna neden olur. Yaptığı tehlikeli oyunlarla yaşamının alt-üst olmasını sağlayabilir. Ama hiç de gocunmaz bu durumdan ve habire coşunca gıkımız bile çıkmaz olur. Fakat biz de susarak onun ekmeğine yağ sürmüş oluruz ki ona yardımcı olmak hiç işimize gelmeyeceğinden susmamamız gerekir. Sonuna kadar haksızlığın pençesine yapışıp kendi hakkımızı adaletin en adaletlisiyle almalıyız. Pısırık davranıp da bir şeyleri görmezden gelmek bize yakışmaz ve haksızlığa uğratanların yüzünü güldürmek bizim isteyeceğimiz en son şeydir.
Peki o halde adalet ve hak kavramlarını iyi tanıyın ve bu kavramların doğru ve düzgün bir şekilde yerini bulması için elinizden gelen her şeyi yapın ki iki çeşit insan modelini de aşın; ne aciz ve korkak olun, ne de acımasız ve ezen taraf olun. En iyisi siz siz olun adalet ve hak kavramlarını iyi bilin ve doğru uygulayın. Ki mutlu ve huzurlu bir yaşama kavuşasınız...